Kitaplar benim en yakın dostlarım…

Bir kitap okuyucusu olarak, yıllardır Kuraldışı yayınlarıyla beslendim ve bu hala da devam eder. O kitaplar, “Bir gün kafayı yiyeceksin,“… deyip okumamı engellemeye çalışan insanlara rağmen güven duyduğum, destek aldığım, hayat yolunda çoğu kez tıkanmışlığımı açan engin bir okyanus gibidir.

Nil Gün’ün kitapları ve kitabın arka kapağındaki fotoğraflarından bana doğru bir ışık gelirdi. Bu ışık, kendimi görebilmem için bir ayna, geleceğim için bir umut, ruhumun özgürleşmesi için karanlığı kovan bir aydınlık olurdu.

Nil Gün bunu bilmese de o, içimdeki birçok şeyle yüzleşmeme neden olandır. Onun kitaplarda verdiği alıştırmalarla, evimin bir köşesi kişisel bilgilerimle ve uyanışlarımla doludur. CD’leriyle de huzur bulurum.

Geçen seneye kadar, Kuraldışı yayınlarına aşina ama Kuraldışı sitesine uzak biriydim. O dönem kendime bilgisayar aldığımda, interneti ve güvenebileceğim siteleri bilmiyordum. Hatta ilk zamanlar internet hakkında olumsuz bilgilere sahip olduğum için de internete korka korka girerdim.

Kitap okumayı ve Kuraldışı yayınlarına ilgimi bilen bir arkadaşım, sürpriz yaparak “Kuraldışı Bülteni”ne üyeliğimi başlattı. Buna çok sevindim çünkü tanıdık birileri istediğim an artık evimdeydi. Harika bir duygu, güzel bir hediye…

Bu bülten sayesinde, daha önce güven duyduğum kitaplardan, güvenebileceğim bir siteye geçiş yaptım. Ha yine kitapları okurum, o serüven bitmedi, bitmez de… Onların keyfi ayrı… Ben bilgi arsızıyım… Yaşadığım sürece de hep keyif alacağım şeylerden biridir, kitap okumak ve onlarla konuşmak…

O dönem, annemi kaybetmiştim ve zor günlerdi.

Bir gün yaşadıklarımdan dolayı içim doluydu. Öfkem üst boyuttaydı. Kuraldışının “İtiraf Ediyorum” köşesi dikkatimi çekti. Oradan da “İçinizi Dökmek Rahatlatır!”… O an içimden geçeni söyleyemediğim bir dönemdi. Farklı bir isim kullanarak, bu bölüme hissettiklerimi yazdım. Birkaç gün sonra tekrar siteye girdiğimde, yazdığım itirafa bir cevap gelmişti. Çok şaşırdım çünkü bu benim için beklenmedik bir şeydi. O gün, bu sitede birilerinin beni duyduğunu fark ettim. Çok mutlu oldum.

Tanımadığım bu kişiyle yazışmam bir süre devam etti. İtiraf ettim, içimi döktüm ve destek alıp rahatladım. 
 
Fırsat buldukça sitede yayınlanan yazıları okumaya başladım. Artık Kuraldışı açılış sayfamdı. Kısa bir süre sonra da site yeniden düzenlenmişti, bayıldım.

Yazılar, kitap sayfaları gibiydi. Bir tek kokularını alamazdım ama yazıların içindeki o müthiş kokuları hep alırdım. Kokusunu aldığım yazıları, istediğim zaman açıp açıp okur, zaman zaman onlarla konuşurdum. Bunlar yüreğime, ruhuma dokunan, farkındalığımı artıran ve yeni bakış açıları kazandıran yazılardı.

Okudukça, fikrimi söyleme ihtiyacı doğdu. Yazıların sonunda “yorum yaz…“ kısmı içimdeki sözlerin çıkması için bir dürtü oluşturdu. Heyecanla ilk yorumumu yazdım.  Hatta bir gün, yazının birine yorumumu büyük harflerle yazmıştım ve sevgili editörümüzün şu cümlesine bayılmıştım. “……… yazınızın içeriğine kıyamadığımız için yayınlıyoruz.” Çok zarif ve incitmeden verilen ne güzel bir uyarıydı. Bu, sitedeki hassasiyeti görmeme neden oldu.

O günden sonra da Kuraldışının sadık yorumcularından biri oldum. Küçük harfler kullanıp, iç rehberim olan “güneş” ile yorumlarıma başladım. Neden “güneş” derseniz, zihnimden değil tümüyle içimden, yüreğimden geçeni açıkça döktüğüm için…Hala da yorumlarımı “güneş” olarak yazarım. Üstelik “güneş”in bu siteye yakıştığını düşünüyorum.

Bir süre sonra, “İtiraf Ediyorum” köş’esinde tanımadığım ama bana destek olan kişinin yazısını gördüm. O kadar güzel bir buluşmaydı ki… Sonra ona ulaştım ve arkadaşlığımız başladı. O ise bana, yorumlarımın çok güzel olduğunu ve yazmam gerektiğini söyledi.

Nasıl başlayacağımı ve ne yapmam gerektiğini bilemedim. Beni Sevgili Editörümüz Dilek Yaraş’a yönlendirdi. (Ben ona “Güneş Yüzlü Kadın” diyorum. Çünkü şahsen tanışmasam da yüzündeki ve içindeki o ışığın varlığını görebiliyorum.)

İlk yazımı yazdım ve gönderdim. Yazım yayınlanmıştı. Güneş yüzlü, beni yüreklendirdi, “Kaleminiz çok kuvvetli, yeni yazılarınızı bekliyorum.“ Çok heyecanlandım. O günden sonra bir yorumcu iken yazar adayı oldum.

Yolculuğum, bu kapının açılması ve kucaklanmamla devam ederken, güven duyduğum bu site de kendime sakladığım birçok şeyi paylaşma, kendimi ifade etme ve dile gelmeyenleri dile getirme fırsatı buldum. Kendimi şanslı biri olarak görüyorum
 
Bu günlerde en derin duygularımı paylaştığım “Ben Bir Çocuktum, Çocuk!” yazımla Güneş Yüzlümün, Meryem’in çocukluğunu yedi papatyayla taçlandırması beni çok duygulandırdı.

Artık o çocuğu benim dışımda da gören birileri vardı!

Ve bu site de onun en güzel şekliyle ağırlandığına tanık oldum. Bu çok özel bir ödül!

Güneş yüzlüm bana en güzel hediyeyi sunarken, bir yazının içeriğine verilen özeni ve önemi bir kez daha görmemi sağladı. Ve çok özel bir yerde olduğumun, tekrar farkına vardım.

Kendimi bir aile üyesi gibi hissettiren ve hayatıma dokunan bu sitenin saygı değer insanlarına;

Nil Gün ve Saim Koç’a, bu siteyle bir ışık kapısı oluşturdukları için,
Dilek Yaraş’a verdiği en güzel ödül ve destek için, site yazarları ve okuyucularının, beni daha da yüreklendiren, gururlandıran, onore eden ve güç veren yorumlarını esirgemedikleri için, varlıklarıyla içimi ısıtan ve bu kucaklanma ile gücüme güç katan Kuraldışı’na müteşekkirim.

Bu güzel tesadüfün(!) daim olması dileğiyle…

İYİ Kİ VARSIN KURALDIŞI, İYİ Kİ…

Share This