2007 yılıydı. Yani bundan beş yıl önce. Cine 5’te yaptığım haftalık “Çekim Yasası” programımda Türkiye’de ilk kez yapılan bir şeye imza atmıştık. Birçok ülkede yapılan “Sarılmak Bedava” eylemini Beyoğlu ve Bağdat Caddesi gibi kalabalık, merkezi yerlerde yaparak ekrana taşımıştık. Kadın erkek Kuraldışı eğitimlerinden mezun olmuş arkadaşlarımız hem İstanbul’da hem başka şehirlerde ellerinde “Sarılmak Bedava” yazılı pankartları taşıyarak belli yerlerde duruyorlar, kim kucak (şefkat) isterse onlara sarılıyorlardı. Çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek, o kadar çok sarılmak isteyen oluyordu ki. Hatta arabalarını durdurup sarılmak için koşanlar bile vardı. Mutluluk enerjisi sarılanların ve arkadaşlarımızın yüzünde ışıldıyordu. Türkiye’de daha sonraki yıllarda benzer eylemler başkaları tarafından da yapıldı.

Kucaklaşma bedavadır. Belki de bedava olduğu için değeri pek bilinmez. Ama fizyolojik ve psikolojik yararlarına paha biçilmez. (Bu yararları bir sonraki yazımda ele alacağım.)  Eğer çok pahalı olsaydı, değeri bilinecek, büyük olasılıkla insanlar daha çok kucaklaşma satın alabilmek için daha çok kazanmak isteyeceklerdi.

Kucaklaşma bedava ama hiç yapılmıyorsa hiçbir değeri olamaz. Kullanılmamış bir kucaklaşma şansı sonsuza dek kaybolur gider. Sevgi ve şefkat açlığından can çekişen insanlık ailesinde bir kucaklaşma şansını bile pas geçme lüksümüz var mı?

Kucaklaşma sevginin sıcacık ve dostça gösterilmesidir. Sarılmak insanı rahatlatır. Acılarımızı ve sevinçlerimizi kucaklaşarak, sarılarak paylaşmıyor muyuz? Sarıldığımızda acılarımız azalıyor, sevinçlerimiz çoğalıyor.

Hayvanlar birbirlerine sarılıyor. Bebeklerle hayvanlar birbirine sarılıyor. Bunu birçok fotoğrafta ve belgeselde görmüşsünüzdür. Çünkü sarılma, fiziksel yakınlaşma temel bir ihtiyaç.

Gerek Amerika’da gerek Türkiye’de verdiğim eğitimlerde otuz küsur yıldır katılımcılara kucaklaşmanın önemini anlatırız, kucaklaşma stillerini uygulamalı olarak gösteririz.

Aile terapisti Virginia Satir’in teorileri doğrultusunda yapılan birçok bilimsel araştırmanın sonucu şunu gösteriyor:

Her insanın;

Varlığını idame ettirmesi için günde dört kucaklaşmaya ihtiyacı var.

Duygusal sağlığını koruması için sekiz kucaklaşmaya ihtiyacı var.

Gelişmesi için on iki kucaklaşmaya ihtiyacı var.

Eğitimlerde genellikle ilk soru, “Aynı kişiye on iki kez sarılsam olmaz mı?” oluyor. Benim de cevabım, “Olur tabii. Aranızdaki ilişki harika olur.  Ama niye gün boyunca sarılabileceğin on iki kişi yok? Bunu hiç düşündün mü? Gün boyunca birlikte olduğun kişi sadece bir kişi mi?”

Yetişkinler bebekleri kucaklamaktan hoşlanır. Yetişkinler de kucaklaşmaktan hoşlanır ama bunu sıkça yapmazlar. Neden? Çünkü reddedilmekten, yanlış anlaşılmaktan korkarlar. Oysa kucaklaşma niyetinin frekansı kucaklanan kişi tarafından (kişi iyice duygularından uzak ya da özgüveni yerlerde sürünen kapalı kutu biri değilse) hissedilir.

Kucaklaşma hayatı daha da yaşanası bir hale getirir. Kucaklaşmada doğal bir paylaşım vardır.

Bebekler kucak ve sarılma olmazsa gelişemezler. Hatta sıfır kucak ve dokunulma olan bebekler ölür.

Çoğumuz bebek ve çocuklara sarılırız ama yaş ilerledikçe sarılmalar azalır. Özellikle ergen yaşlardan itibaren çocuklarımızla sarılmamızda bariz bir azalma olur. Fiziksel dokunulma ihtiyacı, ergenlikte ortaya çıkmaya başlayan cinsel arzular ile karıştırılır. Yetişkinlik döneminde sarılmalar öylesine azalır ki, ne çok insan sarılmak istemenin cinsel talep anlamına geldiğini sanır.

