O gün kedimin aşısını yaptırmak için veterinere gitmiştim. Kapıdan içeri girdiğimde içeride ağlamaklı bir kadın ve elinde minicik bir yavru kedi… Diğer odada ise serum takılı anne kedinin başında bekleyen üzgün bir genç…

Bir haftalık olan yavru kedi annesiz… Aslında annesiz değil, isimsiz yavru kedi annesi tarafından terkedilmiş! Ağlamaklı kadın onu, soğuktan donmak ve açlıktan ölmek üzereyken tesadüfen bulmuş. Yavru kediyi bulduğu andan itibaren de küçük bir havlunun içinde sıcak tutmaya ve aç kaldığı için şırıngayla beslemeye çalışmış…
 
Serum takılı anne kedi ise üç yavrusunu doğum anında kaybetmiş, ölmüşler…

Hem kadın hem de o genç düşünceli… Bir süre onları izledim, içim acıyarak…

Sonra anne kedinin yavrularını kaybetmesi, isimsiz yavru kedinin de annesiz ve aç olmasında dolayı ikisini bir araya getirmeye karar verdiler. Eğer anne kedi yavru kediyi kabul ederse bunun işareti, yavru kediyi yalaması olurmuş. Eğer reddederse onu kendinden uzaklaştırmaya çalışırmış.

Serum takılı anne kedinin memelerinin yanına koydular isimsiz yavru kediyi… Yavru kedi, anne kedinin memelerine ulaşmadan önce sanki bir sıcaklık ararcasına onun üzerinde gezindi bir müddet. Sonra sırtında bir süre uyumaya çalıştı. Yavrularını kaybeden anne kedi ise onu izliyordu…

Yavru kedi, anne kedinin memelerine doğru bırakıldı ve o an anne kedi sanki buraya gel dercesine patisini yana çekerek kucağında ona yer açtı. Yavru kedi ise anne kedinin memelerine ulaşmakta zorlandı. Yardımla memeye doğru itildi…

Ve yavru kedi, anne kediyi emiyor, açlığın bitişini kutlarcasına… Tam bu anda anne kedi yavru kediyi yalıyor…

Hepimizde bir sevinç çığlığı… Çünkü anne kedi bir yavruya, terk edilen yavru kedi ise bir anneye kavuşmuş, birbirlerini kabul etmişlerdi. Onları izlerken gözlerimiz doldu.

Anne kediyi emen yavru kedi, karnını doyurduktan sonra sol kulağını patisiyle kaşıya kaşıya derin bir uykuya daldı.

Kadın ve genç ise birbirlerine telefon numaralarını verdiler. Kadın gitmeden önce veterinere,

– Yavru kedinin kulağına ve gözüne bakar mısınız? Sürekli kanıyor, mikrop kapmış olabilir, dedi.

İşte o an yavru kedinin kaderi belli olmuştu. Yaşananlar dehşet vericiydi.

Veteriner, yavru kedinin sol kulağına baktığında kulağın içinden küçük bir kurtçuk çıktı. Bir ilaç damlattı ve… O ilaçla birçok kurtçuk kulağından dışarı fırlarken çığlık attım, “Gözü, gözünden de çıkıyor! Olamaz…”

O an o kurtçuklar, hem kulağından hem de gözlerinden çıkarken veteriner onları tek tek temizlemeye çalıştı. Yavru kedi nasıl da çığlık çığlığa bağırıyordu; sanki bir insan yavrusu gibi… Gözlerim doldu.

Bir süre temizlenmeye çalışılan bu parazitlerle baş etmek imkansız gibiydi… Çünkü o parazitler vücuda, beyne hızla yayılır ve çok çabuk da çoğalırmış! Zaten kulaktan göze yol açarak beyni ele geçirmişler.

Veteriner, yavru kedinin bu şekilde yaşayamayacağını, onu uyutması gerektiğini söyledi.

Yüreğimi anlatılmaz bir şeyler sardı. “Daha yeni bir anne bulmuştu, yeni bir ev bulmuştu, donmaktan kurtulmuştu, üç gündür ilk kez anne sütüyle karnını doyurmuştu ama o mutluluk bir saat bile sürmedi. Haksızlık bu haksızlık!” diye düşünürken, gözlerimden akan yaşları durduramadım.

