Selen Servi yeni bir nefes olarak girdi müzik dünyasına.

“Okuyarak, düşünerek, konuşarak, susarak, hayatın farklı duraklarında farklı seçimler yaparak geçen yılların ardından” hayatının odak noktasına kendi şarkılarını yorumlayacağı o anın bekleyişini koymuştu.

2010’un son aylarında yepyeni bir albümle; “Göze Aldım” albümüyle yola çıktı. Çünkü onun vakti gelmişti. Şarkılarını söyleme vakti. Hayatı şarkılarla yorumlama vakti…

Ömer Önder ile birlikte çalıştıkları “Göze Aldım” isimli albümün doğuş hikâyesini beraberce yorumluyorlar:

Albüm Yapma Kararı

Selen Servi: Her şeyi göze almış gibi görünsem de aslında albüm yapma konusunda ben cesaretli değildim. Yani zamanı gelecekti de bunu nasıl anlayacaktım bir fikrim yoktu. Bir de onay ihtiyacı hissediyor insan, bu işi iyi bilenlerden. Sahnede söylemek yetiyordu, sanki. Sakman’daki bir program sonrası bir teklif aldım. Mayıs 2009’du sanırım. Albüm için ilk tohum o zaman atıldı. Vedat Ağabey de bir gece Sakman İstanbul’da, “Hadi artık, ne bekliyorsunuz?” dedi. Bu bir gereklilik miydi bilmiyorum. Yani kabına sığamama hali mi? Yoksa “hadi sıra artık bir adım sonrasında” mesajı mı? Yaklaşık dokuz ay, iki ayrı prodüktörle yapma kararı alıp, yapamadık, yapmadık. Yani olmadı. Oldurmadı. Çok stresliydi. Kızgınlığım ortaya çıktı. Hırslandım. Sonra cesaretim kırıldı. Aslında teşekkürümde yazdıklarım…SAYFA-BOLUMU

Ömer Önder: Tüm olumsuzluklara rağmen yolların oraya çıktığı bir an vardır. Oradan artık kaçamazsınız. Olan odur. O yüzden albüm kararı aldık. Aslında bu kararı biz almış değiliz. Hayat o noktaya getirdi. Belki bu Selen’in kariyer çizgisinde, olması gereken anda doğdu. Kendiliğinden oldu her şey. Biz masaya oturup “hadi bir albüm yapalım” noktasından çıkmadık. “Tesadüf” gibi görünen bazı olaylar bu noktaya getirdi.

Sektörün Durumu

Selen Servi: Tezada bakın. Herkes şikâyetçi ama maşallah albümden geçilmiyor. İki yanını da görmeye çalıştım. Yani ben konunun cahil olan tarafıyım. Ömer deneyimli olan… Tabii bendeki avantaj bu süreçle ilgili hiçbir kaydımın olmaması, zihinsel kayıt yani. Ömer‘de de sonsuz deneyim, bilgi, seçicilik… Ne yapılır, nerden başlanır, nasıl ilerler. Toplamda iyi bir birliktelikti bu işi yapmak için.

Ömer Önder: Evet, evet… Sürekli bir şikâyet söz konusu ama bir yandan da sürekli üretim durumu… Biz bunu taammüden yapmadığımız için… Yol oraya getirdi. “Yok sektör öyleymiş, böyleymiş” tartışması hiç yaşamadık. Sektör neyse ne! Bu bir kariyer yolculuğu… Sonuçta otobanın yanında yeni bir yan yol açılacaksa, o yoldan gitmek… Ama bütün bunları da göze alarak bir çalışma yapmak… O yüzden bu tip stratejik kararlar, kaygılar yaşamadık. Daha rahat aktı.

Kimlerle Çalıştılar Nasıl Bir Araya Geldiler

Selen Servi: “Tesadüfler” desem… İlahi anlar… Tabii ki Ömer’in çevresi ile başlayan, değerli isimlerin birbirine referans olması ile büyüyen bir ekip olduk. Adnan Ergil, Ömer Önder ve Vedat Sakman referansı ile; İskender Paydaş, Adnan Ergil referansı ile; çalan müzisyenler, İskender Paydaş referansıyla. Basın Danışmanım Bircan Silan, Nilüfer, Efsun Öztoprak (şan hocam) referansı ile… Liste uzun
SAYFA-BOLUMU

Ömer Önder: Onu da hayat getirdi. Her kapı bir başka kapıyı açtı. Yıllar sonra Adnan (Ergil)’la karşılaşmamız DAVA’nın yolunu açtı. O İskender Paydaş’ın yolunu açtı. Legonun parçalarından çok güzel bir tablo oluştu. Aslında bunlar da kendiliğinden oluştu. Böyle bir zorlamamız olmadı. Hadi şu şarkılar var bir albüm yapalım demedik. Dava’dan yola çıktık, diğer şarkılar da öyle geldi. Yola çıktığımızda şarkı da yoktu aslında.

