Uzun zamandır hayalini kurduğunuz ama para ya da zaman eksikliğinden dolayı gidemediğiniz bir geziye nihayet bir turizm firması vasıtası ile katılsaydınız, bu geziden damağınızda hangi tadın kalmasını beklerdiniz?
İşte size hizmet sektörünün her türünden yararlanan insanların verdiği tepkinin iki versiyonu:
“İyi ki katılmışım. Çok keyif aldım. Herkese tavsiye ederim.”
“Parama/zamanıma yazık oldu! Kandırıldım! Bilseydim gitmezdim.”
Yıllardır düşlediğim Küba’ya 1 Mayıs’ta gitme arzumun nihayet 2009 yılında Pronto Tur’un ilan ettiği Küba gezisi ile gerçekleşeceğinin sevinci içindeydim. Orada Che’nin ruhuyla 1 Mayıs’ı kutlayacaktık.
Küba gezisi bizim Pronto Tur ile yaptığımız ilk ve son yolculuk oldu.
Kesinlikle SON.
Zamanımıza mı yanalım, paramıza mı yanalım?
Pronto Tur’un şu kadar yıldızlı diye ilan ettiği otellerle ilgili alt yazıdaki “vb” (ve benzeri) ifadesine dikkat!
Siz ilandaki oteli internetten inceleyip seyahate katılmaya karar verirken, “parasız önerilse kalmayı düşünmeyeceğiniz” otellerde kalmak zorunda bırakılabilirsiniz.
Otelimiz, turun başlama tarihinden iki gün önce değiştirildi. Pronto Tur kendisini yasal olarak “vb” ile koruyor tabii.
Pronto Tur’un havaalanı vergisi fiyatlarına da dikkat!
Aynı turun yolcuları olarak farklı farklı fiyatlar ödeyebilirsiniz. Nasıl tuttururlarsa…
Tur tamamlandıktan sonra, Pronto Tur’un eleştirilerinize verdiği savunmacı tepki ve umursamazlıktan dolayı çıldırabilirsiniz.
Artık yeni turlar, yeni müşteriler vardır. Sizinle uğraşacak vakitleri yoktur.
Grubumuzda tek “çift” bizdik ve birbirini turda tanıyıp seven toplam sekiz kişiydik. Grup sıkça seyahat etmeyi seven, eğitim ve kültür düzeyi yüksek bireylerden oluşuyordu. (Küba ilk kez seyahat eden birinin seçimi değildir genellikle.)
Öncelikle grubumuz içinde havaalanı vergisi adı altında kimimizden kişi başı 400 Euro, kimimizden 450 Euro alındığını öğrendik. Biz 450 Euro ödedik. Bunu öğrendiğimizde kızsak da yine de ilanda yazdıklarına uygun davransalardı, tatilin keyfi içinde boş ver deyip önemsemezdik.
Zaten burada esas sorun aradaki 50 Euroluk farktan öte, kandırılmışlık duygusunun verdiği rahatsızlıktı.
Amaaaa, sahil şehri olan Varadero’ya gittiğimizde kalacağımız oteli görünce işin rengi değişti.
Rehberimiz bize son anda otel değişikliği yapılarak Blau Varadero yerine bu otelin (Arenas Doradas) seçilmesinin nedeninin diğer grubun kaldığı otele (Sol Palmeras) yakın olması olarak açıkladı. İİan edilen Blau Varadero’nun ise kilometrelerce uzak olması, kendisinin her gün iki yere gidip gelmesi zor olacağı için bu otelin (Arenas Doradas) seçildiği bilgisini verdi. Oysa Sol Palmeras da dört yıldızlıydı.
Madem rehberin gidip gelmesi zor, neden iki grubu ayırmışlardı ki? Burada ismi geçen üç otel de döt yıldızlıydı. AYNIYDI. Üçü de HER ŞEY DAHİL sistemdi.
Yerleştirildiğimiz otelden sahil kıyısında yaptığım 15 dakikalık rahat yürüyüşle (yani arabayla 2 dakika) Pronto’nun gazete ilanlarında ismini vererek gözümüzü boyadığı Blau Varadero oteline ulaştım…
Ve başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi oldu. Blau Varadero o bölgenin en güzel oteliydi kesinlikle. Hızımı alamayıp resepsiyondan bana odalarını göstermelerini rica ettim.
Görmez olaydım!… Kaynar sular fokurdamaya başladı bu kez. Cennetle cehennem arasındaki fark kadar fark vardı ikisi de dört yıldızlı olarak pazarlanan güya ”eşdeğer” otel arasında.
Hani bu otel kilometrelerce uzaktı?
Hani ikisi de aynı kalitedeydi?
Şimdi de bize vaat ettikleri otelle, (Blau Varadero) vb. diye bize sundukları oteli (Arenas Doradas) kıyaslayacağım.
Teknik olarak dört yıldızlı olan bu iki otel, kalite, temizlik ve estetik açıdan kıyas bile edilemezdi.
Eğer Blau Varadero 4 yıldız ise bizimkisi 1 yıldız olabilirdi ancak.
Eğer bizimki 4 yıldız ise Blau Varadero 7 yıldız gibi görünüyordu yanında.
Zaten yabancı siteleri inceleyince bizimkinin günlüğü 50 dolarken, diğerinin günlüğünün 154 dolar olduğunu görürsünüz.
Otel yıldızlarının ne anlama geldiğini ve hangi kıstaslara göre yıldız verildiğini de bu gezide öğrendim.
Şu kadar metrekare odaya, duşa, TV’ye, mini bara, saç kurutma makinesine, şuna buna sahipse 4 yıldız alabiliyor oteller.
