Malumunuz yaz geldi sayılır. Ben ve hemen hemen tüm hemcinslerim, kendilerini 100 kilo görmeye başlamıştır çoktan. Hayat böyle geçer mi ama?
Her yaz aynı durum.
Ne zaman geçecek diye beklemekte nafile, çünkü geçmiyor. Yemek yemek yok artık. Sabah diyet ürünler, öğlen diyet ürünler, akşam diyet ürünler… Bu gibi durumlarda, diyet ürünleri çıkaranlara da kızmıyor değilim. Bu ürünler olmasaydı, sığınacak bir adres olmayacaktı ve yeme adresimizi değiştirme gibi, facia bir durum da çıkmayacaktı ortaya. Kesin, bu ürünleri keşfeden kişi, gram fazlası olmayan, tornadan çıkmış gibi bir vücuda sahiptir. Kendisinin ihtiyacı yok ya:)
Hayır, bir de şöyle diyorlar ya, “Senin neren kilolu?”, o zaman iyice sinir oluyorum. Bir şey biliyoruz da diyet yapıyoruz değil mi ama. Öncelikle kendime saygımdan bunu yapıyorum, kendi gözüme iyi görünmek istiyorum mesela.
Bu arada hemen belirteyim, ille de herkes kendisini zayıf seviyor ya da beğeniyor diye bir şart yok elbette. Kendini iyi hissetme noktası herkeste farklıdır tabii ki. Ama kilit nokta şu; “Kendini iyi hissetmek.”. Yani boşverip, sonra da koyverip, kompleks yapmanın mantığı yok bence.
İnsan vücut disiplinini elden bırakmamalı. Öyle atla deve değil, inanın bana. Sadece, sağlıklı ve dengeli beslenmeyi yaşam biçimi haline getirmemiz gerekiyor. Bunu yaptığımızda hakkaten sorun kalmıyor. Bazen disiplin elden gidiyor ama, o kadar kusur, kadı kızında da olur canım. Kusursuz yaşamak çok sıkıcı bence. Doğal olmak lazım.
Bu kadar yazdım ya, sizce ne kadar kalori harcamışımdır?
Aman, sakın böyle paranoyalara kapılmayın. Zira ailenizin, arkadaşlarınızın, eşinizin v.s. nazarında çekilmez bir diyet hastası olursunuz, Allah göstermesin!
Sakin olup, bedeninize uygun beslenmeyi öğrenmek en doğru hareket. Unutmayın, “sakin olmak” ilk iş yani. Sonrasında ışığınızı da doğru yansıtırsanız sizden iyisi yok. Bu arada ışığımızı kaybettiysek, tekrar parlatmak mümkün, bunu biliyorsunuz değil mi? Sadece, ışığımızı söndürenin ne olduğunu keşfedersek, ondan sonra eyleme geçmekte de gecikmezsek bitti gitti…