‘’Işılda, ışılda, içten, içtenlikle ışılda ki dışın boyansın ışığınla’’
Yeni, yepyeni bir yıl karşımızda, bir ayin misali eskiyi balonlarla, düdüklerle, havai fişeklerle uğurladık, yeniye kocaman bir yer açtık. Kutlama enerjisini çok severim, kolektif bir duygu olarak yayılmaya başlar, sanki toplu meditasyon yapmışçasına, güzel dilekler ve titreşimler her yeri doldurur. Bu yüksek titreşimde her an kalmak tahminimizden çok daha fazla noktaya olumlu anlamda dokunur.
Her yazımda kesinlikle tekrarlayacağım bir şey var ki “hepimiz enerjiyiz.” Her sene adım adım ilerlediğimiz içsel bilgeliğimizin uyanışı, enerjimizin sonsuzluğunu keşfetmemiz muhteşem bir yolculuk. Eşzamanlı biçimde teknoloji de ilerliyor; her geçen gün elektromanyetik alanlarla daha da kuşatılıyoruz.
Yeni yılda taptaze enerjilerle ilerlemek en büyük niyetim. Son dönemlerde bir “tükenmişlik sendromu” tanısıdır gidiyor. “Peki, nerden çıktı bu” sorusunun cevabı ise enerjimize sahip çıkmayışımızdan. Yatak odamıza kadar giren cep telefonları, evimizdeki kablosuz aletler, iş yerinde ve gün içinde maruz kaldığımız uyaranlar, elektrik yüklü alışveriş merkezleri… Bizse bir uyarı gelene kadar, var olan rezervimizden yemeğe devam ederek, yenilenmemizi sağlayacak soluklar almadan, o hıza kapılmış vaziyette dönüp duruyoruz.
SAYFA-BOLUMU
Tükenmişlik sendromunun tanımında geçen “enerji kaybı” kavramına ruh sızıntısı demek daha doğru. Yavaş yavaş sızmaya başlıyor ve bir bakıyoruz ki heyecansız, tutkusuz, bitkin, yorgun halde, sırt ağrıları ve uyku bozuklukları ile baş başayız. Tahliller yaptırıyor, bunların nedenini bulmaya çalışıyoruz; kimimiz ağrı kesiciler kimimiz anti depresanlar ile yola devam ediyor. Ne de olsa yetişecek işler, bakılacak çocuklar, ödenecek krediler bizi bekler. Siz, siz olmadıktan sonra sizi bekleyen bunca şey neye yarar ki? Onca tahlile gerek yok aslında, hayatınız enerjinizin haritasıdır. Kelimelerle konuşmaz bizimle ama çeşitli hallerde bize sinyaller verir, ama çoğu zaman cep telefonundan gelen bir mesaj sesini daha kolay duyarız. Kendimizi dinlemeyi bilsek, baş ağrısının ya da yataktan isteksizce uyanmanın bize ne anlatmaya çalıştığını duymak için çabalasak, öylesine hafifleyecek ki her şey. Kendinize zırhlar örmenize gerek yok, sadece merkezlenmek ve sağlam bir iç merkezde kalmak yeterli, böylelikle dıştan gelen hiçbir şey gücünüzü sizden alamaz.
Yeni yıl, ruh sızıntılarına olanak vermediğimiz, enerjiyi rezervlerden kullanmaktan vazgeçtiğimiz bir yıl olsun hepimiz için. Ruhumuzun potansiyelini kavramak ve her nefeste enerjimizi yükseltmek olsun kendimize hediyemiz. Bunun için size belli bir reçete yazamam. Her insan farklı titreşim düzeylerine sahiptir; nasıl ki su ile alkolün titreşimleri farklı ise sahip oldukları enerji düzeyi ve sizin üzerinizdeki etkileri de farklıdır. Ancak önerebileceğim bazı temel duraklar var. Ne olursa olsun yataktan gülümseyerek kalkın yeni güne. Gün içinde kendinize mutlaka sessiz zamanlar yaratın; tüm uyaranlara dur diyerek, kendinizi ofisinizin tuvaletine atmak bile olabilir bu. Sadece 5 dakika, her şeyden sıyrılmış halde, sessizlikte durmak, sessizliği ve kendinizi onurlandırmak bir nevi meditasyon halidir. Meditasyon hiçbir şey düşünmemek değildir, düşündüklerinize tutunmadan bir bulut misali geçip gitmelerine izin vermektir. Bir anda birçok iş yapmakla övünmekten vazgeçin, ne yapıyorsanız sadece ona odaklanın ve onu yapın. Yaptığınız her neyse, özüne odaklanın ve tadını çıkarın. Bir anda birçok şey yapmaya çalıştığımızda enerjimizi de kargaşaya sürükleriz. Kargaşa peşine panik ve stresi alarak gelir; stres arttıkça serotonin seviyemiz düşer ki bu da bizi depresyona, endişeye, aşırı kilo almaya ve tatminsizliğe iter.
SAYFA-BOLUMU
Bedeninizi dinleyin, gün içinde onunla konuşun; sırtınız nasıl? Herhangi bir yerinizde ağırlık var mı ya da bir ağrı? Size ne demek istiyor? İzin verin kendini size anlatsın, esnetin onu; zihniniz de bedeninizle birlikte esnesin, beraber yol alsınlar, tam olsunlar.
Bedeninizi dinlemeye başlayıp, kendinize sessiz, onurlandırılmış vakitler yarattıkça, zaten hayatınıza gereğinden fazlasını alamayacaksınız, o yüzden yedikleriniz hafifleyecek, porsiyonlarınız küçülecek. Duygusal açıdan dengeli olduğumuzda, bedenimiz kendisine iyi gelen besinleri seçer, gerisini eler. Yediklerinize alıcı gözle bakın; hangileri enerjinizi çalıyor?
Her hafta sizi mutlu edecek bir şeylerin peşinden gidin; yürüdüğünüz yolların dışına çıkın; şaşırtın, hem kendinizi hem çevrenizdekileri. Yüreğinizle sevişin; duygusal dilenciliği bırakın. Doğanın içinde var olun. Duygularınızı, endişelerinizi sağlıklı adımlarla yaşayarak, içinden geçerek özgürleştirin; bırakın sezgileriniz sizinle her yolla iletişime geçsin. Dinlemeye hazır olun ve şükran duyun, Kaynak’ın sonsuzluğuna, kendinize, çevrenize… Seçimlerinizin sorumluğunu alarak, yarattığınız her şeyin yansıma olduğunu kavrayarak şükran duyun. Bunların hepsiyle dans edecek kadar ustalaşın ve her adımda nefesinizin farkında olun. Nefes bu yolculuğa açılan kapıdır. Ruh sözcüğünün Latince karşılığının, nefes almak, geçit vermek olduğunu her nefesinizde hatırlayın.
Yeni yıl, aslında her anın yeni olduğunu bilerek, öğrendiklerimizi içimizde eriterek, eskimiş olanları salarak, sadeleşerek, sadeleştikçe saf gücümüzle buluşarak, sevgide yaşayarak, salınarak geçsin. Ritminizin ölçüsüne, nasıl salındığınıza, yaşamınızda ahenk yaratmak için müziğinizi değiştirmeniz gerekip gerekmediğine bakın bakalım.
Kaynaklar :
– Evren
– Pozitif Enerji – Dr. Judith Orloff
Power of The Soul – John Holland