Ebeveynlerinden “sana inanıyorum” cümlesini duyanlarımız ne kadar şanslı. Bu cümlenin içinde güven var, sevgi var, olduğu gibi kabul edilme var. Çok sıcak, kalbe işliyor.

Yaşamı boyunca duyamamışlarımız için bir özlem cümlesidir bu cümle. Ebeveynlerden duyulamayınca hayatın değişik evrelerinde hayatımıza girenlerden duymak için elimizden geleni yapar, çırpınıp dururuz.

Tüm kendimizi beğendirme çabalarımız bundandır işte; mükemmeliyetçiliğimiz, hırsımız, kontrol tutkumuz, titizliğimiz…

Vazgeçişlerimiz, kendimizi boşvermelerimiz de aynı nedendendir; sakarlığımız, kendi kendimize sabotajlarımız, başarıya giden yollardan dönmelerimiz, acılardan beslenmelerimiz…

“Sana inanıyorum”u duymamış kulaklarla bağlantılı dillerden suçlama ve mazeretler bolca dökülür, ta ki…

Ta ki, birey “kendime inanıyorum” demeye karar verene kadar!

Bu hafta Salı toplantımızda bunun güzel bir örneğini yaşadık hep beraber… Yaşam şartları nedeniyle toplantılarımıza çok sık katılamayan bir arkadaşımız gelişim yolculuğuna Salı toplantıları yahoo grubuna gelen e-postalar aracılığıyla nasıl devam ettiğini açıkladı. Hepimiz cankulağıyla dinledik, çok etkilendik. Bir kez daha en önemli olanın bireyin değişime ve dönüşüme karar vermesi olduğunda hemfikir olduk.

Bu arkadaşımız gruba gelen e-postaları bilgisayarında saklıyormuş. Yeni bir bilgiye ve farkındalığa hazır olduğunda, rastgele içlerinden bir tanesini seçip okuyormuş. Okuduklarını içselleştirme ve yaşamında uygulama adına kendine bir zaman tanıyormuş. İlgili konuyla ilgili bakış açısı değişikliğini içselleştirdiğini hissettiği an bir diğer rastgele seçilen e-postaya geçiyormuş.

Bu yöntemle yaşamındaki ego, bağımlılık, suçlama, mazeret konularında katettiği aşamaları anlattığında kendimizi onu alkışlıyor bulduk. Burada, şu anda, ben bir kez daha alkışlıyorum.

Odak noktamız, acılarımız, korkularımız, pişmanlıklarımız, hatalarımız, suçlamalarımız, hırslarımız, mazeretlerimiz,… olduğu sürece güçsüzleşiyoruz, zayıflıyoruz, dışarıdan gelen, bize kendimizi değersiz hissettiren bütün etkilere açık hale geliyoruz. Bu durumda, kendi nevrotik egomuz dahil bütün nevrotik egoların etkisi altında kolaylıkla kalabiliyoruz, ta ki…

Ta ki, birey “özüne, ‘ben’ine, kendine, potansiyeline” odaklanmaya karar verene kadar!

“Gelmiş geçmiş en büyük keşif, insanın düşünce biçimini değiştirerek yaşamını değiştirebilmesidir” diyen Albert Schweitzer, “sana inanıyorum” cümlesinin özlemi içinde yaşayan insanlara önemli bir noktayı hatırlatmış oluyor; her şeyin bakış açımıza bağlı olduğunu.

Gücü ve olanakları dışarıdan beklemek yerine, suçlama ve mazeretleri bir kenara koyduğumuzda, kendimizi başkaları ile kıyaslamak yerine sadece kendi gücümüze ve kendi çözümlerimize odaklandığımızda değişim ve dönüşüm de doğalımız haline gelir.

Yöntemler her birimiz için farklı olabilir, özde ise hepimiz biriz; tek tek gelişim ve takiben toplu bilinç gelişimi kaçınılmazdır.

Her şey bir kelime değişimiyle başlar…

Sana inanıyorum…
Kendime İnanıyorum…

Share This