Edindiğimiz yeni bilgileri etrafımıza hızla yaymak istiyoruz. Hayatımızda olanlara “doğruları” anlatmak ve onlara hemen “benimsetmeyi” arzu ediyoruz. Ayaklı kütüphane ve insanların yaşamlarının yargıcı gibi dolaşıp “bu yaptığın doğru”, “şu yaptığın yanlış” söylemlerimizi etrafımıza dağıtıyoruz.

Benim bu dönemden kısa zamanda çıkmamı sağlayan arkadaşıma her zaman teşekkür ediyorum. Tabii ki iyi niyetle ablukaya aldığım ve eğitimlerin erdemlerini anlattığım bir arkadaşım, bir, iki, üç anlatıma dayandıktan sonra sonunda patladı ve “sen kim oluyorsun da benim hayatım için en doğruyu bildiğini iddia edebiliyorsun” dedi.

Tokat gibi patladı bu cümle yüzümde. Ve beni kendime getirdi. Bu konuşmanın yaşandığı akşam “ben kim oluyorum da…” kontrol cümlemi beynime nakşettim. Bu cümle artık iddialı bir şekilde cümleler sarf etmeye başladığımda devreye giriyor ve beni uyarıyor.

İnandıklarımı, düşüncelerimi, duygularımı, bakış açılarımı tabii ki anlatmaya, aktarmaya devam ediyorum. Ama önemli bir noktaya dikkat ederek… Onlar benim inançlarım ve bakış açılarım. Beni dinleyen insanın dünyasına uygun yönleri varsa o kişi özgür iradesi ile kararını verip seçimlerini yapacaktır.

Aslında, “ol”urken ve “yap”arken zaten kendimizi açıkça ortaya koyduğumuzda özellikle anlatmaya bile gerek yok, öyle değil mi?…

Yaşamımdaki deneyimlerimi çok seviyorum. Beni ben yapan deneyimlerim yaşamımı hep workshop(uygulamalı eğitim) tadında kıldılar. Yazdığım her yazımda, konuştuğum her cümlemde hücrelerime kazınmış deneyimlerimin hediyeleri var. Onlara teşekkür ediyorum.

Bireysel gelişim yolculuğumuza her birimiz farklı bir seviyeden başlıyoruz. Bu çok normal çünkü yaşam yolculuklarımız farklı. Ayrıca her birimizde farklı inanç kalıpları var. Bireysel özelliklerimiz farklı. İçselleştirme sürelerimiz farklı. Bunu bilmemize rağmen, hem kendimiz hem başkaları için “bu kadar eğitime rağmen hala aynı hatalar, nasıl olabilir…” cümlesini sarf etme tuzağına düşebiliyoruz.

Bu cümle, hem kendimiz hem de başkaları için ne acı bir yargılama cümlesi. Zaten yargılama çift yönlüdür. Diğerlerini bolca yargılayanlar kendilerine de aynı şekilde davranırlar.

Halbuki insanız. Doğal halimizle hep bir sürecin içindeyiz. İngilizce’deki “human being” sözü gibi (sevgili Nil’den).Being” yani oluyor olmak, “human” yani insan oluyor olmak.

Her öğrenmenin son aşaması olan bilinçsiz yeterliliğe, yani öğrenilenin refleks halini almasına kadar hatalarımız, diğer bir deyişle yaşam workshop’ı deneyimlerimiz, tekrar edebilir. Üç ileri iki geri yapabiliriz.

Sonuçta, ne mutlu azimle, istikrarla, tüm çabasıyla yolunda yürüyenlere…

Biz kim oluyoruz ki kendimizi ve diğerlerini acımasızca yargılama hakkını kendimizde buluyoruz…

Workshop’larımızda da hoşuma giden, bireyin kendi kendisi ile kalarak bir yaşam deneyimi yaşamasıdır. Bilgiler aktarılır, geribildirimlerde bulunulur ve sürprizli egzersizler içinde birey kendisi ile yüzleşir. O anlarda yaşam ona, o ortam, o eğitmenler ve o katılımcılar aracılığıyla kendisi ile ilgili önemli bilgiler sunmaktadır.

Bu bilgileri kabul etmek, yüzleşmek, kucaklaşmak, özgürleşmek bir seçimdir. Onları kabul etmemek bir başka seçim. Ve bu bireyin özgür iradesidir.

O noktadan sonra kim, kim oluyor ki belli bir seçim için bir diğerini ikna etsin…

Farklı bakış açılarına, farklı yaklaşımlara, farklı gelişim süreçlerine ve farklı seçimlere anlayışlı olalım. Birbirimize esneklik ve duyarlılıkla yaklaşalım.

Tabii bu “bana göre” böyle…
 

Share This