Siz de özenerek aldığınız deftere yazmaya bir türlü başlayamayanlardan mısınız? Göndereceğiniz mektup zarfının üstünü yazamaz mısınız? Veya kurşun kalemle satır çizgisi çizip, adresi yazıp sonra kurşun kalem izini silenlerden misiniz? Yanlış yazma ihtimali sebebi ile kurşun kalemle yazıp ardından dolma kalemle üstünden geçenlerden misiniz? Okurken ödevin içini ansiklopediden aynen yazıp, kapağını muhteşem yapanlardan mısınız?

Neden yapıyorsunuz bunu? Siz deli misiniz? Hafif sıyırttınız galiba…

Yok yok, hemen savunmaya geçmeyin. Durumunuz o kadar da kötü değil. Yani deli falan değilsiniz. Hafif sıyırtmış olabilirsiniz sadece.

Gerçi artık bilgisayar çağında yaşıyoruz. Kimsenin el yazısını falan görmüyoruz ama ben bundan ziyade şekilciliğin hayatımızdaki yerine dikkat çekmek istiyorum.

Evet, şekilcilik.

Yukarıdaki abukluklar içimizdeki şekilciliğin çok basit düzeydeki yansımaları. Basit diyorum çünkü bunları yaptığı için kimsenin hayatı etkilenmez.

Ancak, içinizdeki şekilcilik genellikle bu kadarla kalmaz. Sinsi sinsi hayatın içerisinde kendine geniş ve sağlam bir yer edinir mutlaka. Doğduğunuz günden itibaren, yaşamla ilgili detaylı tertip-düzen talimatı alırsınız. Sol elinizi kullanıyorsanız sağ elinizi kullanmanız için türlü türlü yöntemlerle karşılaşırsınız. Arkadaş olabilecekleriniz ve olamayacaklarınız vardır.

Yavaş yavaş yaşam şekillenmeye başlamıştır sizin için. Artık nasıl bir insan olacağınız, ne tür bir çevrede yaşayacağınız üç aşağı beş yukarı bellidir. Ve herkes de rahattır sizinle ilgili.

Arada anarşik davranışlar sergileyip istenmeyeni, tasvip edilmeyeni yapabilirsiniz. Ama çevreden çok esaslı bir tepki alıp pişman edileceğinize hiç şüpheniz olmasın. Devam edecek olursanız sürünmeyi göze alın derim. Çünkü acıma yok bu konuda. Sizi en çok sevenler bile sürünmenize ses çıkartmayacaklardır. Amaç sizi yola getirmek çünkü.

Bu arada sizin için çizilmiş olan şablonun içine geçip oturur ve benimsemeyi başarırsanız ödülendirileceğinizi unutmayın lütfen. Çevreniz örnek alabileceğiniz şablon hayatlarla dolu.

Başlangıçta bu şablona girmek ve yaşamın sunacağı ödüllerden faydalanıyor olmak çok zor gelmez insana. Ne olacak ki?.. Alt tarafı bir şablon. Sonunda çevreyle barışık, ödüllere alışık bir hayat bekliyor olacak sizi. Bunun için değer diye düşünür insan genellikle.

Zaman, çevrenizde gördüğünüz o şablon hayatların içinin ne kadar karışık ve kabullenmesi ne kadar zor olduğunu gösterir maalesef.

Zaman geçtikçe bu şablonun sizi sıktığını, aslında uymadığını, bir türlü içinde rahat hareket edemediğinizi, nefes alamadığınızı, boğulmak üzere olduğunuzu hissedersiniz. İçinden çıkmak, koşarak uzaklaşmak istersiniz ve işin daha da kötüsü bunun kolay olacağını düşünürsünüz.

Taa ki bu şablonun içinden çıkmanın imkansız olduğunu anlayana kadar. Çünkü yaşamınızda her şey, düşünebileceğiniz her türlü detay bu şablonun bir parçasıdır ve içinden çıkmanız halinde hepsini kaybedersiniz. Ve tekrar şablonunuzla barışır devam edersiniz hayatınıza.

Artık şablona tepkili ama barışık, tehlikeli birisi oldunuz. Tehlikeli çünkü, şablonda kalmanın bedeli yükselmiştir artık sizin için. Daha büyük ödüller istemeye, daha fazla şeye sahip olmaya başlarsınız. Şablonun verdiği acıyı bu şekilde hafifletmeye çalışırsınız.

Gerçekten şablondan çıkmak, uzaklaşmak imkansız mıdır?… Gerçekten bu şablondan çıkan kaybeder mi herşeyini?…

Durun durun, korkmayın, şablondan çıkmak tabiki mümkündür. Ama aynı zamanda benliğimize yapışan şablondan da kurtulmak gerekir. Bize yapıştırılmış şekillerden, şartlardan, olmazsa olmazlardan kurtulmaktan söz ediyorum. ”Herkes ne der?” sorgusundan, size yönelen eleştirel yaklaşımlardan etkilenmemek zordur çünkü.

Evet, herşeyinizi kaybedebilirsiniz. Ama bir düşünün, kaybedeceğiniz şeyler gerçekten sizin mi? Bunlar sizin gerçekten sahip olmak istdikleriniz mi? Gerçek şu ki gerçekten sizin olan ve sizin olmasını istediklerinizi asla kaybetmezsiniz.

Bir sabah uyandığınızda gözünüzü açmadan bir düşünün. Açınca kendinizi görmek istediğiniz yaşam, taşıdığınız şablonla uyumlu mu?

Değilse elinizi çabuk tutun.

Unutmayın, yaşam sizi bekler, bekler, bekler ve sonunda umudunu keser.

Umut varken yakalayın onu.

Share This