Jung, doğal çocuğa mucize çocuk der. Doğal çocuk, hayatın ilk iki yılı olan narsistik dönemde, anne ile ilişkisinde sevilmeye layık olduğunu ve sevildiğini hisseden çocuktur. Bu dönemde umut ve güven ihtiyacı karşılanmadığı takdirde çocuk, hayatın ve çevresinin ona sunduğu koşullara adapte olur. Adapte olmuş çocuk ise yaralı çocuktur. Hayatın ilk iki yılı, bakılmaya, ilgiye, korunmaya en muhtaç, yaralanmaya en açık olduğumuz dönemdir.
Bir bebek gerçekten mucizedir. Bir çocuk odaya girdiğinde odaya canlılık dolar.
Bebeğinizin mucize çocukluğunun özelliklerini yazarken, akrostiş yazarak eğleniyorum.
Meraklı. Çocuk her şeye merakla bakar, dokunur, tadar, koklar. Her şeyi keşfetmeye çalışır. Hayatı böyle öğrenmeye başlar. Çocuk ağzına zararlı, pis ya da yenilmemesi gereken bir şeyi götürdüğünde, siz çığlık çığlığa bağırarak onu elinden alırsanız, çocuğa yeni şeyler denemekten korkmasını öğretirsiniz. Merak duygusunu köreltirsiniz. Yapılacak şey: Sakince o maddeyi elinden alıp, çocuğun dikkatini başka bir şeye yöneltmektir. Tabii, öncelikle etraftaki tehlikeleri mümkün olduğunca ortadan kaldırmayı ihmal etmeden.
Uyumlu. Çocuk yaşamın doğasıyla uyumludur. Kendi doğasıyla uyumludur. Bu uyum içinde her şeyin doğal akışına güvenir. Kendisini kimseyle kıyaslamaz. Çünkü eşsiz, benzersiz ve özgün olduğunu içgüdüsel olarak bilir. Ama kardeşleriyle, başkalarıyla kıyaslanmaya başlandığında, kendisini yeterince “iyi” görmemeye başlar. Bu da onu doğal çocuk olmaktan çıkarıp, muhtaç olduğu ilgi, sevgi, onay, kabul, şefkat ve takdiri ebeveynlerinden almak uğruna kendi olmaktan vazgeçmeye yöneltir. İşte adapte olmuş yaralı çocuk böyle oluşmaya başlar.
Cesur. Bebek saf ve meraklı olduğu kadar da yaşam heyecanı ile dolu ve cesurdur. Her şeyi deneyimlemek ister. Her şey onun için heyecandır. Örneğin; suya düştüğünde panik yapmak ya da ağlamak yerine kendini kurtarmak için yüzmeye çalışır. Kendisini suyun hareketleriyle uyumlu hale getirir. Korkuyu etrafındaki yetişkinlerin panik dolu tepkileriyle öğrenir ve sudan korkmaya başlar. Doğal heyecan duygusu artık korkuyla karışmıştır. Korkunun heyecanla iç içe geçmesi kişilerde daha sonra korku filmlerine karşı bir ilgi uyandırır. Korku/ dehşet filmlerinin, romanlarının tutkunluğu, çocukluk döneminin bu tür deneyimlerinden kaynaklanır. Bu tür filmlerin, kitapların pazarının böylesine geniş olması hiç de şaşırtıcı değil.
İçten. İnsan yavrusu, ihtiyaçlarını yetişkinlere net bir şekilde bildirir. Eğer ihtiyaçları karşılanmazsa kimseye güven duyamaz ve bu kadar değersiz olduğu için utanç dolu olur. Utanç dolu çocuk içtenliğini yitirir. Duygularını ve ihtiyaçlarını bastırmayı öğrenir. Oysa çocuğun doğal içtenliğini teşvik etmek önemlidir. İçten insanları hepimiz severiz, onlara güven duyarız, değil mi?
Zorluklara dayanıklıdır. Çocuklar doğaları gereği dayanıklıdır. Doğa, hayatın ilk altı yılında yetişkinlerin bakımına muhtaç olan bu varlıkları hem biyolojik, hem duygusal açıdan dayanıklı kılmıştır. Etrafta hiçbir yetişkin yoksa yardım gelene kadar varlığını uzun süre sürdürebilsin diye. Çocuklar, sıcağa, soğuğa büyüklerden daha dayanıklıdır. Zaten o dapdaracık kanaldan geçerek doğmayı başaran biri gerçekten dayanıklı olmalıdır, değil mi?
Eğlenceli. Çocuklar ufacık bir ip parçasıyla, bir çomakla kendilerini eğlendirmeyi bilir. Çocuklarla birlikte olmak eğlencelidir. Çocuklar yaratıcıdır. Oyun sever, hareket sever, bir müzikle hemen oynamaya başlar.
Çoğu yetişkin ise eğlenmeyi bilmez. Ancak birkaç kadehten sonra oynayabilir, dans edebilir.
Çocukların bir güzelliği de, biz yetişkinlerin içindeki M-U-C-İ-Z-E çocuğun yeniden canlanmasına katalizör olmalarıdır. Çocukla çocuk olmak çok keyifli.
Sevgiyle hoşça olun.
Nil Gün