Zaman ilerliyor. Evet, zaman ilerliyor ama farkında mıyız bizler geriliyoruz.
“Ah eski günler,” diye hep yaşlılar başlar sanırdım cümleye ama şimdilerde herkesin böyle konuştuğuna şahit oluyorum. Artık insanlarda geçmişe müthiş bir özlem var. Herkesin dilinde “Ah o eski bayramlar, ah o eski komşuluklar, ah o eski dostluklar, ah o eski sokaklar…” diye devam eden bir sürü silsile.
İnsanlar artık kendini terapilere, resim kurslarına atıyor. Önceden sadece ağrı kesicilerin ve çocuk ilaçlarını ezberleyenler şimdi bütün antidepresanların adını biliyor. Benim küçüklüğümde mahalleli kadınların gittiği tek bir kurs hatırlıyorum o da dikiş kursuydu. Bekâr kızlar yemek yapmayı sadece annesinden öğrenirdi o zamanlar. Şimdilerde ne kursu ararsan bulursun valla…
Hayır, tabiî ki kurslara karşı değilim ama insanların faaliyet diye birbirlerinden uzaklaşmalarına karşıyım. ”Ay şekerim yarın falanca kursum var kusura bakma görüşemeyiz, tüh tatlım ya hafta sonu aydınlanmaya gideceğim hasta ziyareti başka bir güne kalsın, kusura bakmayın bugün müsait değilim konferansa gideceğim…” işte bunların çoğalmasına karşıyım.
Önceden çocukların kursu var hafta sonu hep doluyuz’a alışıyoruz derken birde baktık şimdilerde bir de bunlar çıktı. Gerçi biz toplum olarak her şeye önce baş kaldırıp sonrasında hemen adapte oluruz hatta en sıkı savunucusu oluruz o yüzden bunlara da kolay alışacağız galiba.
Ama şunu hep unutuyoruz. Çocuklarımız bizden ne görürse onu uyguluyor ve uygulayacak.
Düşünsenize bundan bilmem kaç yıl sonra insanlar birbirleriyle görüşmez olacak, birbirlerine ihtiyaçları kalmaz olacak, her şeyi kendi kendilerine halleder olacaklar.
Ne o korktunuz mu? İnanmıyorsunuz değil mi? Bende inanmak istemiyorum ama gerçek bu. Yani “Görünen köy kılavuz istemez. ” misali…
Teknoloji ilerleyince sandık ki insanlık da ilerleyecek…
Ne gezer…
Televizyon çıkınca insanlar birbirinden uzaklaştı, herkes gezme saatlerini ya da günlerini izledikleri dizilere göre ayarlamaya başladı, arkasından bilgisayar çıktı. Çocuklar artık dışarıda oyun oynamaz oldu. Nasıl olsa internette en ala oyunlar var ne gerek var dışarı çıkmaya, canın mı sıkılıyor konuyu komşuyu eve çağırıp, şöyle güzelce pasta börek yanınızda, bir okey masası, güle eğlene oynayın da canınızın sıkıntısı geçsin.
Ama bilgisayar var ya ne gerek var kalabalığa. Çayınızı alın elinize, geçin internetin başına, oynayın sakince. “Aman iyi ki internet var, banka sıralarından kurtulduk” diyenler, hiç olmazsa biraz sırada beklerken çevreye duyarlı oluyordunuz, ne oluyor ne bitiyor biraz kafanızı kaldırıyordunuz, biraz sohbet şansınız oluyordu. Şimdiler de sıraya girmiyorsunuz, her şey otomatik ödemede, ama sizde otomatiğe geçtiniz. Hiç farkında değilsiniz değil mi?
Eve bir misafir geldiğinde anne, baba odasındaki çocuğu zorla içere çağırıp gelenlere”Hoş geldiniz” dedirtirdi, şimdilerde ise bırakın hoş geldiniz dedirtmeyi, aman çocuk içerde ders yapıyor, rahatsız etmeyelim konuşmaları başladı. Ve yozlaşmalar ve kopuşlar ve duyarsızlıklar ve bana neler ve bana dokunmayan yılan bin yaşasınlar ve ….
İşte böyle; Ve’ler uzayıp gittikçe biz bizlikten çıkacağız, çocuklarımız torunlarımız ve soyumuz ise bizim gibi “Ah o eski günler “ bile diyemeyecek.
Galiba insanlar sonlarını kendileri yaratıyorlar…