“Bugünkü görüşmemiz nasıl geçti?” sorusunu her koçluk görüşmemden sonra danışanlarıma sorarım. 22 yaşındaki danışanıma, ilk görüşmemizin sonunda sorduğumda, birden gözyaşı damlacıklarıyla boncuk boncuk oldu gözleri. Sesi titreyerek ilk kez birinin onu dinlediğini söyledi. Çok duygulandım. Biliyordum, o da anne babasının biricik evladıydı, tüm seven anne babalar gibi onun ebeveyni de onun için her şeyi yapmaya hazırdı. Halbuki kızlarının belki de tek ihtiyacı, etkin dinlemeydi.
Etkin dinlemek için, önce herkesin farklı algılayıp, farklı tepki verebileceğini kabul etmemiz gerekir. İletişim kurmak istediğimiz çocuğun veya yetişkinin tercih ettiği iletişim yolunu öğrenmemiz çok önemli. Daha sonra uygun dili kullanarak iletişime geçmeliyiz. Bunu yaparken tabii ki öncelikle kendi iletişim tarzımızı da bilmemiz gerekir. Nasıl iletişim kuruyoruz? Karşımızdakinde nelere öncelikle dikkat ediyoruz?
İletişim dilinde tercih edilen dil; işitsel, görsel ya da kinestetik olabilir. Kendi iletişim tercihlerimizi keşfettikten sonra, iletişim kurmak istediğimiz çocuğumuzun dil tercihini keşfetmeliyiz. Bunun için davranışlarını gözlemlemeliyiz. Bir şeyler anlatırken, dinlerken neler yapıyor? Sıklıkla kullandığı kelimeler hangi iletişim diline ait? Nelerden hoşlanıyor, ilgi alanları neler? Okulda hangi alanda sıkıntı çekiyor, hangi alanda rahat? Size bir şey öğretmek isterken hangi yöntemi kullanıyor? Düşünürken göz hareketleri nasıl? Bütün bu gözlemler bize pek çok önemli ipucu verecektir.
Çocuğumuzun iletişim yolunu tespit ettikten sonra, ortaya çıkan farklılıklara saygılı olmalıyız. Birden fazla çocuğu olanlar fark etmişlerdir; bazı çocuklar okuldan gelir gelmez büyük bir enerjiyle anlatma ihtiyacı duyarken, bazı çocuklar sessizce odalarına gidip, biraz dinlendikten sonra iletişime geçmek isterler. Aile bireylerinin uygun iletişim zamanını bilmemiz çatışmaları önleyecektir.
İletişim yöntemi farklı olan çocuklarımızla iletişime geçerken onlarla uyumlu dil ve kelimeler seçmeliyiz. Örneğin işitselliği ön planda olan çocuğunuza “Bu konuyla ilgili ne söylemek istersin?” diye sorarken, kinestetik dili ön planda olan çocuğunuza “Bu konuda ne hissediyorsun?” diye sorabilirsiniz. Dinlerken ve konuşurken tercih ettikleri dilin de farklı olabileceğini hatırlamalısınız.
Bir anne, oğluyla çok istediği halde oturup karşılıklı sohbet edemediklerinden şikâyet ediyordu. “Dur bir, otur anlat” demekten sinirleri bozulmuştu. Anne iletişimi göz temasıyla kurmak isterken, oğlu ise sadece hareket halindeyken konsantre olabiliyordu. İkisinin de iletişim tarzlarına baktığımda birbirlerine tamamen zıt olduklarını gördüm. Ortak paydada buluşturmak için, beraber yürüyüş yaparak sohbet etmelerini önerdim. Her gün okul çıkışı yaptıkları kısa yürüyüşlerle arzu ettikleri iletişime geçebildiler.
Çoğu danışanımın anne babası “Okuldan gelince çocuklarımıza vakit ayırıyoruz, gününün nasıl geçtiğini soruyoruz, ilgiyle dinliyoruz” diyorlar. Gerçekten soruyorlar mı yoksa sorguluyorlar mı? Çocukları anlatırken yargılamadan, yorum yapmadan, öğüt vermeden ya da karşı tarafı haklı bulmadan sadece dinleyebiliyorlar mı? Çocuklar genelde sorguya çekilir gibi soru sorulmasından ya da anne babalarına anlattıkları zaman “Bak şimdi arkadaşına neden öyle yaptın?” gibi gelen yorumlarından şikâyet ediyorlar. Zamanla, ergenliğe yaklaştıkça da anne babalarıyla duygularını, düşüncelerini paylaşmaz oluyorlar.
Çocuklarımız, kendilerine değer verildiğini, hediyeler alındığında veya klişe cümlelerle söylendiğinde değil; duygularına saygı duyulup, dinlenildikleri zaman hissederler. Etkin iletişim kurulduğunda sorunlarımız da çözüm yoluna girer.
Bu yıl ailemize gerçek ve içten sevgimizi pahalı hediyeler alarak değil, etkin iletişim yollarını araştırarak gösterelim. Sevgi dolu etkin iletişimli bir yıl olsun.