Denizyıldızlarıyla haşır neşir olurken ihmal ettiğim martılara takıldı gözüm.
Onlara doğru yürüdüm. Bir yükselip göğe dokunuyorlardı bir alçalıp denize. İmrendim onların bu iki dünyayı bir edermiş hissini veren hallerine.

Kolumu kanadımı açtım, birini göğe doğru uzattım, diğeriyle denize dokundum. Bir o elimle bir bu elimle değiş tokuş yapa yapa, bir göğe bir denize birkaç kez dokundum. Kendi rüzgârımla üşümeye başlayınca bıraktım.

Baktım martıların bir kısmı kanatlarını sıkı sıkı kapatıp deniz ve kumsalın arasında bembeyaz incilerden bir gerdanlık gibi sıraya dizilmişler. Disiplinli bir askeri bölük gibi de hazır ol’da denizin met-cezir halini izliyorlar. Ben de kanatlarımı onlar gibi sımsıkı kapatıp, üşüyen ellerimi soktum ceplerime ve girdim sıraya. Onlar gibi sadece izlemeye koyuldum.

İzlerken ruhum uçtu gitti, karşıdan görünen adaların ufuk çizgisini bir kez daha çizdi.

Bulutlardan çerçevenin içine girip poz üzerine pozlar verdi. Çağırmasam geleceği yok arsızın. Gökyüzünü arşınlayıp duracak bütün gün. Spor yapmadan dönmeyeceğimi bildiği için kaytarmaya çalışıyor işte kendince.

Martılarla vedalaşıp az ilerdeki spor alanına yürüdüm. Benden ve çöpçülerden başka kimsecikler yoktu alanda. Ben spor yaparken çöpçüler de kürek ve süpürgeleriyle cam kırıklarını topluyorlardı yerden.

Birileri içmiş, şişede durduğu gibi durmamış, midesi bulanıp başı dönmüş, kaldırıp yere vurmuş ve paramparça etmişti şişeyi.

Yaşam da böyle değil miydi? Nasıl da çekiyordu bizi keyifli görünen tarafı. Koşa koşa gidiyorduk içip keyfini çıkarmak için.

Çıkarıyorduk da.

Sonra keyifli tarafı bitip gerçeklerle yüz yüze geldikçe başımız dönmeye midemiz bulanmaya başlıyordu.

Hele ki fazla uzatmışsak içmeyi, içimiz dışımıza çıkana kadar kusabiliyorduk da. Sonra bin pişmanlıkla kaldırıp kendimizi yere vuruyor ve bin parça ediyorduk canımızı. Gün doğar doğmaz hayat yetişiyor, çöpçülerini gönderip toplatıyordu can kırıklarımızı, temizleyip arındırıyordu kirlettiğimiz dünyamızı.

Şişede durduğu gibi durmayan hayatı defalarca içmekten korkmuyorduk. Başımızın dönmesi geçip, midemiz kendine geldiğinde bir kez daha fondip yapmaktan geri durmuyorduk.

Bir yandan spor yapıp bir yandan da hayatı bir kez daha fondip yapabilecek kadar sağlam bir mideye ve ruha sahip olmamın keyfini çıkardım.

HÜLYA GÜLTEKİN

Share This