Besteci ve Söz Yazarı Olarak Ömer Önder

Ömer Önder: Şarkıları bu albümü düşünerek yazmadım… Bu albüm sürecinde yaptım. Alt bilinçte öyle bir kayıt vardır mutlaka ama aktı şarkılar. Bir yandan da şarkı arıyorduk. Var olan şarkıların hiçbirini de koymadık. Hayat o şarkıları sundu. Motivasyonumuz albümdü tabii ki. Her aldığımız kararın ardından bir şarkı çıktı. Makamsal bir şarkı olsun dedik o geldi.


Albümün Anlamı

Selen Servi: Ömür denen yolculuğumda önemli bir adım daha. Bir başlangıç daha… Bir hayalin somutlaşması… Hayata bir imza… Aşk, akış, direniş, inanç, güvenme, güvenmeme, tek başınalık, destek, birlik…

Ömer Önder: Hayatta her an her şeyin olabileceği. O akışa kendini bırakmanın, başarılı olmanın temel koşulu olduğuna inancım arttı. Akışta her şey olması gerektiği gibi oluyor, onu öğrendim.
SAYFA-BOLUMU

Albümü Farklı Kılan

SS: Ne kadar “farklı” olabilir ki ya da neden “farklı” olsun? Birilerini bir sebepten yakalayacak. O sebepleri ben hiç bilemeyeceğim ya da bildiğim sebeplerden olmayacak… Fark benim. Farklı olan da… Hangimiz diğerine benziyor ki… Bu karşılaştırmalar sol beynin işi. Haksızlık ediyoruz.

ÖÖ: Samimi bir albüm. Ne tutar diye hesaplamadan yapılan bir albüm. Dinleyen herkesin kendinden bir parçanın orada bulunduğunu hissettiği bir albüm… Diğer albümler samimi değil noktasından bir yaklaşım değil bu ama bu albüm özelinde “samimiyetle” yapılmış bir albüm. “Ne güzel, böyle bir albüm yaptık” noktasına bizi taşıyan bir albüm. Çok değerli…

Hangi Şarkı

ÖÖ: Bence bu albümde Selen Servi’yi “Göze Aldım” şarkısı özetliyor.

SS: Kesinlikle! Beni ve her kadını…
SAYFA-BOLUMU

Şöhret Olma Fikri

SS: Birkaç hafta önce “Şöhret olma fikri sizi korkutuyor mu?” diye sorsalar buna kesin bir “Hayır” derdim. Şimdi fark etmeye başladığım şu; korkutmuyor ama bazı kararlar aldırıyor. Her yazılan her söylenende, olumlu, olumsuz; egomla bir kez daha yüzleşiyorum. Bir yandan istekli ve heyecanlıyım, bir yandan “Kendimle temasımı daim et Allah’ım” diye dua ediyorum. “Yoldan çıktığımda da kendimle çabuk buluştur…” Yaşım, yaşadıklarım ve yanı başımdakiler konusunda çok şanslıyım.

Şöhretin Tanımı

ÖÖ: Aslında şöhret bir yabancılaşma, illüzyon, manik depresif bir ruh hali. Her şeyden önemlisi kendini bulma yolculuğunda, eğer içselleştirirseniz ve olması gereken yere koyarsanız, hayatın temel sınavıdır. Bir yandan sen seni içinde tutmaya çalışırsın, öbür taraftan o şöhretin muhatapları senden başka bir sen çıkarmaya çalışırlar. Böyle bir sanal gerçekliğin olduğu, dualitenin yaşandığı ve yabancılaşma noktasında da insanın çok dersler aldığı bir durum. İyi midir kötü müdür bu tartışmaya hiç girmiyorum çünkü herkesin yolunda anlamı çok farklı.

