Kelimeler, beynimde acemi asker, döndürüp dolaştırıp, bir türlü sıraya sokamadığım. Ana konu, tepinip duruyor sıraya girmemekte direnen kelimelere, isyanla… Yüreğim, ağlamaklı; sessiz, bir köşede olanları izlemekte. Bin bir inat kalemimi sokuyorum devreye, tüm umudum onun güçlü dokunuşlarında. Biliyorum ki bir tek kalemim, hizaya sokup bu acemi askerleri, gün ışığına çıkaracak içimdeki ordunun kuvvetini…
BİR GÜN DAHA
Zorluyorum, beynimin tüm hücrelerini. Kaybettiğim, geri getirmek istediğim hiç kimse olmadı ki; ne kavgayla, ne ölümle. Ne kadar zormuş, yaşamadığın bir konu üzerinde kalem oynatmak. İster istemez kayıyor konu, kendime ve hayatıma.
Buna rağmen ben de istiyorum o bir günü; benim de kayıplarım, uğruna gözyaşı döktüğüm, ardına bakmadan giden zamanın omuzlarındaki anılarım var. Sanılmasın ki anılarımın her biri, ayrı ayrı bulutlarda gezdirdi beni. Yerin dibine sokanlar da oldu elbet. Bir gün daha diyorsunuz. Evet, ben de istiyorum bir gün daha…
O bir gün, Ayşe yanıma gelseydi, keşke Ali ile otogarda karşılaşsaydık diyemeyeceğim. Fakat o bir günde, anılarımda kalan, kaçarcasına verilmiş yanlış kararlarım, eğreti inşa ettiğim hayatım değişecek. Hâlâ emekleme devresinde olduğum ben bilincim yerini yaşımın gereği olan biz bilincine bırakacak. Karşılaştığım her engelde, yaptığım her hatada “Bana böyle öğrettiler” deyip, suçlu bulma yarışına girmeyeceğim.
Hayal ediyorum… Bir mucize… Belki şimdiki aklım da yanı başımda olacak. İşte o zaman, ben ve benim gibi birçok çocuğun hayallerini süsleyen Anadolu liseme sırf ailem istemiyor diye ağlayarak sırtımı dönmeyeceğim. Halbuki sınavına girip kazanmak ne zor olmuştu. Ya tiyatro hayalim; ona ne demeli? Öğretmenimin “Bu konuda çok iyisin” sözleri ile babamın, “Başıma artist mi olacaksın?” sözleri arasında sıkışmışlığım, geceleri sessiz ağlayışlarım. Basketbol hevesim. Şiir yazma sevdam. Kitap yazma telaşım her biri babamın emirleri altında ezilip gitmedi mi? Her birine ayrı ayrı boyun eğip, sonra da yılmışlığın, yıkılmışlığın, telaşıyla, koşa koşa yatılı okulun kollarına atlamadım mı? Düşündüm mü nereye gidiyorum? Sonum ne olacak? Yatılı okula da izin çıkmamıştı aslında.
Çelişkilerle başlayıp, çelişkilerle devam eden eğreti bir yaşamın orta kısmını yaşadığım şu günlerde, kavram kargaşasında yüreğim. Çocukluğumda yaşayamadığım isyanım alevleniveriyor kimi zaman. Bu gidip gelmeler yorsa da ruhumu, çoğu zaman da mutluyum. Elimden tutan iyi bir eş, dünya tatlısı bir kızım var. En çok da onlar için istiyorum o bir günü. Daha iyi bir eş, daha iyi bir anne olabilmek adına.
Karar verebilmeyi öğrenmek istiyorum o bir günde. Karar vermenin ne demek olduğunu öğreneceğim çağda yapboz tahtasına dönmedi mi kararlarım? Ben yaptım, babam bozdu. Ben yaptım, babam bozdu. Şimdi korkuyor çocuk yüreğim; verdiğim kararlar yanlışsa; ya yine birileri gelir bozarsa. Asıl bana lazım o bir gün… Bilmiyorum… Hepsini o bir günde değiştirebilir miyim? Bilmiyorum.
Bildiğim tek bir şey var bir başkasına seni seviyorum diyebilmek için aynada kendine, seni seviyorum diyebilmeli insan. Bir başkasına iyi ki varsın diyebilmek için önce kendi varlığından hoşnut olup, yaptıklarından gurur duyabilmeli. Tüm bunlar yoksa benim gibi korkarak, kaçarak yaşamışsa, koşması gereken bölümde hâlâ emekliyorsa, kaybettiği insanlara değil, kaybettiği zamanın omuzlarındaki anılarına ağlar.
Ayşegül Alpaslan