Gölgelerden Aydınlığa eğitiminde Nil bana “SEN SAHTESİN”  demişti. Bu cümlenin ne anlama geldıgını tam olarak anlamasam da, hiç bir eğitimde doğru dürüst ağlamayan benim gözlerim dolmuştu. Bu kelime beni müthiş rahatsız etmişti. Bu laf benim hangi yarama dokunmuştu ? Bununla daha şimdilerde yüzleşiyorum.
 
Bu yaşıma kadar hep “İyi Kız” olmak için ne kadar da kendimden ödün vermişim. Herkesin onayını almak, herkes beni sevsin diye ne cok sevgi dilenciliği yaparak kendimden vazgeçmişim.
 
Birisine çok kızdığım anlarda bile suratımda sahte bir gülümseme oluşmuş. Birisine kızgınlığımı ifade etmek, tepkimi koymak yerine, sadece sırıtarak cevap vermişim. Beni yöneten kaybetme korkum olmuş sadece…

Halbuki hiçbir zaman o insanlarla gerçek bir ilişkim olmamış ki… Hiçbir zaman onları kazanmamısım ki..Kendi sahteliğim kadar ilişkilerim de sahteymiş. Onların bana istedikleri gibi davranmalarına izin vermişim… Bu yüzden çok da saygı görmemişim… Bunu farketmek bugünlerde bana cok acı verse de, acıdan gecmeden de dönüşüm olmuyor değil mi?
 
Bugünlerde kızgınlık enerjisinin aslında ne kadar da sağlıklı bir duygu olduğunu öğreniyorum.

Öfkemi çıkartmak benim için ne kadar zor oldu ise de sonunda “ARTIK YETER” deyip, ”HAYIR” deyip,  ben’in sınırlarını çizmeye başladım.

Bir kere çıktı mı bu öfke gerisi çorap söküğü gibi geliyordu…  Etrafımdaki bütün ilişkilerimi tekrar gözden geçiriyorum. Kızgınlıgımı ifade ettikçe sırtımdaki yükler hafifliyor sanki…

Biliyomusunuz, fiziksel olarakta sırtım ağrırdı. Kendimi her geçen gün daha hafiflemiş, ”gerçek”  Gülin olarak hissediyorum. ve bu Gülin’i cok sevmeye başladım.
 
Herkesin beni sevmesi için çaba harcamak ne kadar yorucu bir işmiş, ne büyük bir yükmüş.

Anladım ki herkes beni sevmek zorunda degil. Ben de herkesi sevmek zorunda değilim.
 
Ben kendimi olduğum gibi kabul ettiğimde ve her geçen gün kendim olduğumda korkularımdan özgürleşiyor ve gerçek Gülin oluyorum.
 

Share This