Kendinden mi kaçıyordu yoksa kendini mi arıyordu uzaklarda?
Kaçıyorsa, kaçabilecek miydi acaba kendinden yada götürecek miydi her gittiği yere kurtulmak istediği benliğini? Arıyorsa uzaklarda mıydı aradığı ya da elini uzatıp tutabileceği kadar yakınında mıydı?
Dışarıdan bakıldığında herkes onu bir şeylerden kaçıyor diye düşünüyordu. Kendi halindeydi, çok fazla kimseye kendini anlatmazdı hatta “tuhaf biri” diye düşünülüyordu.
Özel yaşamıyla ilgili hiçbir şey bilmezdim sadece yaptığı yolculukları bilirdim. Bir gün şöyle geçerken yanına uğradım bana,
-Yine o sesi duydum, ”hadi git” diyen o sesi, kendimi iyi hissetmiyorum, benim kendimi belirsizliğe atmam lazım, dedi.
Neden bildiği yol değil de belirsizlikti?
Belirsizlik ürkütür insanı, ne yapacağını ne yöne gideceğini bilemezsin, korkutur ve hareket edemezsin, elinde bir pusulan yoktur adı üzerinde bilinmeyendir.
İnsan bilinmezlikle nasıl uğraşabilir ki?
Halbuki bildiğin yol emin yoldur, rahattır, güvenlidir, bir şey değiştirmek ya da değişmek zorunda kalmazsın! Ama soramıyordum, belki de anlatabileceği şeyleri anlayamayacağımı düşünüyordu. Hep uzaklara bakardı ya da bazen gökyüzüne dalardı en çok da güneşi severdi “ yaşadığımı hissettiriyor bana” derdi.
Ne zaman bu yolculuklara çıksa sanki gözlerinde bir hüzün, bir yalnızlık ve bir acı varmış gibi gelirdi.
Bunu sadece “boğuluyorum” dediğinde anlardım. Sonra bakardık birkaç gün ortalıkta görünmezdi,
Her yolculuktan yenilenmiş olarak dönerdi. Sanki bambaşka biri olurdu. Yine o tatlı gülümsemesiyle karşımda dururdu ve ”İyi ki gitmişim,” derdi kısaca.
Bir gün sormak istedim neler oluyor diye… Ne vardı bu yolculuklarda, bilmediğim, göremediğim, anlayamadığım… Nasıl oluyor da o birkaç gün içerisinde birden bire daha mutlu, daha huzurlu görünüyordu?
Sanıyorum o kadın hiç bir zaman ne kendinden ne de başkalarından hiç kaçmadı, onun kurtulmak istediği bir benliği de yoktu. O, kabullenmişlikle ve huzurla yolculuklardan dönüyordu. Ve bir gün dayanamayıp sordum;
-Bir şeyden mi kaçıyorsun? Neden belirsizlik? Nedir bu uzaklaşma isteği?
”Hayır,” dedi ”Kaçmıyorum. aslında her an O’na yolculuk etmeye çalışıyoruz ama günlük koşuşturmanın içinde kaybolduğumu hissediyorum. Çünkü bunalıyorum hatta öyle bir an geliyor ki neden böyle yaşıyorum diye kendi sıkıntılarımdan bile boğuluyorum: Bir gün, hiç cazip olmamasına rağmen haritadan bir yer seçtim, yanıma sadece küçük bir sırt çantası aldım, saatimi çıkardım çünkü zaten beynim yeteri kadar doluydu, en azından taşıyacağım yük hafif olmalıydı ve zaman kavramını düşünmek istemiyordum.
Yolculuğumda, daha önce dikkat etmediğim şeyler, O’nun bıraktığı İŞARETLER dikkatimi çekmeye başladı. Bu işaretleri sadece ben görüyordum, ben anlıyordum bir başkası için bir şey ifade etmeyeceğinin de farkındaydım. Zaten söylesem de bana gülüp geçerlerdi.
Bu dönemlerde içimde yaşadığım duyguyu isimlendiremesem de, adını haritadan seçtiğim şehir tümüyle beni kucaklıyordu. O kısa süre içinde, içimde ihtiyacım olan bilgiyi alıyor ve kendime ait tecrübelerimle geri dönüyordum.
Halbuki yaşadığım bu şehir de bana bu fırsatı veriyordu ama burada görmem, duymam imkansızlaşıyordu. Çünkü burada her kafadan bir ses çıkıyordu (işim, evim, ailem, arkadaşlarım) ve ben bunları değil O’nun sesini arıyordum… Çünkü fark ettim ki bu sayede nefes alabiliyorum.”
” İşte,” dedi ”ilk yolculuğum böyle başladı.”
O an anladım ki kendi gerçeklerini ve Tanrıyı bulmak için yollara düşmüştü. Çünkü O’nun sesini günlük hayatın koşuşturmasında duyamıyordu.
Farklıydı, bu onun kendi yoluydu, arınma ve O’na ulaşma yolu.
Belirsizliğin içinde belirlediği hayatın tadını çıkarıyordu.
Yolculuklarından dönüşünde gözündeki parlayan ve derin ışığı etrafındaki herkes fark ediyordu.
Bu, yaşam biçimi olmuştu, ne zaman yalanların, duyarsızlıkların, incinmelerin, takıntıların, öfkenin, korkuların, acıların yada yalnızlığın içinde kaybolsa bu yolculuklarla bazen geçmişine bazen de geleceğe adım atıyordu ve her şeyle yüzleşmeye hazırdı.
Sorunlarıyla boğuşmak yerine yolculuklara çıkmak ona nefes aldırıyordu.Yüzleştiği anda yüreğindeki huzurla eve dönüyordu ve biliyordu ki artık yalnız değildi.
O her yerdeydi ve her yoldan O’na ulaşabilirdi.