Otuz iki yaşında bir Anadolu çocuğu olan Rahmi dokuz çocuklu bir ailenin en küçüğü. Çocukluğu ve ilk gençliği dindar bir ağa olan otoriter babasının egemenliği altında geçiyor. On dokuz yaşında üniversiteye gitmek üzere İstanbul’a geliyor. Yirmi yaşına kadar içki bile içmeden “tertemiz” kalıyor. Yirmi yaşında, başka bir üniversitede okuyan genç bir kızla tanışıyor. Rahmi, ilk cinsel deneyimini bu genç kızla yaşıyor; ilk eroinini de…
Rahmi’nin ailesinden gelen bol paranın rahatlığıyla iki sevgili birlikte yaşamaya başlıyor. Birlikte yaşamlarının daha ilk günü genç kız, aynanın üzerinde iki çizik şeklinde hazırlamış olduğu tozu Rahmi’yle paylaşıyor. Tozun esrar olduğunu söylüyor. İstanbul’un ve kadın olgusunun büyüsüne kapılmış Rahmi esrarın neye benzediğini bile bilmiyor ama sevgilisinin baskısı karşısında erkekliğinden ödün vermemek için tozu burnuna çekiyor.
Ohh! Büyük rahatlama. Gerçi ilk çekişinde kusuyor ama kusmanın hemen ardından gelen rahatlığı Rahmi “orgazm ötesi” olarak tarif ediyor. Gam da keder de kalmıyor. “Dünyanın en büyük sakinleştiricisi bu olsa gerek” diye düşünüyor. “Esrar” içerek baba otoritesine karşı çıkmanın hazzını da yaşıyor. Üç ay boyunca genç çift her gün tozu çekiyor. Ve tüm dertlerinden arınıyor.
Eroini Esrar Sanmıştı
Rahmi, ne esrar sandığı şeyin eroin olduğunu biliyor ne de sevgilisinin, ailesine kan davası güden düşman ailenin kiraladığı uyuşturucu bağımlısı bir zavallı olduğunu. Babasının rakibi, ailenin en parlak ve zeki olan çocuğunu tabancayla öldürmek yerine eroinle öldürmeyi seçiyor, aynı zamanda da aileyi rezil etmeyi amaçlıyor. Sevgili de bu hizmeti bedava eroin karşılığında yapıyor.
Rahmi, Şeker Bayramında üç günlüğüne memleketine dönüyor. Ailesinin yanında geçirdiği ilk gün öğleden sonra birden hastalanıyor. Titriyor, soğuk terler döküyor, gözleri ve burnu akıyor. Annesinin üzerine koyduğu kat kat battaniyeler titremesini durdurmaya yetmiyor. Üstüne üstlük bir de ishal oluyor. Önce yediği yemeğin dokunduğunu düşünüyor ama ailenin diğer fertleri de aynı yemekten yedikleri halde onlara bir şey olmadığına göre bir zehirlenme söz konusu değil. Öyleyse şiddetli bir gribe yakalanmış olmalı…
Rahmi “hastalığı” ile boğuşurken kız arkadaşı telefon ediyor, Rahmi’nin hastalığını duyunca, “Hemen İstanbul’a dön, durum acil. Bana yardım et” diyor. Rahmi, kız arkadaşının başının dertte olduğunu düşünerek o hasta haliyle apar topar İstanbul’a dönüyor.
Evin kapısından içeri girdiğinde kız arkadaşı onu önceden aynanın üzerine hazırladığı iki çizik haline getirilmiş tozla karşılıyor. Bitap vaziyetteki Rahmi bu durumu görünce kızıyor. “Zevk sefa zamanı değil, sorun nedir?” diye kız arkadaşının sorununu öğrenmeye çalışıyor. Genç kız, “önce çiziği çek, rahatla öyle konuşalım” diyor. Rahmi kızsa da bu öneriye razı oluyor.
Ama, o da ne? Soğuk algınlığı birdenbire bıçak gibi kesiliyor… Ve o zaman Rahmi, çizikle soğuk algınlığı arasındaki bağlantıyı kuruyor.
Genç kız bu vicdan azabına artık dayanamadığını, Rahmi’nin de kendisi gibi bir eroin bağımlısı olduğunu ve bu görevi kendi eroin ihtiyacının bedava sağlanması karşılığında yaptığını itiraf ediyor.
