Zevcin zevceye, oğulun validesine, validenin oğluna ve dahi aşıkların birbirine vuslatıydı.

Eli kalem tutan, okuma-yazma bilen herkesce yazılabilen, imla ve gramer kurallarına uyma gereği duyulmayan basit edebi metinlerdi. Devr-i saadetinin tek ve en etkili iletişim vasıtasıydı.

Postacının kapıyı kaç kere çaldığını değil, bir müjde, muştu verme heyecanı ile ne getirdiğini önemserdik. Postacı, posta kutusu ve postanenin olmadığı yerlerde mutlaka birilerinin eli ile ulaştırılır, ilk mektupta getirene hediyeler verilir, ikramlarda bulunulurdu.

Yolunu gözlemekten, endişeden, kederden ve heyacandan kalbimiz yangın yerine dönse de nihayetinde kavuştuğumuz anda bir kelebek gibi hafifler, yüreğimize su serpilmiş olurdu. Hele bir de içinde kurutulmuş gül, yaprak gibi nebatat ile sonuna çizilmiş küçük el resmi bulunduruyorsa, müellifin kokusunu hissettiriyorsa bizim için en büyük keyiftti.

Hürrem Sultan’dan Kanuni’ye, Nazım’dan Piraye’ye, Victor Hugo’dan Juliette Drouet’ye, daha nice yazar, şair , ekabir ve kalem erbablarınca gelecek kuşaklara intikal etmiş hatt-ı destin en güzel örneklerine düçardı. İçinde barındırdığı sone, manzume ve şiirlerle yazarının gönül sarayımıza taht kurmasına vesile olurdu.

Son yıllarda ise şekil değiştirerek, bankalar ile müşterileri, bürokratlar ve devlet adamları arasında taahhüt ya da dilek mektubu olarak karşımıza çıkan, filhakika, en önemlisi emsalsiz bir hatırat olan mektupların devr-i saadeti bittiğinden, radyo ve televizyonlarda -Yurttan Sesler- koroların “Yine yakmış yar mektubun ucunu!” türküsü ile Bak postacı geliyor” gibi çocuk şarkılarında adını duyar olduk.

Şimdilerde ise tozlu raflarda, sararmış bir şekilde aksesuar olarak yer aldığını gördükçe içimiz kanıyor.

Hulasa teknoloji ilerlemiş, bilişim ve iletişim çılgınlığı had safhaya ulaşmış; sanal alem yalan alemin gerçek dünyadan çok daha makbul olmasıyla cyber ilişkiler geliştirilmiş, adına şarkılar, türküler yazıp, besteler yaptığımız mektuplarımız yok olmaya ve ebediyete uhul etmeye, yerini de e-mail ve sms’ler almaya başlamıştır. Başımız sağolsun!

Share This