1983 yazında Hava Harp Okulu sınavına giren onca insan arasında özel birisi vardı. Heyecanla, büyük bir arzuyla senelerdir hayalini kurduğu mesleğe adım atmaya hazırlanan bir genç : Osman Doğan.
Çocukluğu hep maket uçak yaparak, uçaklarla ilgili dergiler okuyarak, kendini pilot hayal ederek geçmişti Osman’ın. Mahalleli bile artık biliyordu onun uçak sevgisini, arkadaşları pilot Osman diye takılıyordu hatta. O yaşta hayat amacını belirleyen nadir gençlerden biriydi. Hava Harp Okulu o yıllarda bu emelini gerçekleştirebileceği tek okuldu.
Sonuçlar belli olduğunda gözlerinden yaşlar akıyordu; sınavı kazanamamıştı. Yazılı sınavı geçmişti ama mülakat mı sağlık mı birinde takılmıştı işte, söylemiyordu kimseye. Yasını tuttu aylarca; ne yapmalıydı? Hayata mı küsmeliydi? Başka meslek istemiyordu ama ne olacaktı şimdi? Nasıl gerçekleştirecekti pilot olma hayalini?
Üniversite sınavında Denizcilik Okulunu kazandı, hiç olmazsa kaptan olmak biraz yakındı pilotluğa. Denizcilik Okulunda okurken gemilerden çok uçaklarla uğraştı, arkadaşları şaşırıyordu onun uçaklarla ilgili teknik bilgisine. Mezun olduktan sonra gemilerde geçen hayatı onu hiç tatmin etmedi. Memlekette uçak gemisi de yoktu ki gitsin orada sevgili uçaklarına yakın olsun. Aklı her zaman uçaklarda ve havacılıktaydı.
Seneler sonra kazandığı paralarla Türkiye’de yeni yeni açılan özel havacılık kurslarına katılma imkanı buldu. Havacılıkla ilgili ne kurs açılırsa Osman oradaydı artık.
Gerçi evlenmişti ve çoluk çocuk geçindirmenin yanında bu tip pahalı kursları takip etmek zor oluyordu ama olsundu, tatil yapmazdı, kendine yeni bir şey almazdı ama yine de giderdi bu kurslara.
Otuzlu yaşlarında ilk kez küçük bir uçağı kullanacak beceriye ve sertifikaya sahip olmuştu, havalarda uçuyordu: hem uçakla hem de sevinçten.
Senelerce bu sevgili emeli için hiç bıkmadan uğraştı Osman. Hem teknik bilgisini hem uygulamasını geliştirdi küçük uçaklarla. Çoğu kişi için bir servet sayılabilecek paralar harcadı. Sınavlara girdi, tüm olanakları zorladı ve bu yıl, 42 yaşındayken, hayat amacını gerçekleştirdi sonunda.
Şu anda büyük bir havayolu şirketinde yardımcı pilot olarak çalışıyor. Artık her uçağa bindiğimde acaba o mudur diye dikkat ediyorum anonslardaki pilot isimlerine.
Osman’la geçen hafta bir arkadaş toplantısında karşılaştım, sarıldım, kutladım, gözlerindeki sevinci gördüm. İnsanın kendini adadığı amacının önünde hiçbir şeyin duramayacağını bir kez daha hissettim. Kartını verdi Osman, “Pilot” yazıyordu, gülümsedi ve ”Ben bu kartı çocukken defterime çizmiştim,” dedi.
Onu hiç bu kadar kendine güvenli, dingin ve mutlu görmemiştim, o hobisini mesleğe çevirmiş nadir insanlardan biriydi artık.