Kaliteyle, temizlikle, estetikle, hizmetle hiçbir ilgisi yok yıldızların.
Odada çalışmayan ama göstermelik konmuş minicik bir TV ile, plazma TV ikisi de aynı kıstasa uyuyor. TV var mı var… Yeter….
Bizim otelin odası dökülüyordu. Mini barın yeri vardı, kendisi yoktu. Saç kurutma makinesi kırık, dökük ve kullanılamaz bir haldeydi. Oda pisti. İçerde, çok pis, iğrenç bir koku vardı. Havluyu asacağım yere elimi değdirdiğimde simsiyah oldu. Her şeyi temizleyerek, kapıları pencereleri açarak, biraz yaşanası hale getirmeye çalıştım.
Sinirden ağlayacak haldeydim. Bedava verseler bile asla kalmayacağımız bir otel. Odada komodinin üzerinde bir şişe su vardı. (Tabii ki oda sıcaklığında)
Blau Varadero ise, üç yıllık yepyeni, tertemiz, plazma TV, devasa büyüklükte banyolu, ücretsiz su, bira ve meşrubatların bulunduğu ve her gün yenilendiği bir mini bar ve meyve sepetinin odanızda sizi beklediği lüks ve iç açıcı bir oteldi.
Boydan boya pencereleri ve kocaman balkonu ile gözlerinizin önüne serilen deniz manzarası büyüleyiciydi. İnsanın odadan çıkası gelmeyecek kadar güzeldi her şey.
Bizim otelin lobisinde bir bardak kahve ya da içki almak ve oturacak yer bulmak için sırada beklerken, diğer otelin lobisinde ve değişik barlarında insanlar rahat koltuklarında kahvelerini, şampanyalarını, içkilerini yudumluyordu.
Restoranlarında Avustralya, Kaliforniya, Şili şaraplarının servis edildiği nefis dekorlu, şık giyimli insanların bulunduğu bir ortam ile lağım kokan ve pis mi pis, estetik kaygısı sıfır kafeterya görünümlü bir restoran(!), üzerinde sineklerin uçuştuğu, görünümü de tadı da yenilemeyecek kadar kötü yiyecekler, açık şişelere doldurulmuş, kimi yerlerde duran kırmızı şarap şişesinde beyaz, beyaz şarap şişesinde kırmızı renkli sirke gibi şaraplar, maç seyreden, etrafı gürültüye boğan Güney Amerikalı ve Kanadalı holiganların ucuz tatil için geldiği bir yeri kıyaslayın.
Hayatımızda bir kez gideceğimiz, uğruna binlerce kilometre uçtuğumuz, zamana mı paraya mı yanalım bilemediğimiz bu seyahatteki iki oteli kıyaslamak için kısaca şunu söyleyeyim:
Size İstanbul Maçka’da Hilton Otel’ini vaat ediyorlar ama lağım kokulu döküntü bir otele yerleştiriyorlar… Ya da Antalya’da lüks bir tatil köyü ile insanların sahte alkolden zehirlenip öldükleri ucuz bir “Her şey dâhil” otele…
Pronto, önce grubumuzdaki herkese farklı telafiler(!) sundu; kimine öyle kimine böyle.
Herhalde aramızda konuşacağımızı düşünemediler…
Bize onlarla yapacağımız bir sonraki seyahatimizde 150 Euro tenzilat yapılacağı söylendi. (Yani yine onlar kazanacaktı.)
Bazılarına 100 Euro’luk nakit geri ödeme seçimini sundular. (Bu geri ödeme, değiştirdikleri otelin bir gecelik farkından azdı.)
Biz tekliflerine yanaşmadık…
Yazdığımız maile cevap verme zahmetinde bile bulunmadılar.
Yaşadığımız sıkıntıları ve damağımızda kalan acı tadı 100-150 Euro telafi edemezdi.
Ya ziyan olan zamanımızı nasıl geri alacağız?
İlgisiz tutumları bizi çok üzdü…
İçtenlikle ve iyi niyetle ilgilenselerdi tutumumuz farklı olabilirdi.
Beklentimiz, yaptıkları yanlışın farkında olmaları ve düzelteceklerine dair bir özürdü.
Bir hizmet sektörünün kalitesi hizmet verildikten sonra kurduğu müşteri ilişkilerinde ortaya çıkar. Bilinçli müşterilerin sayısı arttıkça tur firmaları da kendilerine çeki düzen vermek zorunda kalacaklardır diye düşünüyorum.
Bu arada Türsab’a yazdığımız şikâyet mektubundan da bir sonuç alamadık. Çünkü, Pronto Tur kendini koruyacak yasal ifadelerle kılıfını hazırlamıştı.
Bu turdan sonra daha önceden de turlarına katıldığımız Golden Bay Tur ile Norveç Fiyortlarına gittik.
Tüm hizmetler vaat edildiği gibiydi. Gezimizden son derece memnun kaldığımız için bu firmayla yakın zamanda bir başka tura daha katılıyoruz.
Umarız kalitelerini bu şekilde korumaya devam ederler.
İki firmanın seçtiği rehberlik hizmeti kalitesinde bile büyük fark var.
Diyeceğim şu; bir tura katılmak gibi düşünceniz varsa biletinizi almadan önce tur firmanızı araştırarak seçin.
Şikayetimvar.com gibi sitelere girip tur firmaları ile ilgili yazılan şikâyetleri okuyun.
Bilinçli tüketici olmak zorundayız.
Bunun için de çevrenizdeki insanların deneyimlerinden yararlanın. Olumlu deneyimlerinizi de çevrenizle paylaşın.