Daha anne karnındayken tercih edilmedi o. Doğmadan önce ailedeki herkes annesinin karnının şekline bakıp erkek bebek olacağını söylüyordu. Bahisler erkek bebek üzerine oynanıyordu, kız bebeğe şans tanıyan pek yoktu. Babasının beklentisi de bu yöndeydi. Kucağına erkek bebeğini alacağı günü bekliyordu. Sadece annesi, kayınpederinin erkek bebeğine koymak için hazırladığı isim listesinden hiç hazzetmediğinden kız bebek olsun diye dua ediyordu.

Tercih edilmediğini anlamış olacak ki dünyaya pek gelmek istemedi zaten. Doğum zamanı anne karnında ters dönerek doğumu protesto etti. Babası o anda bir kez daha tercih etmedi onu. Eşinin sezaryen dikiş izini taşımak istemeyeceğini düşünerek ya da neden her ne ise “Normal doğum olsun, eşimi kurtarın, biz yine bebek yaparız, bu bebek ölebilir,” dedi.

Dünyaya geldiği babasına haber verildiğinde kız bebek sahibi olmak babasını öylesine hayal kırıklığına uğrattı ki adamcağız asansörde bayıldı.

Bir kaç saatlik yaşamında bundan sonraki şokunu annesi yaşattı ona. Zor doğum nedeni ile yüz kemikleri yer yer göçtüğünden annesi onu gördüğünde fenalık geçirdi. Bir kız çocuğunun böyle hilkat garibesi şeklinde yaşamaması gerektiğini söyleyerek bebeğini emzirmeyi reddetti.

Annesinin de kendi ailesinde tercih edilmeyen evlat olmasının yan etkileri ile büyüdü. Karadeniz kökenli bir aile olarak annesinden önce doğan üç ağabeyin ailedeki yeri çok önemliydi. Annesi tek kız çocuktu ve değeri yoktu. Annesinin babası olan dedesinin kendinden onbir ay sonra doğan erkek kuzenini yere göğe sığdıramaması da bu atmosfer içinde çok normaldi.

Bu tercih edilmeme ortamında içindeki gücü büyüten babaannesi oldu. Babaannesi onu çok sevdi, o da babaannesini. Mavi gözleri, sarışınlığı ve kıvırcık saçları ile sevilen, ilgi gören bir çocuk oldu. Hiç kimse ona özellikle kötü davranmadı. Ama o yine de bilinçaltına “tercih edilmeyen kız bebek” kodunu yazmıştı bir kere.

Babası onunla parkta onun istediği oyunları oynamayı hiç tercih etmedi. Kızını alıp iş yerine veya Cüneyt Arkın filmlerine götürdü. Babası tarafından tercih edilmek için babasıyla futbol maçları seyretti. Sabah 5’lerde kalkıp Muhammed Ali’nin naklen yayınlanan boks maçlarında hep koltukta babasının yanında yer aldı. Babasıyla evin badana-boyasını yaptı. Gücünü aşan yükleri taşıdı. Bir erkek çocuktan ne yapması beklenirse yaptı. İlginçtir bunlardan gerçekten keyif de aldı. Güçlendi, tek başına yaşamın içinde olabilmeyi öğrendi.
 
Oniki yaşından, yani genç kızlığa adım atmasından itibaren, babasının tercihi kızı yerine toplum ve namus oldu. Annesi açısından da aynı durum söz konusuydu. Başarılı ve onların kurallarına uygun yaşadığı sürece tercih ediliyordu ama kendi olduğu durumlarda, başarı grafiğinde düşüş olması durumunda farklı bir anne-baba ile karşılaşıyordu. Bu nedenlerle, oniki yaşından itibaren kendi yaşam dengesini oluşturdu. Başarılı ama kendi kuralları ile kendi dünyasını yaratan, diğer bir deyişle başarılı ama asi bir genç kadın ortaya çıktı.

Sonrası su gibi akıp gitti. Tercih edilmek ya da edilmemek hiçbir zaman üzerinde durduğu bir konu olmadı. Çünkü yaşadıklarını bu bilinçle yaşamadı. Sadece son bir haftadır bilinçaltındaki bu tercih edilmeme motifinin farkındalığını yaşıyor. Bu motifin yaşamındaki bazı olaylarda çok belirgin olması ve bunu ancak şimdi farkedebiliyor olması onu çok şaşırtıyor. Yalnız ne gariptir ki, duygusal dünyasında bunları yaşarken benliği derin bir huzur içinde. Duygu aleminde acılar cirit atarken özün huzur icinde olması bir mit değilmiş, bunu deneyimliyor.

Yaşamında onu tercih eden etmeyen herkesle barış çubuğunu tüttürüyor.

Kimse onu tercih etmese de o kendini tercih ediyor, kız bebek olarak, bir hilkat garibesi olarak…

   

Share This