Bir an da her şey nasıl da değişivermişti…

Veterinere bu parazitlerin olma nedenini sordum… Parazitler iki nedenle oluyormuş. Ya anne sütünden ya da sokaktan… Bu yavru kedinin annesi sokak kedisi olduğu ve sokak kedilerine aşı yapılmadığı için parazitler süt yoluyla yavru kediye geçmiş.

Acaba annesinin onu terk etme nedeni ona zarar verdiğini bilmesi miydi?… Bilmiyorum ama bu yavruyu geride bırakarak diğer yavrularını alıp gitmişti.

Demek ki hayvanlar alemi de benzerdi…

Bir anne istese de istemese de dünyaya getirdiği yavrunun hayatında her türlü etkiye sahipti!..

Veteriner, isimsiz yavru kediye ilaç verdi. Belki de yavru kedi bu kısa ömründe ilk kez rahatladı. Bedeni yavaş yavaş hareketsizleşirken gözyaşlarıyla sırtını sıvazladım.

Ona otopsi yaptılar. Kulak ve göz denen bir şey kalmamış… Yavru kediyi yiyip bitirmişlerdi. Süt annesinden beş dakika emdiği süt bembeyaz duruyordu. Parazitler ise hala artarak çıkıyordu.

O an düşündüm…

Annelik ne kadar önemli!

Doğurmak değildi önemli olan, önemli olan dünyaya getirilen çocukları nasıl beslediğimizdi!

Onlara nasıl bir süt ikram ediyoruz?! Sağlıklı ve hayat veren mi yoksa sağlıksız ve öldüren mi?

Kendi sütünde neler olduğuna dikkat etmeli belki de bir anne! Eğer çocuğunu yaşarken öldürmek istemiyorsa!.. Çünkü anne sütüyle geçen o ilk sağlıksız besin, tıpkı o yavru kedide olduğu gibi bir süre sonra bebeğe zarar verir.

Ya o parazitler…

Onlar, ister anne sütünden çocuğa geçsin ister kendi kendimizi beslememizden kaynaklansın, beynimizin içinde oluşan, görünmeyen o kurtçuklar, olumsuz düşüncelere benzemiyor mu?

Bilerek ya da bilmeyerek verilen o ilk sağlıksız besin, kulaklarımız ve gözlerimizle desteklenmiyor mu?…

Her duyduğumuza ya da gördüğümüze inanarak sorgulamadan kabul ettiklerimiz, o ilk sağlıksız besini güçlendirmiyor mu?

Ve sonrasında her olumsuz düşünce bir yenisine eklenerek artmıyor mu?

Beynimizi ele geçirmiyor mu?

İster olumsuz düşünce ister görünmeyen kurtçuklar… İster doğarken bize anne sütüyle verilen sağlıksız besin ister sonradan kendi yarattığımız sağlıksız besinler… Adı her ne olursa olsun, tüm bunlar beynimizi kemirir ve bizi yok etme noktasına getirir!

Ta ki bir gün, “YETER, DUR!” diyene kadar!..

Eğer yeter diyemiyorsak o sağlıksız düşünceler kendine farklı yollar bulup tekrar tekrar ortaya çıkar. Ve o düşünceler, bir süre sonra ya o bedene zarar vererek hastalık yaratır ya da kendi ölümümüzü hazırlar!

Ya sütanneler, ya onlardaki güç!

Bu anneler çok özel anneler! Onlar hayat vermek için doğru zamanda, doğru yerde olur. Acı içinde olsalar da sokağa bırakılan ve açlığa terk edilen yavrulara kucak açarak, onlara huzurlu ve güvenli bir ortam sağlar. O yavruları da kendi yavrusu gibi kabul ederler. Sütleri ise bembeyazdır. O bembeyaz sütlerini hiçbir şey düşünmeden, hiçbir şey beklemeden terk edilmiş yavrulara vermeye çalışır, onları beslerler. Ve onlarda açılan yarayı kısa bir süreliğine de olsa sarmaya çalışırlar. Açılan yarayı kapatamasalar da ellerinden geleni yaparlar.

Sağlıksız besinle yavrunuzu ölüme terk eden öz anne mi yoksa sağlıklı besinle hayat vermeye çalışan sütanne misiniz?

Sağlıklı besinle yavrunuza hayat verenlerden olmak istemez misiniz?

E hadi o zaman, besin kalitemizi kontrol edelim, ne dersiniz?

Yavruları ölüme terk etmemek ve sevgiyi unutturan parazitlerin farkında olmak dileğiyle…

Share This