Olumlu düşüneceğim diye bir taraflarımı yırtarken, bilmem kaç gün orama burama vurarak telkinlerde bulunarak hayallerimin gerçekleşmesini beklerken, ya da zaten olmuş bitmiş gibi düşünüp yine de olmadığını görerek hüsrana uğrarken, olumsuz düşündüğüm zaman her şeyin şıp diye gerçekleşmesi adil midir?
Günün birinde mutlu bir ilişki kurmanın hayaliyle dalmadığınız öğreti kalmazken, kendinize sürekli aynı insanları çekmeniz; iyileşmek üzere şükür dualarına yatıp, uygulamadığınız öğreti, gitmediğiniz şifacı kalmazken sürekli hastalıktan kırılmanız; başarılı olma telkinleri içinde yüzerken kaybedenler kulübünün önde gideni olmanız… Olumlu düşüncenin altında bastırdığınız olumsuz düşüncelerin titreşimleri hep galip geliyor değil mi? O zaman olumsuz düşüncenin gücü, olumlu düşünce gücünden daha mı güçlü diyeceğiz?
Hedeflerimize ulaştıktan sonra bizi nasıl bir hayatın beklediğiyle ilgili en büyük sorun, yolumuz üzerinde yer alan, bilinçaltımızda yatan engel ve nedenleri hasır altı edişimiz ya da gözden kaçırmamızdır.
Zihinsel karşıtlık teorisi amaçlarınıza ulaşırken şu anda ne durumda olduğunuzu, kat edeceğiniz yolu ve yolunuz üstündeki tüm engelleri de hesaba katmanıza yöneliktir.
Amaçlarımızı çoktan oldu şeklinde kabul etmek bazen geri tepebilir.
Evet, bunu şifa yazılarımda “vas-sa” videosundaki gibi zaten olmuş, çoktan gerçekleşmiş şeklinde yapmamız gerektiğini yazmıştım, ancak o kalpten yapılan ve çok güçlü bir titreşim seviyesinde gerçekleşen bir şey. Buradaki durum biraz farklı.
Başarıya giden yolda tespit edilen engeller, sizi gereksiz yere oyalayacak olanları ayıklayıp vedalaşmanızı sağlar. Yol verin gitsin! Tabii ki bu, sizi gerçekten başarıya taşıyacak olanlara daha fazla odaklanmanıza yardımcı olur.
Başarıya giden yolda size engel olacağını düşündüğünüz 3 şeyi sıralayın. Bunun yanı sıra başarıya ulaşmanın size getireceği 3 şeyi de sıralayın. Bu, enerji ve motivasyonunuzu heba etmeden, doğru ve verimli şekilde kullanmanızı sağlayacak, zaman kaybını da önleyecektir. Belki de hiç başlamamanız ya da henüz zamanı olmadığı konusunda size yol gösterecektir. Zira kendinizi ne kadar güvende hissederseniz o kadar yüksek moralle ve motivasyonla işe koyulursunuz.
Kadim öğretilere baktığınızda olumlu düşünerek her zaman sonuca ulaşırsınız. Ancak unutulan bir şey vardır ki, Yin-Yang her zaman olumlunun yanında, hatta altında olumsuzu da barındırır. Sunum yapmadan önce sunumun ne kadar başarılı geçtiği ve izleyenleri ne kadar çok etkileyip alkış manyağı olduğunuzu düşünebilirsiniz. Ancak bunun geri tepmesi halinde yaşayacağınız travma daha büyük olacaktır. Çoğu zaman da geri teper çünkü hesaba katmadığınız şey altta yatan dualitenin (ikilik) bastırılmış diğer elemanıdır.
Stratejik iyimserlerle savunmacı kötümserleri karşılaştıracak olursak: İyimserseniz sonuca odaklı olursunuz ve bunu gerçekleştirmek için çaba gösterirsiniz; kötümserseniz geçmişte bu konuda başarılı olmuş olsanız dahi hesaba katmanız gereken şeyler olduğunun farkındasınızdır. Bu yüzden de yol üzerindeki tüm engelleri hesaplarsınız, neyin yanlış gidebileceğini düşünür, önlemleri alırsınız.
İyimserler kötümserlere göre elbette daha iyi performans gösterirler, zira özgüvenleri daha fazladır ve yüksek beklenti içindedirler. Kötümserlerse daha temkinli ve tedirgindir; analitik, sözel ve yaratıcı konularda beklentileriyse daha düşük seviyededir. Bu halleriyle bile kötü bir performans sergilemezler.
Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, olumsuz düşünceler kaygıların harekete dönüşmesine yardımcı olmaktadır. En kötü senaryoyu hesaba katmak, daha fazla çaba göstermek ve daha fazla motivasyon sergilemekle sonuçlanabiliyor.
İyimserler ya da kötümserler, biri diğerinden daha iyidir diyemeyiz. İkisi de Yin-Yang’ın ayrılmaz parçalarıdır. Bir şirkette her ikisine de ihtiyaç vardır. Denge bunun üzerine kuruludur. Yönetici sadece iyimser ya da sadece kötümserlerden oluşan bir takım kurarsa vay onun haline! Mesela iyimserleri cesaretlendirip gaza getirmek işe yararken kötümserlerde bu geri tepebiliyor. Kime nasıl yaklaşacağınızı da bilmeniz gerekiyor.
Yine yapılan araştırmalar “Yapacağım!” diyenlerin “Yapacak mıyım?” diyenlere göre daha fazla çuvalladıklarını göstermiştir.
Bardağın ne boş tarafını, ne de dolu tarafını, her iki tarafını birden görmek durumundayız.
Beynimiz “gerçek” ve “hayal” arasındaki farkı ayırt edemez.
Bir gün zengin olacağının, başarılı olacağının ya da mükemmel eşi bulacağının hayali ile olumlu düşünen insanlar, hep o “bir gün” ile, ucu açık bir hayalin beklentisiyle yaşayabilirler. Bunu gerçekten gerçekleşmiş kılmanınsa kesin bir yolu yoktur, zira insan faktörü göz ardı edilemez. Size “Zaten olmuş gibi düşünün”, “21 gün oranıza buranıza vurarak telkinlerde bulunun”, ya da “Şükür duasına çıkın” desem, bunların hiçbiri tek başına size kesin sonuç getirmeyecektir. Zira zihniniz, deneyimleriniz, dualite, titreşimleriniz, rezonans kanunu gibi etkenler kişiden kişiye farklı sonuçlar getirecektir.
Bu yüzden isteklerinizde “nötr” olmayı öğrenmeniz, kendi gerçekliğinizle (ya da yanılsamalarınızla) hakikatler arasındaki dengeyi kurmanız, zihin-beden-ruh bütünlüğünü sağlamanız sizin hayrınızadır. Bu dengeyi haritanın doğusunda meditasyon ile sağlıyorlar.
Bir şeye karşı nötr olursanız, yani ona olan arzularınızdan kaynaklanan kaybetme korkusuna sahip olmazsanız, yani ona sahip “olmak” ya da “olmamak” halinin sizi farklı biri yapmadığını bilirseniz, o zaman o şeyi “seçme” kudretine sahip olursunuz. Çünkü içindeki pozitif (istek, arzu, dilek) ve negatif (kaybetme korkusu, kaygı) güçlerin karmaşası arasında kontrolünüzü kaybetmemiş olursunuz. Güç tamamen size geçmiş olur.