Ellerin yüzüme değdiğinde; sızılı bir ömrün kesif kokusu dolardı içime,burulurdum. Ellerin biçimsiz, biçime giremeyecek güzellikte biçimsiz, parmakların nasırlı… Saçımı sıvazlardın da saç tellerime takılırdı nasırların, özüme takılırdı özün, yüzümü yalardı yaralı avuçiçlerin. Kucağına başımı koyardım, eteklerin süt, tezek, köy kokardı. Eteklerin yalnızlık kokardı, şefkat, güzellik, özlem, yüreğin akardı çocuk dünyamın içine.

Ala Hediye derlerdi sana…Ala Hediyem benim, ala gözlü kınalı saçlım.

Yüzündeki etkili ifade gözlerinden öte bakışlarında saklıydı.Gözlerin iki derin mağaradan, gölgelerle avunmayı reddetip ışığa çıkan yeşil yıldızlı gezegendi. Öylesine kendine has, öylesine dışarıya yabancı ama bir o kadar onun parçası.
 
Ala gözlüm; başın dik, vücudun yay gibi gergin, ifaden her daim onurlu,ellerin çalışkan…Ayakların, ya ayakların… gidip gidip dönen (şehir papuçların vardı hiç unutmam, yılda bir iki kere giydiğin, kahverengi, tozu özenle silinmiş, sandık altında işlemeli örtüsünden çıkıp gideceği günleri bekleyen, bir Buda sabrında bekleyen, senin ayaklarını özleminle, heyecanınla sevginle sarmalayıp seni gezdireceği günleri bekleyen…şehir papuçları…) Bir de yeşil günlük naylon ayakkabıların …yırtıklarını yamayıp güzelleştirdiğin, renklendirdiğin, sıradanlığını bozduğun…
 
Çocukluğunu anlat demiştim birgün… gözlerin nemlendi, dudakların tebessümündeki hüzünle titredi ”daha göğüslerim bile çıkmamıştı, deden kaçırdı beni ve kadın oldum” dedin sonra  sustun ve sustun…

Ve dedin ki: ”İçinde ışık gibi tut kuzum, ne yaşadığın değil nasıl yaşadığındır aslolan ve özüne, içine sorarsın nasıl yaşayacağını birgün yolunu kaybedersen.”

Hiç yolculuklara çıkmadın sen alam benim, ölüm yolculuğun hariç.

Öldüğünde yüzünde yine o tanıdığım içimin içinde bulduğum tebessümünde, tüm gücünü içindeki özden alanların sadeliği, güveni, huzuru, bilgeliği, olmuşluğu, dinginliği vardı. İlk yolculuğa çıkmadan bereket saçtın etrafına: “Adelim gaydelim, (bana böyle derdin içindeki çocuk şakımaya başlayınca) bahçeden soğan topla, sofrayı kur, ortaya aşımı koy, haydi geliyorlar” dedin.
 
İnsanlar kendinde olmadığını söylediler. Bense iliklerime kadar hissettim olmadığın kadar kendinde ve nihayet kendinle olduğunu.
            
Alagözlü bilge turnam, kendi içimdeki ışıkla ben de yüreğimin papuçlarını dantelli örtüsünden çıkarmanın sabahındayım.
 
Ve yine sevimçli bir telaş içindeyim sana yazarken….

        
 
 

       

Share This