Kadın, sevgilisinden yeni ayrılmıştı…

Yaklaşık bir buçuk senedir beraberdiler. Nasıl olmuştu da bu hale gelmişlerdi. Oysa ne de çok sevmişti sevgilisini . Ne kadar kızsa da, ona baktığında suratındaki o sevimli, sevecen bakışı gördüğünde bütün kızgınlıklarını unutuverirdi.

Bu erkekte kesin şeytan tüyü vardı.  Fakat son zamanlarda hiç de böyle olmuyordu. Erkeğin her davranışı batmaya başlamıştı… Yemek yiyişi bile. Konuştuğu her şey saçma sapan, palavra gibi geliyordu.

Onu bu kadar uzaklaştıran ne idi? 

Bunun sebeplerini çok sonra,  kendiyle yüzleşmeye cesaret ettiği zaman anlayacaktı.
 
Sonra… Kadın yurt dışında bir iş bularak, sevgilisinden uzaklaşmak istedi. İlişkilerini düşünmeleri gerektiğini söyledi.

Dört ay sonra kadın geri geldiğinde her şey değişmişti ilişkilerinde. Erkek eskisi gibi sevecen bakmıyordu artık. Hatta sürekli gözlerini kaçırıyordu. 

Kadın yüreğinde tarif edemediği bir acı hissetti. Sanki erkeğin söyleyeceği şeyi hissetmiş gibiydi. Başkasına âşık oldum, diyiverdi erkek. Kadın önce öfkelenmiş, sonrasında da bütün bu olanları anlamaya çalışmıştı. Bir yandan sevgiliye 4 ay duyulan özlem, bir yandan ihanete uğramışlığın verdiği öfke…

Karman çorman oluvermişti.
 
O öfkeyle şöyle demişti. “Önüme çıkan ilk erkekle beraber olacağım! “. O zamanlar sözlerin duygularla ve kalpten söylendiğinde  o kadar etkili olduğunu bilmiyordu.

Gerçekten de bir aya kalmaz başka bir sevgilisi olmuştu. Kadın çok da seçici davranmamıştı. Amaç bir şeylerin intikamını almak değil miydi.

Hâlbuki öfkeyle kalkan zararla otururdu. Bunu yeni ilişkisini deneyimlerken daha da iyi anlayacaktı. Kadının içindeki o tarif edilemez boşluk daha da büyüyordu.

Birisiyle yalnız kalmamak için beraber olmak, yalnızlığını daha da büyütmekten başka bir işe yaramamıştı.
 
İki kişilik yalnızlığına daha ne kadar devam edebilirdi ki?!..

Ayrılmaya karar verdi…  Hayatında sürekli olarak doyum almadığı ilişkiler oluyordu. Hata HEP ERKEKLERDE OLAMAZDI.

Daha fazla suçlayarak nereye varabilirdi ki?!…

Sonuç ortadaydı!

Hayatında yalnızlık, mutsuzluk ve acı vardı.

Bazen insan sadece kendinin değişmesi gerektiğini dibe vurmadan fark edemiyordu.

Hayatının kısır döngüsünü çözmenin bir yolu olmalıydı. Arkadaşları sürekli İÇİNE DÖN diyorlardı.

İnsanın içinde ne olabilirdi ki?…

Çözümleri sürekli dışarıda aramak körleştirmişti onu. Mutluluğu kendinin dışında her şeye bağlıydı: İyi bir işi olursa, sevgilisi olursa, parası olursa, gezerse..vs.

Durum hep şartlara bağlı olunca da kadının kırılganlığı artıyordu. Hayatın zor anlarında ayağa kalkması kolay olmuyordu. 

Güçlenmek gerekiyordu?…

Ama nasıl?…

Önce, hayatında her şeyin değişebileceğine “GÜÇLÜ BİR İNANÇ ” gerekiyordu. Sonrasında ”ÇÖZÜME ODAKLANIP, EYLEME GEÇMEK”.

Okumak ve eğitime gitmekle başladı işe. Bu, sandığı kadar kolay ve kısa bir süreç değildi. Gelişmek ve büyümek uzun ve meşakkatli bir yolculuktu.  Kendinin karşısına geçip, kendine karşı dürüst olmak, cesaret, azim ve kararlılık gerektiriyordu.

Yaşadığın her şeyi kendinin yarattığını kabullenmek ve bunu hazmetmek zaman alıyordu.

Eski Sevgililerin aslında sadece aynalık yaptığını, sadece kendine tanımak için ortaya çıktığını, cevapları kendinde aramaya başladığında anlamıştı.

İşte buydu İçine dönmek… Kendini korumak amaçlı yarattığı maskeleri bir bir keşfetmek, sonra onları tek tek cımbızla büyük bir özen ve hassasiyetle ayıklamaktı.

Kendi özüne yaklaştıkça kadın, başkalarına ve şartlara bağlı olan mutluluk anlayışı da değişiyordu.

Bu süreçte kendisiyle baş başa kaldığı “sessizlik anları” ona çok yardımcı olmuştu.

Çok yeni bir şey keşfetmişti kendisi için… Bu sessizlik anlarında zihninde hiç susmayan hesaplaşmalar duruvermişti.

Sessizlikte  tarif edemediği bir huzur, dinginlik vardı.

Eskiden yalnızlığından sıkıldığı için girmek istemediği evine koşa koşa gelir olmuştu.

Evrenle bir olduğunu hissetme halini ancak kendisiyle başbaşa kalınca deneyimliyordu…

Kaynağa dönmek, içine dönmek dedikleri şey bu olmalıydı.

Dışşal şartların iyiliğine olan ihtiyacı azalmıştı.

Artık  mutluluk içten dışa doğru geliyordu… Böyle olunca çevresindeki her şey değişiyordu. Arkadaşları, işi, doyum aldığı şeyler. Etrafına da faydalı olduğunu hissediyordu. İnsanlar ona doğru çekiliyordu.

Yolculuk daha zevkli bir hal alıyordu. Ve UMUT ve İNANÇ hep yanındaydı.

Biliyordu ki, her gün yeni bir başlangıçtı ve her geçen gün kendi özüne daha yakınlaşıp, çoğalıyordu.

Share This