Bazı insanlarla iletişim zorlayıcı olabiliyor…
Bu insanlar duymazlar, sadece işitirler; bakmalarına bile gerek yoktur, zaten her şeyi görürler. Yanlışları yoktur onların, doğru bildikleri tartışmaya açık değildir! Bildiklerini ima ederler. Oysa genellikle bilgi değil fikir sahibidirler. Anladıklarını zannederler. Oysa ne soru vardır ortada ne de verilmiş bir cevap… Sormadan cevapları almışlardır. Haklılıklarından emindirler! Haliyle yorucudurlar…
En basit örnekle yukarıdaki davranışlara sahip insanlar, sana‘‘Nasılsın?’’ diye sormadan nasıl olduğuna dair fikir sahibidirler! Aynı zamanda kendilerince komiktirler. Mesela ‘‘Günaydın’’ yerine ‘‘Ne o bu sabah sana kamyon mu çarptı?’’ diyerek gülerler. Sabah kahvesini içmeden gelen bu samimi(!) yaklaşımla o güne uyanmak istemezsin. Onu tam geçersin köşede ‘‘Ne o çok durgunsun?’’ diye soran bir başkası bekler… Az ileride ‘‘Bir derdin mi var?’’ der diğeri… ‘‘Karadeniz’de gemilerin mi battı?’’ya kadar gider sorgu sual… Sekiz harfli ‘‘Nasılsın?’’ sorusu gelmez!
Gün ilerler, afyon patlar, saatler biraz öğleni geçer ve bu sefer de ‘‘Ne o aşık mı oldun da yerinde duramıyorsun?’’ diyenler karşına çıkar… ‘‘Hayırdır bu ne enerji?’’, ‘‘Bugün güzel bir haber aldın sanırım.’’, ‘‘Neye borçluyuz bu neşeyi?’’ gibi cümleler birbirini takip eder… Sekiz harfli ‘‘Nasılsın?’’ sorusu gelmez…
O şunu der, bu bunu der demesine de neden kimse ‘‘Nasılsın?’’ diye sormayı akıl etmez?…
‘‘Nasılsın’’ sorusuna verdiğimiz ‘‘İyiyim’’ cevabı en temel ve günlük yalanımız olsa da gene de insan soran birilerinin olmasını istiyor. İçtenlikle sorduğunu hissettirene de genellikle içtenlikle cevap veriliyor.
Mod (ruh hali) ölçer şeklinde yaklaşımlar yerine nasıl olduğunla ilgilendiğini hissettirenler değerli… Beden dili uzmanı havasından ziyade iletişim gönüllüleri kıymetli… Ne kadar doğru tahmin ettiğini duymak isteyen yerine neyin olduğunu gerçekten merak edenler sevilesi… Sağlıklı iletişim ile ilgili ezbere cümleleri kullananlar değil sağlıklı iletişimi sağlayanlar örnek alınası… Abartılı bir ‘‘Çok iyiyim!’’ yerine İyilik halini yansıtabilen inanılası… Nasıl olduğunu gizlemeye çalışan yerine nasıl olduğunu ifade edebilen saygı duyulası…
Uzun lafın kısası; Kelebek Etkisi filminin popüler repliğinde söylendiği gibi ‘‘Sen yine de bana nasılsın diye sor. Kötüysem iyi olurum.’’
<div class="social4i" style="height:82px;">
<div class="social4in" style="height:82px;float: left;">
<div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/nasilsin/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/nasilsin/" data-text="Nasılsın?" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div>
<div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;">
<div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/nasilsin/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div>
</div>
</div>
<div style="clear:both"></div>
</div>
<p><img fetchpriority="high" decoding="async" class="alignright wp-image-8006 size-full" src="https://test10.kuraldisi.com/wp-content/uploads/Duygu-300x2251.jpg" alt="Duygu-300x225" width="300" height="225" /><br />
2006 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun olduktan sonra İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde Uygulamalı Psikoloji yüksek lisansı yaptı. Kuraldışı’nda Yaşam Okulu ve Bütünsel Kinesiyoloji eğitimlerini tamamlayarak yeni bir yaşama başladı.<br />
Çocukluk yıllarından beri ‘‘İnsanlık’’ fikrini ciddiye alır. Değer verdiği şeyleri büyük bir tutkuyla ister… Sevdiği işleri yaparken gayet üretkendir… Sevdiği ve tutkuyla bağlı olduğu bir mesleğe sahip olduğu için hiç işe gitmediğine ve dünyanın en şanslı insanlarından biri olduğuna inanmaktadır. Rutini pek sevmez, özgürlüğe olan düşkünlüğü zaman zaman başına iş açsa da özgürlüğünden vazgeçemez. Fiziksel ve zihinsel seyahatler yaşamının olmazsa olmazlarıdır. Hem iş hem eş hem arkadaş seçimini manevi dünyasına uyan kişiler arasından seçer ve derinden bağlanır. Yaşam onun için sanattır ve o sanatı aşkla icra etmek en büyük zenginliktir…<br />
Amaçlarını ve arzularını gerçekleştirmek için sahip olduğu bol enerjiye şükrediyor. Dost bir dünyada yaşadığına ve yaşamın armağan olduğuna inanıyor. Hayatını ruhunun ve duygularının yönetmesine izin veriyor. Açık ve meraklı bir zihinle yaşamanın tadını çıkarıyor. Her bireyin kendine özgü yeteneklerine, renklerine, hayatlarına saygı duyuyor, katkılarını şükranla karşılıyor. Düşüncelerini özgürce paylaşmaktan mutluluk duyuyor ve girdiği ortamlarda sinerji yaratmak için aktif rol oynuyor. Başkalarının başarısını da kendi başarısı gibi destekliyor ve sevinç duyuyor. Yetenek, beceri, bilgi ve deneyimlerini bütünle paylaşıyor. Herkesin huzurlu, dengeli, güvenli ve kendi merkezinde olduğu bir yaşam sürmesini diliyor. O, yolculuğun her an devam ettiğini biliyor ve her anı değerini bilerek yaşamanın keyfini sürüyor. Tüm insanlara kendi bedensel/duygusal/zihinsel ve ruhsal sağlığının sorumluluğunu aldığı, özsorumluluğunu geliştirdiği, hayatında yarattığı her şeyin sorumlusunun kendisi olduğunu bilmenin farkındalığını diliyor. Uyumlu, dengeli ve kendini gerçekleştirebildiği bir yaşamda kim olduğunu bilen bireylerin arttığı bir yaşam düşlüyor. Yazmanın ve yaşamın keyfini sürüyor…</p>
<span class="et_social_bottom_trigger"></span>