Hayatın olmazsa olmaz temel ihtiyaçları: Hava, su, gıda, barınak, giysi ve sarılmaktır. Bunlardan biri bile olmazsa yaşayamayız ya da yaşadığımız hayata hayat denmez.

Sabah uyandığınızda ilk işiniz evdeki insanlara sarılmak olsun. Güne harika bir başlangıç yaparsınız. Eşinizle sabah işe giderken akşam evde buluştuğunuzda sarılın. Çocuklarınızla sarılın. Arkadaşlarınızla sarılın. Sevdiğiniz iş arkadaşlarınızla sarılın.

Güne sarılmakla başlayan şirketlerde mutluluk oranı artıyor; ciro da. Bunu araştırmalardan biliyoruz. Mutlu çalışan daha verimli olur elbette.

Kucaklaşma yüreklerin dostlukla, sevgiyle el sıkışmasıdır. Sadece burada elleri değil kolları kullanıyoruz.

Kucaklaşma bir bumerangdır. Aynı anda size döner.

Kucaklaşma sevgiyi dile getirmenin sözlerden daha etkili yoludur.

Kucaklaşma enerji transferidir. İki tarafın da enerjisi artar.

Sizi kocaman kucaklıyorum.

Sevginin sarıp sarmalamasıyla hoşça olun.

Not: Üç bölümlük bu yazının ikinci ve üçüncü bölümleri Ağustos ve Eylül 2012 dergisinde yer alacaktır.

Nil Gün

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/kucaklasma-birinci-bolum/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/kucaklasma-birinci-bolum/" data-text="Kucaklaşma -Birinci Bölüm-" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/kucaklasma-birinci-bolum/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p><img loading="lazy" decoding="async" class="alignleft wp-image-3760 size-thumbnail" src="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2018/02/JW0rM3p-150x150.jpeg" alt="" width="150" height="150" />1952 yılında doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda okudu.<br /> 1972 yılında gittiği Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde on dört yıl sürekli, on iki yıl da aralıklarla yaşadı. Kaliforniya’da alternatif sağlık, alternatif eğitim, insan potansiyeli ve hümanistik psikoloji alanlarında eğitim gördü.<br /> Zihin Bilimi, Hipnoterapi, Reiki, Rebirthing, NLP ve kinesiyoloji eğitimleri aldı. California Jaycee’s organizasyonunda uzun yıllar bireysel gelişim alanında hizmet verdi. Sorunlu çocukların gittiği okullarda gönüllü çalıştı.<br /> International Council for Self-Esteem Türkiye temsilcisidir.<br /> Türkiye’de ilk kez 1993 yılında hipnoterapi yöntemiyle ağrısız ve ilaçsız, suda doğum yaptırdı.<br /> Basın dünyasında birçok dergide ve Güneş gazetesinde araştırmacı gazeteci ve köşe yazarı olarak çalıştı. Dört yıl Bilar ve Bilsak’ta haftalık konferanslar verdi. Değişik radyolarda (Enerji FM, Show Radyo, Best FM ve Radyo TRT1) Kuraldışı ve Ötesi adlı psikoloji ve bireysel gelişim eksenli programlar hazırlayıp sundu. TGRT’de hafta içi her gün, Nil Gün ile Yeni Bir Gün adıyla bir sohbet programı yaptı. Radikal gazetesinde psikoloji ağırlıklı dizi yazıları yayımlandı.<br /> Cine-5 kanalında Çekim Yasası programını hazırlayıp sundu. (2007)<br /> Amerika’da 1981, Türkiye’de 1989 yılından beri, bireysel ve kurumsal workshop çalışmaları yapıyor.<br /> Bireysel gelişim kavramının Türkiye’ye girmesinde ve birçok yayınevine yaptığı danışmanlıkla bu alandaki yayınların tanınmasında öncü oldu. Ayrıca uzun yıllardır ideali olan, okullara Özsaygı (Self-Esteem) derslerinin girmesi için ilk adımı attı ve özel bir okulda Özsaygı dersleri vermeye başladı.<br /> Çok sayıda kitabı, çevirisi; hipnomeditasyon, zihin programlaması, motivasyon ve çocuk eğitimi CD’si vardır. Ayrıca Bütünsel Kinesiyoloji alanında yaptığı çalışmaları içeren, Bedenin Bilgeliği adında kapsamlı bir DVD çıkarttı.<br /> Öncelikli hedefi, Bütünsel Kinesiyoloji (PiKi) eğitmenleri ve danışmanlar yetiştirerek eğitim, sağlık ve iş hayatı alanlarında topluma yararlı olmaktır.</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This