Yazıma, her zaman olduğu gibi, bana gelen epostalardan cümlelerle başlıyorum.
Metinlerden gönderenlerin özeline dair detayları çıkarıyorum.
Aşağıdaki satırlar aslında hepimizin satırları, hepimize ayna tutuyor.
Kendimi harika hissediyorum bugün. Bu sabah ben kime koçluk yapacağım, nasıl olacak bu derken kendimi koçluk yaparken buldum.
Ofise bugün uzun yıllardır terfi edemeyen ve kariyer planlaması için başvuran biri gelmesin mi? Kendisinin terfi edememe nedenleri var ve bunlar çabayla giderilebilecek şeyler. Görüşme sonunda, nerede çözümsüz kaldığını, ne ve nasıl yapması gerektiğini kendisi keşfederek ve kararlar alarak ayrılmasın mı:) Bir an inanamadım… Gerçi önümde sorular yazılı olarak yoktu ama sanki her biri içimden çıktı ve ben yavaş yavaş ona rehberlik edebildim.
Bu akşam ona ve kendime teşekkür ettim (Gerçi o bilmiyor ama yürekten yüreğe gitmiştir değil mi? 🙂 )
….
Her gün birisine koçluk yapacağım niyetine girdim ya… bugün iki kişi ile görüştüm. Evren gönderdi sağ olsun:)
Bu görüşmelerde arzuladığım hedefime ulaşamadım. Egom devreye girdi. Olsun. Neyi yaptığımı ve neyi yapmamam gerektiğini tespit ettim en azından. Çok keyifli….
….
Hepimiz özümüzle karşılaşıyoruz ve çok güzel bir dönemi paylaşıyoruz.
“Kozmik bağımıza teşekkür ediyorum” sözü harika bir söz ve her şeyi o kadar güzel anlatıyor ki. Ben de bu bağa teşekkür ediyorum.
….
İhtiyacı olana evren yardım ediyor gerçekten. Yardım istemek ve sorunumu kabul edip çözmeye odaklanmak bana çok iyi geldi, umarım devamında da iyi bir şeyler oluyor.
….
İşe kabul edildim:) İnanılmaz bir iş görüşmesiydi 🙂 Nasıl güzel bir enerjiyle yüklenmişim anlatamam 🙂
….
Geçen hafta, içimde bir ses, güven-güvenme-hadi kafandaki asıl seni meşgul eden konuya kitlendin-çöz kilitlerini dedi durdu…
….
Hepimizin ışıltısı biricik, ben kendimle daha barışık olma yolundayım…
….
La Toya Jackson, ağabeyinin ölüm yıldönümünde “O öldürüldü. Çünkü ölüsü dirisinden daha çok para ediyordu” demiş.
Tüm insanların arasındaki, “Hepimiz BİR’iz” olarak en öz şekilde tanımlanan bağ, internet ağı gibi, bizleri birbirimizle ilişkili kılıyor.
Bu durumda, Michael Jackson’ı gördüğünde, “Para geliyor” cümlesi beyninden geçen bir insanla “Michael geliyor” cümlesi beyninden geçen arasındaki bağ nasıl bir bağdır?
Neler gelir, gider bu bağlantı üzerinden?
Kendilerine has, kendilerini birbirlerinden koruyan virüs koruma programları var mıdır?
Akış hangi noktada durur, nerede ve nasıl devam eder?
Özsaygı, virüs koruma programı mıdır? Ve etik değerler?
Bu hafta, Özgür Bolat tarafından yazılmış anlamlı bir makale bir arkadaşım tarafından bana epostalandı. Makale, aynanın insan dürüstlüğü üzerindeki etkisi ile ilgili araştırmalar ve gözlemler içeriyor. Aşağıdaki cümleler makaleden:
İnsanlar aynaya baktığı zaman kendilerinin farkında oluyor, kendileri ile yüzleşiyor. Hiç kimse kendi yüzüne bakıp, “Evet ben şerefsizim” diyemez. Ayna insanları kendi vicdanları ile tek başına bırakıyor.
O zaman diyorum ki, bundan süper bir kendi kendimize koçluk egzersizi çıkar.
Her gün bir ayna önüne geçelim.
Mesela beş dakika.
Tam merkezden, direkt olarak kendi gözlerimizin içine bakalım.
Gözlerimiz neler söylüyor?
berna@kuraldisi.com adresime “Yasam Cesurlari Sever” konulu e-postalarınızı yollayın. İçine bir tutam cesaret, bir tutam umut, bir tutam sevgi koyun.
Bir filmdeki karakterin dediği gibi, “Yüzüstü düşme riskini göze alabilirsek her istediğimizi yapabiliriz.”
Yaşam, tüm korkularına rağmen adım atanları ödüllendirir.
Öğrenmenin, deneyimlemenin sınırı yok…
Paylaşmanın keyfi çoook…
Her şey çok güzel oluyor ☺
Bana bol bol yazın, iluga(güzellikle) yaşayın ☺
Ayna ile ilgili makalenin tümü:
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/15120160.asp?yazarid=313