YA O/ YA BU DİYARINDA YAŞAMAK

Konu annenizle ilişkiniz olduğu zaman, bu size genellikle ya hep/ ya hiç, ya o/ ya bu meselesi gibi mi geliyor ?

Belki de, ya konuşmalarınızı yüzeysel ve sığ tutmanız ya da duygusal derinliklere inmeniz gerektiğini hissediyorsunuzdur konu annenizle ilişkiniz olduğu zaman, bu size genellikle ya hep/ ya hiç, ya o/ ya bu meselesi gibi mi geliyor? Belki ya kendinizi savunmanız, korumanız ve direnmeniz gerektiğini ya da bunun yerine sadece teslim olup onun istediğini yapmasına ve söylemesine izin vermek zorunda olduğunuzu hissediyorsunuzdur.

Ayrıca, ya onu hayatınızdan ilelebet çıkartmanız ya da sonsuza dek ağına takılıp kalmanız gerektiğini düşündüğünüz zamanlar vardır.

Bu seçeneklerden hiçbiri size iyi gelmez. Aslına bakarsanız, bunları düşünmek bile sizi yorar.

Annemle ilişkimde bunları hissederdim ve diğer kadınlarla çalışırken bu şekilde hissetmenin düşünebileceğinizden daha yaygın olduğunu gördüm.

En hafif haliyle, bu biraz rahatsız edici ve sınırlayıcıdır. En kötü haliyle de yoğun bir duygudur ve çaresiz bir öfke gibi sizi güçten düşürdüğünü hissedebilirsiniz. Ve bütün bunların altında üzüntü veya dile getirilmeyen bir acı yatıyordur

Ben yıllarımı ya o/ ya bu diyarında geçirdim. O zamanlar eğer biri bana bunun böyle olması gerekmediğini söyleseydi sadece “sen benim annemi bilmiyorsun” derdim. Bunu tatmin edici bir çözümü olmayan, kontrol edilmesi zor bir durum gibi hissediyordum.

Şimdi işin doğrusunu biliyorum. Sadece ya hep/ ya hiç türü kararlar değil, sonsuz seçenekler olduğunu biliyorum. Bunu bilmek size iyi ve doğru gelen seçimlerde bulunma konusunda güven verdiği kadar, büyük bir özgürlük, huzur ve egemenlik duygusu da verir (ve bunu söylerken annenizin hatırına çatışmadan kaçınmak veya onun onayını almak adına seçimler yapmayı kastetmiyorum).

Onun için konu annenizle ilişkiniz olduğu zaman şunu kesin biliyorum: hissettiğiniz kadar güçsüz değilsiniz ve kendinizi iyi ve özgür hissetmenizi sağlayacak seçimler yapabilirsiniz.

Ben (çoğunlukla anneler tarafından) yetişkin kadınlarla annelerinin arasını daha da açmaya çalışmakla suçlandım. Aynı zamanda (genellikle yetişkin kız evlatlar tarafından) “ilişkiyi hepten kesmeyi” teşvik edecek kadar ileri gitmemekle suçlandım.

Eğer duygusal olarak annenize kilitlendiyseniz ve o uzak, mesafeli ve eleştirel bir tavır içindeyse, bu kitabı sizin için yazdım. Çok az özerkliğe (bilgiye dayalı, zorlanmadan, tepkisel olmayan kararlar verme yetisi; annenizden ayrı olarak kim olduğunuzu bilme özgürlüğü) sahipsiniz, çünkü annenizin fikirlerinin, ihtiyaçlarının, değerlerinin ve arzularının sizinkilerden daha önemli olduğuna (belki de bilinçsizce) inanıyorsunuz.

Ya da ilkel bir düzeyde, annenize ait olmak yerine kendinize ait olmayı seçerseniz olacaklardan korkuyorsunuzdur.

Sizin bu kitabı okurken nasıl kendinize ait olacağınızı –nasıl duygusal olarak annesinden ayrılmış, kendi kendinizin kadını olacağınızı öğrenmenizi umuyorum.

