Savaşa karşı mısın diye soruyorlar;
Evet karşıyım.
Mesela veremle savaşa karşıyım. Sigarayla savaşa, kanserle savaşa da karşıyım.
Epilepsi ile savaş,
Veremle savaş,
Hepatitle savaş,
Meme kanseri ve hastalıklarıyla savaş,
Behçet hastalığıyla savaş,
Obeziteyle savaş,
Akciğer hastalıklarıyla savaş derneği var bu ülkede…
Haşereye bile savaş açan bir ülkeyiz biz.
Stresle mücadele konulu eğitimler, akademik çalışmalar var.
İstenmeyen tüylerle mücadele eden bir milletiz…
Tabii ki gerçek anlamındaki savaşa da karşıyım ama savaş karşıtı yürüyüşe de karşıyım. Savaşa savaş açmak ya da savaşla mücadele diye bir şey olamaz. Sadece daimi barış ve koşulsuz sevgi olabilir.
Yukarıda saydığım savaş ve mücadeleler için inanılmaz yatırımlar yapılır, bağışlar toplanır ve bu mücadelenin kurbanı olan insanlar da kanının son damlasına kadar mücadele adına parasını harcamaktan çekinmez.
Ha, bir de bunlar için veremle savaş haftası, meme kanseri haftası gibi özel günler ve haftalar düzenlenir. Basın girer devreye, reklamlar verilir, kampanyalar yapılır. Amaç farkındalığı artırmaktır. Derler ki erken teşhis hayat kurtarır. Herkes koşarcasına ultrasonlara, mamografilere, kan testlerine, şuna buna gider. Hastane denen şirketler para basmaya, ilaç şirketleri coştukça coşmaya başlar.
Bu reklamların, kampanyaların, savaşların, mücadelelerin, sözde artırılmaya çalışılan farkındalığın hepsi ama hepsi bir tek şeye odaklanır: Hastalığın kendisine!
Sürekli hastalıktan, mücadeleden, bunlarla savaştan bahseden sistem hastalığı baş aktör yapar ve beyinlerimiz sağlıklı olmaktan çok hastalığa odaklanır. Bu odaklanma, hastalığı olanların onu daha da beslemesine, sağlıklı olanların da işkillenip hastalık hastası olmasına dek varan bir süreç başlatır.
Sistem aslında kimsenin iyi olmasını gerçekten istemez, çünkü sistem senin benim hastalığımız üzerinden beslenir.
Bir hafta boyunca herhangi bir hastaneye tek bir hasta bile gitmediğini düşünün. Hastanesinden eczanesine, ilaç sektörüne kadar her şey bir anda çöker. Aman kimse hasta olmasın, herkes sağlıklı olsun da çökerse çöksün diyemez, hükümetler bile… Bu yüzden sistemin beslenmesi sizin düzenli, hatta kronik hasta olmanıza bağlıdır.
İnsanlar bedensel durumlarının aynı zamanda zihinsel ve ruhsal durumlarına bağlı olduğunu bir türlü idrak etmek istemezler.
Bilim sürekli hastalıklara çare bulmaya harcar, hem enerjisini, hem vaktini, hem de parasını… Hastalıklara çare bulunamadığı gibi hasta olan insanların sayısı da sürekli artar. Bir zamanlar yaşlılara özgü olan hastalıkların çoğu gencecik insanlarda bile görülmeye başladı.
Peki, kısa keseceğim zira editörüm çok uzun yazılar yazdığımı söyledi 🙂
Sağlığınıza özen gösterin. Hasta olmayı beklemeyin. Hastalıkları yaratan pek çok neden zihinsel olduğu için sadece bedeninizle var olmayın. Beden-zihin-ruh bütünlüğünü sağlamak için çabalayın. Sadece mutlu olmayı hedefleyin. Haklı olmak yerine mutlu olmayı seçin. Sevginin karşıtı olan her türlü duygu, düşünce ve davranışınızın yerine sevgiyi koyun. Sadece sevgiyle bağdaşan dostlar edinin. Var olanın, sahip olduklarınızın kıymetini bilin. Hayatta bir amaç edinin. Hayalleriniz olsun. Bunları gerçekleştirmek için adım atın ki yol altınızda belirsin. Kendinizi sevin. Sizden taşan sevgiyle beslensin sizi seven herkes. Doğayı sevin. Tüm canlıları sevin. Sizin dışınızda var olan her şeyle bir olduğunuzu ve karşınıza çıkan herkesin ve başınıza gelen her şeyin tam da sizin istediğiniz gibi olduğunu unutmayın. Bu yüzden ne istediğinize dikkat edin. Düşünce ışık hızında hareket eder ve gerçekleşir. Siz de dahil olmak üzere var olan her şey, kendi yarattığınız illüzyondan başka bir şey değildir. Hemen şimdi şu anda nefes almaya başlayın. Meditasyon yapın. Titreşimlerinizi artırın ve maddeleşmiş olan enerji halinizin keyfini çıkarın. Hayat nasıl istiyorsanız o şekilde yaşamaya değer…
Konuyla ilgili diğer yazılarım:
Dibine Kadar
Negatif Düşünce Gücü
Işık Hızında Düşünce
Pozitif Düşünce Salatası
Ersin İpek