Her baharda ben yeniden doğarım. Kediler çiftleşmek için çığlık çığlığa penceremin önünde dolaştıklarında, baharı yakınımda hissederim. Sonra ilk papatyanın yol kenarlarında başını kaldırmasını beklerim, ilk leyleği nerede gördüğüme dikkat ederim, beton yollarda her taş aralığından başını kaldıran yeşilliğe selam veririm…
Bu yüzden kendimi şanslı buluyorum, çünkü bunları görebiliyorum, çünkü genetik mirasım çok güzel, çünkü insanlar sonradan pozitif olamaz diye düşünüyorum.
Bana göre hayata güzel bakabilmek de doğuştan kazanılan bir yetenektir! Ben hayatın engebeli yollarında ilerlerken zaman çarkları arasında ezilip bükülerek güçlenirken güzellikleri kaçırmadan yürüyebildim. Çünkü ben bir çocuk-kadınım, annem gibi…
Ama kimileri mutsuz doğar, ne yapsanız nafile, bir türlü mutlu olmazlar. İşte bu tip insanlar birer enerji hırsızıdır Farkına varmadan kendinizi kaptırırsınız ve onların sorunlarına çözümler üretirsiniz… Ama bir de bakarsınız ki, siz çözüm ürettikçe sorunların yenisi geliyor. “Hep de beni bulur!” derler, oysa sorun üreten kendileridir. Aslında sorun üretenlerin sorunlarıyla oyalanan, “benden daha iyi insanlar” da vardır. Ama siz bu iki gruba da girmiyorsanız, hayatı sorgulayarak ve anlam katacak işler yaparak geçirmeyi iş ediniyorsanız, aman dikkat derim…
Kendi ayaklarınız üzerinde dimdik durup dünyaya bazen bir çocuğun gözleriyle bakmak hayatınıza anlam katmak için yeter. Mutluluğun reçetesi bu olsa gerek… Ben psikolog değilim ama insanlar söz konusu olunca kendimi korumak ve mutlu olmak adına şu üç kurala dikkat ederim:
1. İnsanları yargılamaktan vaz geçtim, kendi kendinize sorsanıza, siz kim oluyorsunuz da karşınızdakini yargılıyorsunuz! Sizin doğrularınız karşınızdakinin doğrularıyla kesişmeyebilir Ayrıca “doğrular” da tartışılır. Bulunduğumuz coğrafya, toplum, gelenekler, görenekler ve elbette ki aile yapısı davranışlarımızı biçimlendiriyor…
2. İnsanları oldukları gibi kabul etmeyi öğrendim. Çünkü bir yerden sonra siz kimseyi değiştiremezsiniz, kendi doğrularınızın kalıbına sokamazsınız. Bırakın “diğeri” bildiği gibi yaşasın… Çocuklarımız bile kişilik sahibi olurken sizin yolunuzdan ayrılabiliyor… İlle de kendi kalıbınıza sokmaya kalkarsanız zayıf kişilikli çocuklarınız olabilir. Sadece kendiniz iyi bir örnek olarak onlara yol gösterebilirsiniz. Aynı şekilde sevdiğiniz insanı da değiştiremezsiniz, onun uğruna kendinizi de değiştiremezsiniz. Sevgi, farklılıkların buluşmasıdır bana göre.
3. Enerji hırsızlarından kendimi koruma alışkanlığı edindim. Kimler bunlar? Size sürekli sorunlarını getiren, sorunlarının çözümünü sizde arayan, sözüm ona iyilik yapmaya kalkarak hayatınıza karışan, yukarıdaki kuralları çiğneyerek sizi değiştirmeye kalkan insanlardır, dostlardır, sevgililerdir… Kendini kusursuz görüp sizi eleştirenlerdir… Bilginize, sevginize, dininize, görüşlerinize karışma hakkına sahip olduklarını sananlardır. Oturdukları yerde, televizyondaki haberlere yorum getirip ortalığı kasıp kavuranlardır (zaten harekete geçenler konuşmazlar). Ve siz de farkına bile varmadan onların karşısında kendinizi savunurken bulabilirsiniz! Kafanız karışır, çünkü bunlar sevdiğiniz insanlar da olabilir, hayır diyemeyeceğiniz insanlar da!
Ben onları hayatımdan uzaklaştırarak korunmayı öğrendim. BUNUN BAŞKA YOLU VAR MI?
Çünkü dünyaya nasıl bakarsak, dünya da bize öyle görünüyor, çünkü dinlediklerimiz ya ruhumuza huzur veriyor ya da kirletiyor!