Duygusal sorumluluğunu almanız gereken tek kişinin kendiniz olduğunu anlamanızı umuyorum.

Kendinize –kendi değerlerinize, arzularınıza, ihtiyaçlarınıza ve tercihlerinize- odaklandığınız zaman sihirli bir şey olduğunu keşfetmenizi umuyorum: annenizle ilişkinizde (onu görmeyi veya onunla konuşmayı seçseniz de seçmeseniz de) kendinizi ortaya koyma şekliniz mümkün olduğunu hiç düşünmediğiniz bir şekilde değişir.

Artık istismara tolerans göstermemenizi ve işlevsiz davranışlarda bulunmamanızı umuyorum.

Savunmacı, tepkisel bir yerden değil, somut, sağlam bir yerden sınırlarınız olduğuna ve bunları koruduğunuza güvenmenizi umuyorum.

Ve –ikiniz ve her yerdeki kadınlar için- bundan daha sevecen ve daha saygılı bir şey yoktur.

Çoğumuz “ayrı” ve “bağlı” gibi sözcüklerin duyguları ifade ettiğine inanırız. Bu sözcükler gerçekte duyguları değil, düşündüğünüz zaman bir duygu yaratan düşünceleri, görüşleri ve yorumları tanımlar. Bunlar kendinizi nasıl hissettiğinizden ziyade başkalarını nasıl yorumladığınızı ifade eder. Bu duyguyu yaratan sizin yorumunuzdur.

Bu son derece önemli bir ayrımdır, çünkü duyguyu tanımlamak için bunun gibi sözcükler kullanıyorsanız, kaçınılmaz olarak kendinizi güçsüz hissedersiniz.

Duygusal olarak annenize kilitlendiğiniz zaman, kendi düşüncelerinizin ve duygularınızın nerede başladığını ve onunkilerin nerede son bulduğunu bilmezsiniz.

Anneniz mutlu olması için sizin belli bir şekilde düşünmeniz, hissetmeniz ve davranmanız gerektiğine inanır (yani siz gerçekte ne düşündüğünüzü ve hissettiğinizi veya nasıl olmak istediğinizi bilmezsiniz).

Sizde aynı şeye inanırsınız: mutlu olmanız için onun belli bir şekilde düşünmesi, hissetmesi ve davranması gereklidir.

Anneniz kendi hissettiklerine dayanarak sizin nasıl hissettiğinizi bildiğini düşünme eğilimindedir.

Siz kendi hissettiklerinize dayanarak onun nasıl hissettiğini bildiğinizi düşünme eğilimindesinizdir.

Ben gerçek bağın bir şekilde bir paradoks olduğuna inanıyorum. Siz ve anneniz kendi duyguları, düşünceleri, düşleri ve arzuları olan bireyler, özerk kadınlar olduğunuzda mümkündür. Siz kendinizi bilip, sevip kendinize güvendiğinizde, o da kendisini bilip, sevip kendisine güvendiğinde. Kendiniz hakkında bildikleriniz, sevdikleriniz ve güvendiklerinize dayanarak sevgi dolu sınırlar koyabildiğinizde ve o da aynısını yapabildiğinde. İyisiyle ve kötüsüyle neyseniz o olmanız için birbirinize izin verdiğinizde.

İyi haber şu ki anneniz buna iştirak etmek zorunda değildir. Onun sizin yaptığınız gibi veya sizin onun yapması gerektiğini düşündüğünüz gibi kendini bilmesi, sevmesi ve güvenmesi gerekmez.

Kendinizle ne kadar çok bağlantı kurarsanız, anneniz kendi yolculuğunun neresinde olursa olsun, onunla bağ kurmaya o kadar açık olabilirsiniz.

Annelerimizle aramızdaki duygusal ayrılık halledilmesi veya şifa bulması gereken bir şey değil, çözüm ve ilaçtır. Onunla “barış yapmamız” gerekmez, çünkü o barıştır.

Share This