Kendinize “Neye ihtiyacım var?” diye sorduğunuzda paraya, maaşımın artmasına, çok istediğim arabayı almaya, en son çıkan telefonu ya da vitrinde gördüğüm ayakkabıları almaya ihtiyacım var; eşimin bana sevgi göstermesine, değerli hissetmeye, aşık olmaya, kilo vermeye, uzun bir tatile, dinlenmeye ihtiyacım var gibi cevaplar verebilirsiniz.
Verdiğiniz cevapların çoğu yaşadığınız o anda gerçekleşmesi mümkün olmayan hayaller, uzun vadeli planlardır. Tüketime bağlı sahip olma isteğinin doğurduğu ihtiyaçlar sadece kısa süreli doyum sağlar. Yeni arabanız sizi birkaç gün mutlu eder, heyecanlandırır. Fakat zaman içinde artık eskimeye başlar ve alışkın olduğunuz yaşam biçimine döner. Böylece yeniden heyecan duymak, sahip olmanın getireceği duyguları yaşamak için başka ihtiyaçlar üretilir. Tüketim döngüsü devam eder durur. Tüketebilmek için de mecburiyetler, hiç zamanım yoklar, çok meşgulümler dünyasının içinde sıkışmış hissederek, şikâyet ederek ama aynı zamanda bu döngünün dışında var olmayacağımızı düşünerek hayatımızı sürdürürüz.
Duygusal ihtiyaçlarımızı da hep bir başkasının doyurmasını isteriz. Hayalimiz çok sevilmek, çok değer görmektir. Kabul görmek, onaylanmak isteriz ailemiz, arkadaşlarımız, toplum tarafından. Bu ihtiyaçlarımızın karşılanması için çaresizce bekleriz ya da çırpınız durur her yolu deneriz. Karşımızdakini suçlarız, sevgi dileniriz.
Kendimi değersiz hissettiriyor bana diyerek başkasına yükleriz çoğu zaman hayatımızın sorumluluğunu, o bana iyi davransa her şey güzel olacak, ihtiyacım olan onun tarafından sevilmek, değer görmek… Hiç sormayız kendimize “Peki, ben kendimi seviyor muyum?” diye. Ondan beklediğim sevgiyi, değeri ben kendime veriyor muyum? Kendimi hor görüp, şefkatimi kendimden esirgiyor muyum yoksa?
Yaşamımın sorumluluğunu almaya karar verdiğimde ben izin vermezsem kimsenin beni değersiz hissettiremeyeceğini fark ederim. Evet başıma gelen her şeyi ben seçemem. Fakat yaşadığım olayları nasıl anlamlandıracağım ve onlara nasıl tepkiler vereceğim benim seçimimdir. İhtiyaçlarımı doğru şekilde analiz edecek, ihtiyaçlarıma uygun bir yaşam planı oluşturacak ve hayatımı güzelleştirecek kişi sadece benim. Hayatımın mimarı benim. Hikâyemin yazarı benim.
En derindeki gerçek ihtiyacım ne?
Kendimi sevmek mi? Şefkatle kabul etmek mi? Her bir parçamı bir bütün olarak onaylamak mı? Yeterli ve tam hissetmek mi? İçimdeki çocuğun sesini duymak ve bir yetişkin olarak içimdeki çocuğa ihtiyacı olan her şeyi vermek mi?
Hayatımın sorumluluğunu almak için atacağım cesur, küçücük bir adımla uzun bir yola çıkıyorum bugün. Yolculuğum kendimi mahkûm ettiğim mecburiyetler ülkesinden, özgür seçimler diyarına doğru olacak.
Bana katılmak ister misiniz?
Şükran Akgün