Reddedilenler Vadisinden geçeceksin,
Sabah Sisleri Diyarı’nda yaşayacaksın,
Evini bulacaksın ama bıraktığın yerde olmayacak.

Kaynağı belirtilmeyen bu satırları duyduğumda çok etkilendim. Bu üç satırın ardındaki derin anlam beni kendine çekti.

Özümüze, Ben’imize yolculuğa çıkan bizler, farklı zamanlarda farklı nedenlerle evrenin bizi reddettiğini düşünmedik mi? Bize yüz çevirdiğine inanmadık mı? Yaşam neden adil değil diye isyan etmedik mi? Başkalarına altın tepsi ile sunulanlar bana neden hiç sunulmuyor demedik mi? Başımıza gelenleri hak etmediğimizi hissetmedik mi?

Ve bu sorularla yollara düşmedik mi?…

Reddedilenler Vadisine bu sorularla girmedik mi?…

Karanlıklara düştük. Gecelerden medet umduk. Reddedilenler Vadisi o kadar derindi ki, derinliğinde kaybolduk. Kayboldukça battık, battıkça kaybolduk. Bata çıka yolumuza devam ettik. Ha bugün, ha yarın derken vadinin sonuna özlem duyduk. Her batışımızda, her çıkışımızda ve her kayboluşumuzda aslında kendimizi yaratmaya doğru güçlendik.

Reddedilenler Vadisi yolculuğu çetin bir yolculuktu. Yolda kayıplar verdik. Her kayıpta yolculuğun başındaki evimizi özledik. Evden uzaklaşıyorduk, tekrar ona dönebilmek için… Kayıplar veriyorduk, eve dönüş yolculuğunu zorlaştıran fazlalıklardan kurtulmak için…

Vadinin sonuna geldiğimizde, sabah güneşinin kalplerimizi ısıttığı sisli bir diyar karşıladı bizi. Güneş umudumuzdu, aydınlanma başlamıştı; bununla beraber, pek çok şey fluydu. Netleştirmeye çalıştıkça sislere dolanıyorduk. Açılan bölgelere yeni sisler doluşuyordu. Bu diyarda yön işaretleri yoktu, sadece sağduyumuz vardı. Sağduyumuzun rehberliğinde adım adım dolaştık, sislerin içinden geçip gerçeklerimize, hayallerimize ve umutlarımıza ulaştık. Sisler dağıldıkça güneşin keyifli sıcaklığını daha çok hisseder olduk. Daha çok enerji dolduk. Kendi yön işaretlerimizi kendimiz koyduk.

Bize huzur ve dinginlik sunan evimize gitmek için koyduk yön işaretlerimizi. Sisler güneşin sıcaklığında erirken daha çok daha çok yaklaştık. Evimizi bulmaya az kalmış olmanın çocuksu heyecanını hissettik son aşamalarda.

Evimizi bulduk! Bambaşka bir diyarda!

Bazen öyle farklı bir diyar oldu ki sağduyumuzdan şüphelendik. “Acaba?” dedik.

İşte tam o ‘acaba’ noktasında, şüpheleri içimizden atalım, çünkü ev artık bıraktığımız yerde olamaz. Kendimizden yarattığımız da yolculuğun başındaki olamaz.

Bu arada, bu yazdıklarımdan yolculuk bitmiştir anlamı çıkıyor gibi olduysa çok fena bir yanılgıdır bu.

Bizler, hep beraber, daha pek çok kez, Reddedilenler Vadisinden geçip, Sabah Sisleri diyarında yaşayıp, yeni diyarlarda yeni evler bulacağız. Ve böyle yaşayacağız insan olmanın ve kendini yeniden yeniden yaratmanın keyfini…

Kızılderililerin şifa çemberi gibi…

Share This