“İlaç endüstrisinin gerçekleriyle karşılaştırıldığında

benim kitaplarım tatil yeri kartpostalı sayılır.”

John Le Carre

İlaç şirketlerini yöneten temel prensip “hastalıkla iş yapmaktır.” Sıkça rastlanan hastalıkları önlemek ilaç sektörünün finansal ilgi alanına girmez; hastalıkların korunması ve yaygınlaştırılması bu endüstrinin büyümesinin ön şartıdır.

1

İlaç endüstrisi hissedarlarının kâr payları doğrultusunda yönlendirilen bir yatırım endüstrisidir. İnsan sağlığını korumak ve geliştirmek bu endüstrinin itici gücü değildir.

2

Global petrokimya ve kimya endüstrisinin yatırım grupları tarafından kontrol edilen ilaç yatırım endüstrisi, bir yüzyılı biraz aşan bir zaman diliminde yapay olarak yaratılmış ve stratejik olarak geliştirilmiştir.

3

İlaç şirketlerinin elde ettiği astronomik kârlar patent alan yeni ilaçlara bağlıdır. Bu patentler esasen ilaç üreticilerine, ürünlerine keyfi olarak bir fiyat biçme imkânı tanır.

4

İlaç endüstrisinin borsası insan bedenidir; tabii beden sadece bünyesinde hastalıkları barındırdığı sürece. Bu nedenle hastalıkların korunması ve yaygınlaştırılması bu endüstrinin büyümesinin ön şartıdır.

5

Bu hedefe ulaşmak için kullanılan temel strateji salt semptomları ortadan kaldıran ilaçlar üretmek; hastalığın kendisini ortadan kaldırmayı ya da tedavi etmeyi akıldan bile geçirmemektir.

Bu da bugün piyasada bulunan reçeteli ilaçların büyük kısmının neden kanıtlanmış bir etkisi olmadığını ve sadece belirtileri yok etmeyi hedeflediğini açıklar.

6

İlaç firmaları, pazarlarını daha da genişletmek için durmadan yeni uygulamalar (endikasyonlar) ararlar; hem de zaten piyasaya sürülmüş ilaçların kullanımı için. Örneğin, Bayer’in ağrı ilacı Aspirin şu anda sadece Amerika’da elli milyon sağlıklı kişi tarafından kullanılmaktadır. Neden mi? Çünkü hepsi de kalp krizini önlediği illüzyonuna inanmıştır.

7

İlaç pazarını genişletmek için kullanılan başka bir önemli strateji de ilaçlar yoluyla yeni hastalıklar yaratmaktır. Sadece hastalık belirtilerini kısa vadeli maskeleyen pek çok reçeteli ilaç günümüzde milyonlarca hasta tarafından alınıyor ve bu ilaçlar uzun vadeli bilinen yan etkilerinin bir sonucu olarak bir yığın yeni hastalığa neden oluyor. Örneğin, şu anda piyasada mevcut bütün kolesterol ilaçlarının kanser riskini artırdığı biliniyor; ama tabii yıllarca alındıktan sonra.

8

Reçeteli ilaçların bilinen ölümcül yan etkileri endüstrileşmiş dünyada en sık görülen

SAYFA-BOLUMU

ölüm sebepleri arasında dördüncü sırada yer alır; kalp krizi, kanser ve inmeye bağlı ölüm rakamlarının ardında böyle bir gerçek yatar. Bunun da şaşılacak hiçbir yanı yoktur çünkü ilaç patentleri öncelikle yeni sentetik moleküller için verilir.

Bütün sentetik moleküllerin bedenden atılması şarttır; beden onca zehri sisteminin dışına çıkarmaya uğraşırken bir noktada başarısız olur ve bunun sonucunda ağır ve ölümcül yan etkiler neredeyse salgına dönüşür.

9

Hastalıkların promosyonu ve yaygınlaştırılması ilaç yatırım endüstrisinin pazarını genişletirken, hastalıkların önlenmesi ve kökteki sebebin tedavisi uzun vadede kârlılığı düşürür; tam da bu sebeple bu girişimler endüstri tarafından görmezden gelinir hatta engellenir.


10

Hepsinden daha da kötüsü, hastalıkların kökten ortadan kaldırılması bu yatırım endüstrisinin doğasına karşıdır ve çıkarlarıyla taban tabana zıttır. Hastalıkların kökünün kurutulması, potansiyel ilaç pazarınca milyarlarca dolarlık kârın çöpe atılması ve eninde sonunda bütün bir sanayinin ortadan kalkması olarak değerlendirilmektedir.


11

Hücresel metabolizmayı optimize eden vitaminler ve diğer etkili doğal sağlık tedavileri “hastalık işi” yapan, hastalık üzerinden para kazanan ilaç şirketleri için tehdit oluşturmaktadır. Çünkü doğal ilaçlar günümüzde en sık görülen hastalıkları hücre düzeyinde ortadan kaldırmayı hedefler ve doğal oldukları için patenti kimseye ait değildir.

12

İlaç endüstrisinin yüzyılı aşkın varlığı boyunca vitaminler ve diğer temel besinler, hücre metabolizmasında kofaktör olarak tanımlanan fonksiyonları ile uzun vadede kârlı ilaç işinin başarısına en büyük tehdidi oluşturmuştur. Bunlar ilacın aynı zamanda en büyük rakibidir.


13

İlaç endüstrisi, kârlı yatırımının stratejik gelişimini patentlenemeyen doğal tedavilere karşı korumak için öteden beri en vicdansız yöntemlere başvurmuştur:

(1) Hayat kurtarıcı sağlık bilgilerini kendine saklamak, milyonlarca insanın bilgisine sunmamak.

İnsan bedeninin C vitamini ve lizin -bağ dokusu istikrarında ve hastalık önlemede önemli yeri olan iki molekül- üretmediği gerçeğinin bugün hâlâ çok az insanın bilgisi dâhilinde olması en hafif deyimiyle kabul edilemezdir.


(2)
Doğal tedavileri küçümsemek, değersizleştirmek. En sık başvurulan yol, ilaç kartellerinin organize ettiği küresel PR kampanyaları aracılığıyla doğal özlerin (doğa tarafından binlerce yıldır kullanılmış moleküllerin) yan etkileri hakkında asılsız haberler yaymaktır.


(3)
Doğal tedaviler hakkındaki bilginin yayılmasının yasalarca yasaklanmasını sağlamak. Bu amaçla, ilaç endüstrisi önemli pazarlarda ve önde gelen ilaç ihracat ülkelerinde önemli siyasi pozisyonlara lobicilerini yerleştirir.

14

 

İlaç şirketlerinin “hastalık işi” insanlık tarihinin en geniş çaplı sahtekârlığıdır. İlaç şirketleri tarafından vaat edilen ürün “sağlık” milyonlarca alıcısına teslim edilmemiştir. Bunun yerine, yeni hastalıklar ve ölüm gibi “ürünlerin” teslimatı çok daha sık yapılmıştır.

15

İlaç endüstrisinin hayatta kalması, etkili doğal sağlık tedavilerinin yok edilmesine sıkı sıkıya bağlıdır. Bu patentlenemeyen doğal tedaviler dünyanın en geniş yatırım endüstrisinin her türlü ekonomik ve siyasi muhalefetine ve medya baskısına rağmen milyonlarca insanın tedavi seçimi haline gelmiştir.

Share This