Bardağın boş ve dolu kısımlarından bahsedilir hep. Genellikle de dolu kısmını görmezlikten gelen ve hep boş kısmına yoğunlaşan sorun detektörlerini hizaya getirmek için sık kullanılan bir örnektir. Peki siz hiç, birini önünde yarıya kadar su dolu bardağa bakar dururken hayal ettiniz mi? Mutlaka beyniniz sizi veya başka birini bu pozisyonda hayal etmiştir konu gündeme geldiğinde. Tam olarak yarısı su ile dolu bir bardağı karşısına almış bakan birini düşünmüşsünüzdür mutlaka. Bardağın boş kısmına bakıyorsa biraz depresif halde dolu kısmına bakıyorsa aşmış bir hoşlukla öyle bakan biri.

Peki hazır hayal etmişken bardağın boş ve dolu kısmına bakan iki ayrı insanı yan yana hayal edelim. Bu iki insanın hayat içerisindeki pozisyon farklarına da bir göz atalım mı?

Somuta uyarlarsak biri sahip olduklarının farkında diğeri sahip olmadıklarının hırsındadır değil mi?

Dingin bir yaşamın pek çok kapıyı araladığı bir gerçek. Ben buna memnuniyet hali diyorum. Sen yaşamdan, yaşam senden memnundur bu halde. Farkında olanın böyle bir avantajı var yaşam içerisinde, doğru.
Hırsında olanın ise bardak dolmadan huzura ermesi imkansızdır. Gerçi bardak dolsa da huzura ereceği şüpheli. Artık daha büyük bir bardak mı koyar karşısına ya da dolu bardağı boşaltıp tekrar boş kısmına bakmaya devam mı eder orası biraz belirsizdir. Ama yaşamdaki rahatsız duruşu devam eder sonuçta, ta ki farkında olana dek…

Ben bu işin idealinin iki durumda da olmadığını düşünüyorum. Ne bardağın dolu kısmına bakan memnuniyet halinin ne de boş kısmına bakan hırs halinin ideal duruş olmadığını söylüyorum.

Tabi ki memnuniyet halinin hırs haline göre çok daha sağlıklı bir duruş olduğu doğru. Ancak, yarısı da dolu olsa içinde su olan bir bardağa neresine konsantre olursa olsun öylece bakan iki insanın da sağlıklı olamayacağını düşünüyorum.

Bence yaşamın sonuna geldiklerinde ikisinin de pek farkı olmayacak kanımca.

Birisi bana neden bu iki insanın da o bardaktaki miktarı ne olursa olsun duran suyu alıp kana kana içmediğini açıklasın lütfen.

O su bedenimizi sulamadıkça ne işe yarar?

Damağımızı ıslatmayacaksa o suya sahip olmanın getirisi ne olabilir?

Dolu kısmına bakan memnuniyet durumunun içerisindeyken, suyu içmekten alıkoyan ne olabilir?

Aslında her ikisinin de temelde aynı pozisyonda olduğunu söylemek istiyorum size. Her ikisi de bardağın dolu olan kısmındaki suyu kaybetmekten korkmaktadır. Evet, her ikisinin de korkusu aynı. Biri dolu olan kısmına sahipliğinin devamı ile oluşan sürekli memnuniyet halini devam ettirmek için kaybetme korkusu içerisinde, diğeri ise boş olan kısmını doldurmak için dolu olan kısmını kaybetme korkusu içerisinde.

Yani sonuçta iki farklı bakış açısı tek bir kaybetme korkusunda buluşuyor.

Halbuki bu iki farklı insan ne kadar farklı duruş sergiliyorlar yaşamda.

İdeali ne derseniz çok açık aslında…. Önce bardaktaki suyu şöyle kana kana içmek gerek bence. Kaybetme korkusuna kapılmadan aksiyon almak ve sahip olduklarımızın farkında olduğumuz gibi onları kullanarak üreten konumunda olmak gerek bence.

Ben bu konuma Memnun Üreten konumu diyorum. Lütfen memnun üretenler olalım ve memnun üretenlerin çoğalması için bardak örneğinin sonunda içilmesi gerektiğini söylemeyi ihmal etmeyelim.

Lütfen su içilince nasıl tüm bedene yayılıp her hücreyi suluyor ve hayat veriyorsa sahip olduklarımızı da hayatımızın içine yayıp yaşamımıza enerji vermesini sağlayalım.

Share This