Hayat okulunda hangi sınıfta olduğumuzu bilincimizin seviyesi belirliyor. Hayat denilen illüzyonun içinde ne kadar kaybolmuş durumdayız, ne kadar farkındalıkla yaşıyoruz?
Ne yazık ki insanlığın yüzde 85’i henüz anaokulunda varlığını sürdürüyor. Bu da dünyamızın neden bu halde olduğunu Homo Sapiens denilen türün çoğunluğunun neden henüz insanlaşamadığını açıklıyor.
Anaokulunda olanlar hiç bedel ödemeden, emek vermeden, bedelsiz mutluluğu ve huzuru arar. Hayatın ona borçlu olduğuna inanır. Bencildir. Narsist yapıdadır. Çevresindeki insanlardan sürekli kendisi için bir şeyler yapmalarını bekler. Sorumluluk kavramını hiç bilmez ve ilgilenmez. Bazen suçlayıcıdır, bazen kurbandır ama asla sorumlu değildir. Kin ve öfke doludur. Ezik gibi de görünse, saldırgan tavır içinde de olsa, fırsat eline geçtiğinde yok edici ve gaddardır. Ayrımcıdır. Herhangi bir şeyin fanatiği olmaya yatkındır. Kesin inançlıdır. Doğuştan gelen ırk, milliyet, cinsiyet gibi özellikleriyle övünmeyi sever. Çevresine hiçbir yararı olmayan hatta zararlı bir varoluş biçimi sürer. Sürekli “almaya” odaklıdır.
İlkokulda olanlar, kendilerini mutsuz etme ustasıdır. Hayatlarında kronik üzüntü, depresyon, gözyaşı eksik olmaz. Endişe bağımlısıdır. Yeterince acı çekerse bir gün mutluluğun ona sunulacağını umut eder. Hayatı “eğer”lerle ve “keşke”lerle yaşar. Şansa ve şanssızlığa inanır. Suçlama ve mazeret bulma ustasıdır.
Ortaokulda olanlar, mutluluğun ve huzurun bir bedeli olduğunu hissetmeye başlar ama bunun için risk almayı hiç mi hiç sevmez. Talepkârdır, kızgındır, korku doludur. Hem her şeyi ister hem hiçbir şey yapmaz.
Lisede olanlar, biraz emek vermenin gerekliliğini anlamaya başlamıştır. Bebek adımları atar ama uzun yol yürümek henüz ona göre değildir. Yaşamının sorumluluğunu yeterince almadığı için hayatının bazı alanlarında suçluluk duyar. Ama yine de eski alışkanlıklarını bırakmakta zorlanır. Suçluluk duygusunu bir takım mazeretlerle geçiştirmeye çalışır ve ilk adımı atsa da gerisini getirmekte zorlanır. Hayatını dönüştürmek değil de bazı mini reformlarla düzeltebileceğini sanır.
Üniversitede olanlar yoğun bir staj gerektirdiğinin farkında olur. Staj döneminde canla başla çalışır. Kendisiyle yüzleşme sürecinde zorlansa da canı yansa da staja devam eder. Kendisinin en iyi versiyonu olmayı hedeflemiştir çünkü.
Master yapanlar, maddi/ manevi birçok bedel ödedikten sonra, nihayet KENDİ hayatını yaşamanın hazzının farkında olur. Hayat bir serüvendir iyisiyle kötüsüyle. İncinmeye ve incitmeye değer hiçbir şey yoktur hayatında. Hayatın zorlukları olur elbette, ama bunlar seçilen hayatı engelleyecek ya da onu yıkacak güçte değildir. En önemlisi, olanı olduğu gibi kabul etmeyi öğrenmiştir. Hayatın bazı kaçınılmaz gerçekleri vardır. Bu gerçekler:
- Her şey değişir ve daima sona erer.
- Olaylar her zaman bizim planımız doğrultusunda seyretmez.
- Hayat adil değildir.
- Acı çekmek, kim ve ne olursa olsun herkesin hayatının bir parçasıdır.
- İnsanlar her zaman sevecen, dürüst, cömert ve sadık değildir. Bunu beklemek safdillik olur.
Bu gerçeklere koşulsuz evet demek teslimiyettir… ve özgürlüktür. Teslimiyet vazgeçmek ya da pasif kalmak anlamına gelmez. Elinden gelenin en iyisini yaptıktan sonra sonuçları olgunlukla kabul etmek anlamına gelir.
Yani olgun birey, değiştirebileceği şeyleri değiştirmek için elinden geleni yapar, değiştiremeyeceği şeyleri ise olgunlukla kabul eder. İkisinin arasındaki ayrımı da netlikle yapar. Affetmeyi de sevmeyi de gerekirse uzaklaşmayı da bilir. Sevilmeye kendisini layık görür.
Yaşam denilen okulun hangi sınıfında olduğumuzu ise özsaygımızın derecesi belirliyor: Özümüze duyduğumuz saygı!
Hepimiz Homo Sapiens olarak doğuyoruz. Ama insanlaşmak bilinç gelişimiyle mümkün oluyor. Bilinç seviyemiz evrimleştikçe insanlaşıyoruz.
2020 yılında kendi yaşam okulunun master programında olmaya niyet etmeni, hazır, istekli ve yeterli olmanı, farkındalık ve sevgiyle dolu bir yıl geçirmeni diliyorum.
Sevgiyle hoşça ol.
Nil Gün
Not: Bu yazı Nil Gün’ün Kuraldışı Dergi Ocak 2012 ‘de yayınlanmış “Yeni Yılda Kendimizi Doğurmak” başlıklı yazısının bir bölümünden alıntılanarak yeniden kaleme alınmıştır.