Keşke bize ilk söylenilenleri, ilk söylendiğinde anlayabilseydik.

Büyük annelerimiz, dedelerimiz, anne ve babamız hep nasihat verirlerdi öyle değil mi?

Ben onları masal dinler gibi dinlerdim.

– Kızım müsrif olma ama başkalarına da cimrilik yapma!
– Evladım arabayı dikkatli kullan. Bak ne olur ne olmaz!
– Aman çocuğum sen eşeği sağlam kazığa bağla!
– Kızım sen hayata değil, kendine güven! Kendine güvenen insan tedbirlerini alan insandır!
Bla,bla,bla…

Anneannemden hatırladıklarım bunlar.

O başlayınca konuşmaya; Hıh derdim başladı masalcı teyze:))
Hiçbir zaman o nasihatleri algılayabildiğimi sanmıyorum. Sadece susup dinledim o kadar.
Yıllar geçtikçe ve ben de bir delikanlı annesi olunca anladım ki, hayat tecrübeleri bizden fazla olan insanları daha bir göz, kulak kesilerek dinlemeliymişiz.

Herkesin zihnindeki gerçekler kendi yaşam deneyimlerine göre şekilleniyor olsa da, deneyimleri fazla olan insanlardan feyz almak iyi olurmuş.
Deneyimli insan, çok problem yaşamış olan değil de, problemlere çok çözüm üretmiş olandır bana göre. Nasihat veren, sadece anneannemiz, dedemiz değil, felek- çember ilişkisinin sınavını verebilmiş yan komşumuz da olabilir. Kim olduğu fark etmez, yeter ki onlardan kulağıma bir kar suyu kaçsın.

Bu konudaki eksikliğimi, oğlumun kafasını her duvara tosladığını gördükçe daha iyi anlıyorum. “Ben demiştim sana” demenin bir faydası olmadığı durumlarda. Sanırım benim toslamalarım da annemde bir farkındalık yaratmıştı:))

Bu böyle nesilden, nesile devam eden bir süreç olacak herhalde.

Herkes kendisi deneyimleyecek hayatı.

Ne duyarsan duy, sen bildiğini zannedeceksin. Sonra hayat sana bildiğini sandığın şeylerin gerçek yüzünü idrak ettirecek. Eğer sen istersen tabii.

Keşke ilk söylenilenler, söylendiği an idrak edilebilseydi…

Share This