Prof. Mikhail Tombak

 

Şu ya da bu türlü bir kemik ya da eklem ağrısı çekmeyen birine rastlamak çok zordur. Ağrıyı çeken için hastalığa ne ad verdiğimizin önemi yoktur: romatizma, eklem iltihabı ya da kemik erimesi. Etiket ağrıyı değiştirmez.

Uygulamalarım sırasında bu tür ağrılardan muzdarip pek çok kişiyle karşılaştım. Aralarında çocuklar, gençler ve orta yaşlılar vardı. İçim en çok yaşlılara cız ediyor çünkü diğer herkesten daha mutsuz ve yardıma muhtaç durumdalar. Dikkatimizi çekmiyor çünkü onlara sokaklarda pek rastlamıyoruz. Çoğu hayattan zaten bıkmış durumda. Uykusuz geceler ve sınırlı hareket yeteneği seslerinin kederli, gözlerinin yorgun olmasına neden oluyor.

Genel kanıya göre yetmiş yaşında birinin hâlâ hayatta olduğu için bile şanslı sayılması gerekiyor. “Evet, yaşlılık zor ama bu konuda yapabileceğin bir şey de yok, o yüzden üzülme” gibi cümleler duymak yaşlıları pek teselli etmiyor. Daha genç insanlar göz açıp kapayana kadar kendilerinin de aynı duruma düşeceklerini ve aynı sözleri duymak zorunda kalacaklarını idrak etmeden böyle sözler sarf ediyorlar.

Antik Tibet bilimi şöyle der: “Güçlü kemikler ve esnek eklemler uzun ve sağlıklı bir hayatın garantisidir.”

Kemiklerimizin ve eklemlerimizin durumunu etkileyen pek çok şey var. Beslenme rejimi ve hareket etmek ilk akla gelenlerdir. Bunları denetleyebiliriz ve bu anlamda doğru seçimler yapmaya özen göstermeliyiz. Ama bir şey var ki kimse tam olarak denetleyemez: Yaşlanmamız.

Bedenimizin içsel temizliğine ne denli özen gösterirsek gösterelim, her zaman kemiklerimizde ve eklemlerimizde toksik tuzlu birikintiler oluşacaktır. Bu tuzlar eklemlerimizin hareket alanını kısıtlar ve ağrılı iltihaplara yol açar (romatizma, eklem iltihabı gibi). Bu hastalıklardan korunmanın yollarından biri kemiklerimizi ve eklemlerimizi düzenli olarak temizlemektir.

Bu iki aşamalı bir tedavidir ve her iki aşaması da birbirini takip eden üç gün boyunca yapılır. On beş gram defneyaprağı kullanmak gerekir.

Birinci gün:

5 gram kırılmış defneyaprağını 300 ml. kaynayan suya atın ve kısık ateşte beş dakika kadar yavaş yavaş kaynatın. Bir termosa boşaltıp beş saat dinlenmeye bırakın. Suyu bir başka kaba süzün ve on iki saat boyunca, on beş yirmi dakika aralıklarla, küçük yudumlar halinde için.

N o t : Bütün suyu asla bir kerede içmeye kalkışmayın; kanamalara neden olabilir.

İkinci ve üçüncü gün:

İlk gün yaptıklarınızı aynen tekrarlayın.

Bu tedavi süresince beslenme rejiminizden eti, yumurtayı, peyniri çıkarın.

Tedavi süresince tuzlar ve kumlar bedenden atıldıkça, idrarınızın rengi yeşilden açık kırmızıya kadar renk değiştirebilir. Bu olağan bir durumdur.

Bu, yedi gün arayla yapılması gereken iki aşamalı bir tedavidir ve yılda bir kez uygulanmalıdır.

En uygun zaman yaz ve sonbahar mevsimleridir.

Share This