Yıl 1984. Kız arkadaşı ölüyor.
Yıl 1997. Rahmi altı aydır eroin kullanmıyor.
Kapıda Bekleyen Arkadaşlar
Aradan geçen zaman mı? Rahmi yirmi yedi kez Amatem’e ve diğer hastanelere yatıp çıkıyor. Ancak, her çıkışından sonra, kendisini kapıda bekleyen “arkadaşlarının” yardımıyla yeniden eroin alıyor. Hem de iğneyle. Zaten tozu burundan ilk çektikten bir yıl sonra artık yeterince “kafa yapmadığı” için damardan alıyor.
Eroinin “balayı dönemi” kısa sürer. Eroin her gün alındığında, ilk birkaç ay, “kafa” yapar. Ama daha sonra kişi artık haz almak bir yana, yoksunluğun acısından kurtulmak için eroini almak zorundadır.
Doktorların umutsuz vaka dedikleri Rahmi, hastanelerin yanı sıra evde de özel tedavi görüyor. Babası oğlunu “iyileştirmek” için paranın satın alabileceği her türlü olanağı değerlendiriyor.
“Neden yirmi altı denemede değil de yirmi yedincide başardın?” diye soruyorum. “Bu beyin işi” diyor Rahmi.
“O çok büyütülen, fiziksel bağımlılık üç ila yedi gün arasında aşılıyor. Ama beynimde bırakmaya karar vermemiştim ki. Bir türlü beynimden atamıyordum. İlk aşkımı hatırlar gibi içim cız ediyordu. Bu arada üç kez intihara teşebbüs etmiştim. Yaşadığım hayat, hayat değildi. Ölüp de kurtulmak istiyordum. Yirmi altıncı kez Amatem’den çıktıktan sonra okuduğum bir kitapta şöyle diyordu: ‘Bir şeyi bırakmak için ya ondan daha büyük haz verecek bir şeyi seçeceksin ya da bağımlı olduğun şeyin en kötü yanlarını düşüneceksin.’ Ben en kötü yanlarını düşünmeyi yani yoksunluk krizine yoğunlaşmayı seçtim. Krizi düşünüp nefret etmek istedim. Bir ay boyunca iki gün eroin alıyor bir gün krize giriyordum. Sonra, bir gün alıp iki gün kriz yaşıyordum. Sık sık yaşadığım krizlerle kendime ceza veriyordum. Böylece içimde eroine karşı nefret uyandırdım. Ama başarım bana cesaret verdi. Ve aptallık ettim. Krizi hap ve alkolle daha kolay atlatırım diye düşündüm. Roibnal (Roche) ile birlikte günde bir şişe bira içmeye başladım. Alkole alışık olmadığıma dikkatinizi çekerim. Ama bu ‘tedavi’de ilacın dozu hızla artmaya başladı. Bir hap on hapa çıktı, bira da votkalı bira oldu. Meyhaneye giden bir insan değilim ama sabahları ellerim titriyordu. Toplum içine düzgün çıkayım diye sabahları Roibnal ve alkol almaya başladım. Baktım olacak gibi değil, yeniden hastaneye yatmaya karar verdim. Dört buçuk gün yoğun bakımda kaldım ve iki buçuk ay tedavi gördüm.
Çözümü insanın önce içinde halletmesi gerekiyor. Ancak o zaman tedaviye cevap verebiliyorsun.”
Adsız Narkotik Grubu
Rahmi altı aydır ne eroin ne hap ne de alkol kullanıyor. Her gün Adsız Narkotik (NA) grubunun çalışmalarına katılıyor, kendisiyle barışmaya çalışıyor.
Evet, fiziksel kriz hastanede atlatılıyor ama eroinin bastırdığı duygusal acılar tüm haşmetiyle ortaya çıktığında duygularıyla baş edemeyen kişi yeniden eroinin pençesine düşüyor.
