Bu hak, hukuk davası, günümüzde tam bir arapsaçı durumuna dönüştü. Kendi haklarımıza öyle odaklanıyoruz ki, bunun sonucunda şu cümleleri sıkça tekrarlıyoruz; “Haklı olan benim”, “Bu benim hakkım”, “O benim haklarımı vermedi ki, kendi hakkını istiyor”…

Ama bu cümleler söylenirken, emin olun herkes sadece kendi penceresinden bakıyor olaya. Hani olayda bir etki, tepki sözkonusu mudur, bu değerlendirme yapılmıyor. Aslında herkes kendi içinde neyin ne olduğunu gayet iyi biliyor ama, şayet haksızsa bunu kendine bile itiraf etmiyor.

Neden mi? Çünkü kendi duyarsa-hele ki bunu söyleyen kendisiyse-, buna inanır, inanırsa da elde ettiklerini kaybedebilir ya da elde edebileceklerinden vazgeçebilir. Yani zararlı çıkabilir.

Cidden endişe verici olan bu davranışımız nedendir?… Dünya değişiyor ondan galiba. Sadece alan, karşılığında hiçbirşey vermek istemeyen, bencil insanlar topluluğu haline geldik hep beraber sanırım.

Çok trajik bir hal bu… Düşünsenize; örneğin ticarette, artık sırf  kar sağlamak adına, -bal gibi de karşı tarafı aldatmak manasına gelen- bir dolu süslü kelamlar  edilir oldu, hem de çok sık.

Tek bir amaca kilitleniyoruz;  “Kendi adımıza en yüksek faydayı elde etmek.” Bu yolda neredeyse her yol mübah oldu. Kendi hakkımızı alma çabalarında tıpkı yırtıcı bir şahin gibi, başkaları bizden hakkını istediğinde ise sağır bir serçe gibi davranıyoruz.

Vicdanımız mı kalmadı nedir? Vicdan deyince, bu konuda da şöyle bir moda başladı; “Benim vicdanım rahat” modası. Şimdi sorabilir miyim size; başkalarınının hakkına serçe olan birinin vicdanı hangi aşamaya gelince sızlar. Vicdanmetresi hangi santimetrede alarm verir? Küçük bir ölçü olmayacağına bahse girerim.

Enteresandır, geçmişte olağünüstü sıkıntılar yaşamış insanlar, daha vicdan fakiri oluyorlar. “Bana kimse acımadı, bende kimseye acımayacağım,” ilkesiye acımasızlar ordusuna katılıyorlar.

Bunun günümüzdeki adı, PROFESYONELLİK!

Böyle adlandırılıyor maalesef…

Hepimiz profesyonel acımasızlar olma yolunda kararlılıkla ilerliyoruz ya, hadi hayırlısı!

Aslında bu tür düşünen ve yaşayan insanlar yüzde yüz suçlu görülebilir mi, ben de bilmiyorum. Ama şunu biliyorum ki, Türk Halkı duygusal ve yardımsever özelliğiyle tanınır. Empati yapmayı bilir. Ezilmemek için ezmez. Ancak şu içinde bulunduğumuz durumda millet olarak bu güzel özelliklerimizi yitirmeye başladığımız söylenebilir.

Dedim ya, üzücü bir durum bu.

Ama, gelişen dünyaya ayak uydurmak, işte böyle bir şey.

Dünya gelişiyor, değerler yitiriliyor…

Üzülmeyin , gelişmiş toplumlar arasına giriyoruz işte.

Ne güzel değil mi?

Share This