Sömestir tatili için Kıbrıs’a giderken, uygun olmayan hava şartlarından dolayı uçuşumuz vaktinde olamadı. Bir süre sonra da, havalimanı hoparlörlerinden, hiç hoş karşılanmayan ‘rötar’ anonsu duyuldu. Tabi sizlerin de tahmin edebileceği gibi sinirler gergin. Herkes bunun sorumlusunu arıyor ama nafile. Sebep tamamen doğal. Ankara’da kar var, uçaklar için uçuş mesafesi yok. Gerçekten de yapılabilecek birşey yok ama halk panik içinde, sinirler gergin. O uçak ne olursa olsun kalkmalı.
   
Etrafımdaki insanlara göz gezdirirken en çok etklendiğim şey, insanoğlunun herşeyi istediği an, istediği şekilde elde etme arzusu oldu. ‘Keşke’ dedim içimden, ‘Keşke, ideallerimiz, hayallerimiz, hayatımız için de bu kadar ısrarcı, bu kadar gözü kara olabilseydik’.

O zaman, karşımızda hiçbir güç duramazdı. O zaman bu dünya, gerçeten de, herkes için yaşanılası bir dünya olurdu. Mutluluk da sağlık da para da kendiliğinden gelirdi.
    
Uçak, o hava şartlarında kalksa sağlıklı bir uçuş olmayacağının herkes farkında aslında ama ‘ertelenmemek’ uğruna, onu bile göze alabiliyorlar.
    
Aslında bu durumu hayatımıza ve hayallerimize kurguladığımız zaman, arada pek bir farkın olmadığını anlayabiliyoruz. Uçağı hayat, koltuklarımızı bu hayattaki yerlerimiz ve konumumuz, kötü hava şartlarını da hayatta hayallerimizi gerçekleştirmek istediğimiz zaman karşımıza çıkan engeller olarak düşünebiliriz. Buraya kadar herşey birbirine çok iyi uydu, evet, ama esas tezat bundan sonra başlıyor.
    
Uçağı vaktinde kaldırmak için yaptığımız isyanı, ısrarı, hayatımız, hayallerimiz için yapamıyoruz maalesef. Hayellerimizi gerçekleştirme yolunda karşımıza çıkan engellere ‘hayır’ diyemiyoruz.

Kabullenemediğimiz rötarı, hayallerimizde yaşadığımız zaman çoğu kez sessiz sedasız örtbas ediyoruz olayı. Önemsemiyoruz, hiçbir zaman var olmamışlar gibi davranıyoruz.

En büyük avuntumuz ise ‘Hayırlısı ne ise o olur’ sözü oluyor. Aslında bu söz bazı koşullarda geçerli bir söz. Bazı şeylerin gerçekleşmesi için gerçekten de zamanının gelmesi gerekiyor ama bu zamanı oturup bekleyemeyiz, beklememeliyiz. Hayallerimizin  gerçekleşmesini istiyorsak, bunun için gerekli çabayı göstermeliyiz. Gösterilen her türlü çabaya rağmen isteğimiz gerçekleşmiyorsa, gerçekleşeceği zaman gelene kadar bir taraftan çabalarken bir taraftan da beklemeliyiz.
    
Hayatımızdaki önceliklere göre, bazı hayallerimiz ertelenebilir. Bu gibi durumlarda öncelikli olanı yapmak daha mantıklı oluyor ama dikkat edilmesi gereken husus, bu ertelenmelerin nereye kadar süreceği ve de öncelikler listemizde yer alan şeylerin ne olduğudur. Çoğu zaman öncelikler listemizde yer alan şeyler kendi fikirlerimiz ya da bizi gerçekten mutlu edebilecek şeyler olmayabiliyorlar.
     
Bazen de daha iyi zamanlarda gerçekleştirilmek üzere ertelenir hayal uçaklarımız…

Daha iyi zamanlar neler peki?

Daha iyi para kazandığımız zaman? Daha mutlu olduğumuz zaman? Ebeveynsek, çocuklarımızın büyüdüğü zaman?…. Olasılıklar listesi böyle uzar gider. Hep bekleriz o en uygun anı.

Peki o anın geleceğinden ne kadar eminiz?

Belki de hiçbir zaman o an gelemeyecek. Her açıdan  elimizde olanlarla yetinmek,onlarla idare etmek durumunda kalacağız belki de….
 
Bazı insanlar ömürlerinin son dönemlerinde, hayatta gerçekten yapmak istedikleri şeyleri yapmadıklarının farkına varıyorlar. Eskiden zamanları olmadığı gerekçesi ile erteledikleri hayaller için, bu noktada belki de gerçekten zamanları kalmıyor.

Eskiden olanakları olmadığı gerekçesi ile erteledikleri hayallerini şimdi sağlıkları iyi olmadığı için gerçekleştiremiyorlar. Eskiden para için harcadıkları sağlıklarını, tekrar geri kazanmak için para harcamak zorunda kalıyorlar ve çoğu zaman da giden sağlık, tonlarca para harcasanız bile geri gelmiyor maalesef.
 
Bırakın uçak seferleri ertelensin. Hayallerimizin seferleri erteleneceğine, varsın uçak seferleri ertelensin. Birinde kaybedeceğimiz maksimum 48 saat olsa, öbüründe bir ömür söz konusu.

Çok güzel bir sözle yazımı sonlandırmak istiyorum:

‘Doğduğun zaman, sen ağlarken herkes gülüyordu. Öyle bir hayat yaşa ki, öldüğün zaman sen gülerken, herkes ağlasın’
 
Bilmem anlatabildim mi 😉

Share This