“O umursamazlık ve üstünlük duygusunu arıyordum. Otoriteye hiçbir şekilde boyun eğmememi bana sağlayan sihirli madde eroindi. Ot gibi yaşadığımın farkında olmadan, ot gibi yaşayan sıradan insanları küçümsüyordum. Babam ağaydı, ekonomik gücüyle herkesi ezdiği gibi biz çocuklarını da eziyordu. Oysa ben zekiydim, ailenin en zekisi ve eroin bana özgürlük sağlıyordu. Korkularımı yok ettiği için kendimi üstün insan olarak görüyordum. Dört sene önce çılgınca âşık olduğum kızla bile bu kötü alışkanlığımdan dolayı evlenmek istemedim. Onu da bataklığa sürüklemek istemiyordum. Kızın benim sorunumdan haberi yoktu. Kendi mutluluğumdan yaptığım bu fedakârlık (!) bana üstünlük duygusu veriyordu. Evlenmekten korkmamdaki esas nedenin eroinin yol açtığı cinsel iktidarsızlık olduğunu kendime bile itiraf edemiyordum.”
Rahmi, benim tanıştığım eroin bağımlıları arasında alkol, esrar, hap, kokain vb. olmaksızın doğrudan eroinle tanışan tek örnek. Ama o, eroinin “ilk sevgili” olmasının hiç de seyrek rastlanılan bir şey olmadığını söylüyor. Gençlere şöyle sesleniyor:
“Gittiğiniz kulüplerde, kafelerde size değişik adlar altında eroin veriliyor. Siz, skag, ecstasy, kokain ya da başka moda bir şey aldığınızı sanıyor ve aradaki farkı bilmiyorsunuz. Eroin mutluluk (!) ilacıdır. Geçici cenneti bulduğunuzu sanırken cehennemin tam dibine düşersiniz.”
BİR BAĞIMLI MISINIZ?
- Favori maddenizi hiç yalnız aldığınız oldu mu?
- Bir maddenin sorun yarattığına inandığınız için yerine bir başka madde aldığınız oldu mu?
- Doktordan yasal ilaç alabilmek için yalan söylediğiniz, doktoru manipüle ettiğiniz oldu mu?
- Bir maddenin etkisini yok etmek için bir başka madde aldığınız oldu mu?
- Kullandığınız maddeyi onaylamayan ortamlardan ve insanlardan kaçınmak ihtiyacı duyuyor musunuz?
- Hiç bilmediğiniz bir maddeyi sizdeki etkisinin ne olacağını bilmeksizin, ortama uyum sağlamak adına kullandığınız oldu mu?
- Kullandığınız bir madde yüzünden okul ya da iş performansınız düşüyor mu?
- Ne kadar kullandığınız hakkında yalanlar söylüyor musunuz?
- Maddeyi satın almak, diğer parasal sorumluluklarınızın önüne geçiyor mu?
- Maddeyi bırakmayı ya da kontrol etmeyi hiç düşündünüz mü?
- Maddeyi kullanmak uyku ve yemek düzeninizi etkiliyor mu?
- Maddeden yoksun kalmak sizi korkutuyor mu?
- Maddesiz yaşamın, yaşamaya değer olmadığını düşünüyor musunuz?
- Akli dengenizden hiç şüphe ettiğiniz oldu mu?
- Madde kullanmazsanız şu anda içinde bulunduğunuz gruba katılamayacağınızı ya da iyi vakit geçiremeyeceğinizi düşünüyor musunuz?
- Anlamakta zorluk çektiğiniz ya da size mantıksız gelen korkularınız var mı?
- Aradığınız maddeyi bulamadığınızda istemediğiniz bir maddeyi aldığınız oldu mu?
- Duygusal acı ya da stres nedeniyle madde kullandınız mı?
- Sonuçlarını bildiğiniz halde madde kullanmaya devam ediyor musunuz?
- Maddeyle bir sorununuz olduğunu düşünüyor musunuz?
Bu sorulardan birine bile evet diyorsanız bağımlı olabilirsiniz.
Bu kitabın hazırlık sürecinde, halen eroin kullanmakta olduğu halde bana güvenerek iç dünyalarını açan cesur yüreklere ve yaşadıklarını açık yürekle paylaşan Adsız Narkotik (NA) üyelerine teşekkür ederim.
Nil Gün
Not: Bu kitap Radikal Gazetesi’nde 1997 yılında dizi olarak yayınlanmıştır. Karmaşık Tiyatro tarafından oyuna dönüştürülerek “Çalıntı Düşler” ismi ile Türkiye’nin değişik illerinde sahneye konmuştur.