Prof. Mikhail Tombak
İyileşmeyecek Hastalık Yoktur

 

Kalsiyumun baş düşmanı şeker

Kalsiyum eksikliğinin en önemli nedeni şeker ve şeker içeren gıdaların fazla miktarlarda tüketilmesidir. Şeker sentetik bir gıdadır ve sindirilmesi sırasında vücudumuzda pek çok zehirli asit oluşur. Çoğunlukla kalsiyum içeren büyük miktarlarda mineral tuzları bu asitleri etkisiz hale getirmek için kullanılır. Bu tuzlar, yoğunlukla bulundukları kemiklerimizden ve dişlerimizden alınır.

Tatlıya karşı çok küçük yaşlardan itibaren düşkünlük geliştiririz. Yetişkinler bile sağlığımıza zarar vermeksizin tüketilebilecek tatlı miktarının yüzlerce katını tüketir her gün. Çocukların dişlerinin neden çürüdüğünün, yetişkinlerin neden diş eti hastalıklarına yakalandığının, yaşlılarınsa kemiklerinin neden gravyer peyniri gibi delik-deşik olduğunun sebebi ortadadır.

O halde, osteoporoz genetik bir hastalık mıdır? Bu soruya cevabım hayır olurdu. Saydığım hastalıklara neden olan şey, kuşaklar boyunca birbirimize aktardığımız kötü beslenme alışkanlıklarıdır.

Sonuç olarak, osteoporozun ana nedenlerinden biri tatlılara olan aşırı düşkünlüğümüzdür. Ebeveynlerin “Çocuğumdan bir şekerlemeyi nasıl esirgeyebilirim? Çocukluk çağı tatlı olmalıdır” dediklerini duyarım sık sık. Onlara sağlıklı ve mutlu bir çocukluğu ne şekilde sağlayabilecekleri konusunda daha fazla kafa yormalarını tavsiye ederim. Çocuklar tatlı yiyerek sürdükleri küçük sefaların bedelini, ileride yıllarca sürecek kemik ve omurga ağrıları çekerek ödemek zorunda kalabilirler.

Güncel araştırmalar kalsiyumun vücut tarafından özümsenmesinin üç ana prensibini keşfetti:

  1. Kalsiyum, yağların aşırı veya yetersiz olması halinde vücuttan atılmaktadır.
  2. Fosfor veya magnezyumun vücutta aşırı veya yetersiz miktarda olması kalsiyumun özümsenmesini olumsuz etkilemektedir.
  3. Yiyeceklerin içerdiği D vitamini miktarı kalsiyumun özümsenmesi açısından önemlidir.

Bu keşifler, pastörize ya da kaynatılmış süt içen insanların, vücutlarına neden sandıkları ölçüde kalsiyum girmediğini açıklıyor.

Yumurta kabuğu çöp değildir.

Yumurta kabuğu, yüzde doksanı kemiklerimiz tarafından özümsenebilen ideal bir kalsiyum kaynağıdır. Kalsiyum karbonatın yanı sıra, vücudumuz için yaşamsal olan bütün mikroelementleri içerir. Bakır, flor, demir, manganez, molibden, sülfür, silisyum ve çinkoyla birlikte toplam 27 elemente sahiptir. Yumurta kabuğunun bileşimi kemiklerimizin ve dişlerimizin bileşimine çok benzer. Yumurta kabuğu tedavisinin insan vücudu üzerindeki etkilerini inceleyen Alman ve Macar araştırmacılar, tedavinin hem yetişkinlerde hem de çocuklarda tırnak ve saç kırılmalarına, dişeti kanamalarına, pekliğe, aşırı duyarlılık reaksiyonuna, uykusuzluğa, kronik soğuk algınlıklarına ve astıma karşı olumlu etki yaptığı sonucuna varmıştır. Yumurta kabuğu tedavisi kemikleri ve dokuları güçlendirmenin yanı sıra, vücutta bulunan radyoaktif elementlerin atılmasını da sağlar.

Bir adet yumurtanın kabuğunu kaynar suya koyarak beş dakika kaynatın ve kurumaya bırakın. Kuruyan kabukları kahve değirmeninde öğütün. Günde yarım ila bir gram alın. Osteoporozdan korunmak için öğüttüğünüz yumurta kabuğunu yarım limonun suyuna ekleyerek içebilir ya da tahıllara ekleyerek tüketebilirsiniz. Bu tedaviyi yılda iki kez, ocak ve kasımda birer ay süreyle uygulayın.

Share This