Benim yaşadığım “şöhret”, beni benimle buluşturan önemli unsurlardan biriydi. Ben yoluma devam ettim. Onu hayatın getirisi olarak aldım. Keyfini çıkardım zaman zaman, ağırlığının altında ezildim. İçime döndüm. Tekrar dışına çıktım. Ama bir altüst eden hali vardır şöhretin. Sonuçta “post şöhret” dönemi önemlidir. Pre şöhret en sevimli dönemdir. Şöhreti yaşamak başka bir şöhrettir. Şöhret sonrası çok ilginçtir. Asıl kavga, mücadele orda başlar. Kendinizle ne kadar buluştuğunuz ve bu şöhretin azaldığı dönemde, size sizden ne kaldığı, asıl belirleyici olandır. O zaman işte şöhretin içindeyken ona nasıl yaklaştığınız ondan sonraki sürecin belirleyicisidir. Bunu da kendinize olan yolculuğun parçası olarak görmek… Şarkıda söylediğimiz gibi “arası da olsun, molası da olsun”

SAYFA-BOLUMU

SS: Şöhreti kendimize yakıştıralım ama onunla yaşamayalım. Ne güzel anlattın Ömer. Yanı başımdakiler konusunda şanslıyım demiş miydim?!

Hayatı Zorlaştıran/Kolaylaştıran Yanlarımız

SS: Cesaretim, netliğim ve samimiyetim işin önünü açtı. Sabırsızlığım ve ani parlamalarım durdurdu.

ÖÖ: Hem olumlu hem olumsuz yanlarım toplamında işin önünü açtı bazen de durdurdu. Ama hep toplam etki önemli. Aslolan bu işin önünü açan sinerjidir. Birlikte olma, birlikte hissetme halidir. Tabii ki hayat bireysel bir yolculuktur. Herkesin her noktada kendine çıkaracağı dersler vardır, ama hayatı da bir dershane noktasında görmekten biraz da uzak duruyorum. Geldiğimiz noktada demek ki olumlu yanlar ağırlıktaydı ki iş çıktı.

Müzikle (Yeniden) İlişki ve Yaşam Okulu

SS: Benim cesaret etme, göze alma isteğim Yaşam Okulu eğitimlerinde taçlandı. Orada açığa çıktı. Acı çekmekten de alkıştan da korkmamayı deneyimlemek… Nil ve Saim’in bana benden çok inanması, bendekini benden önce görmesi. Yaşam boyu bendeler onlar, bizdeler…

ÖÖ: Hep anlatılan, potansiyel alanın ortaya çıkması… Kapalı ve kör alan daraldıkça potansiyel alan açığa çıkar diye anlatılır ya eğitimlerde. Ben bunu yaşadım. Potansiyel alan her ne ise, açığa çıktığını gördüm. Kendime açtığım yoldur, hiç olmazsa o yola girmektir… Üretimse söz konusu olan, ki bizim yaptığımız buna dayalı bir iş, üretimi sonsuz tetikleyen şeyler. Bu yolculuğun kapısını açan Nil’e ve Saim’e de çok büyük teşekkürümüz var. Onların enerjisi çok var bu işte. Çalarken de söylerken de üretirken de… Bunu hep hissederiz.
SAYFA-BOLUMU

Birlikte Çalışmak ve Bu Albüm

ÖÖ: Aslında bu albüm biraz Selen’in yolculuğu. Baş aktör o çünkü o “göze aldı.” Biz de arkasından gittik. Selen’in bu yolculuğu bence çok örnek bir yolculuk… Bunca cesaret, bunca kendi yolunu bulma gayreti, bunca risk alıyor olmak, aslında onun birey olma yolculuğunda en değerli adımıdır diye düşünüyorum. Bundan sonrası, bugüne kadar kattığından çok daha fazla şey katacak ona. Bu mutluluğu yaşıyorum. Yolculukları bir kenara bıraktığımızda, profesyonel noktadan baktığımızda da müthiş bir solistle çalışmanın keyfini yaşıyorum. Profesyonel açılımı budur. Onun ötesinde Selen birlikte çalışması zaman zaman zor bir insan ama bu zorluğa benim var olan zorluklarım da katkı sağlıyordur (gülerek). Asıl zorluk bu işlerde, o çalışmayı yürütmenin olmazsa olmaz koşuludur; alt yapının olmaması zorluğu. Solist yetersiz ise yaşadığın zorluk ne olursa olsun sonuca ulaşamazsın.

Bizim çalışmalarımızda, yaşadığımız sıkıntılar kavgalar her ne ise, olumlu bir şeyler ortaya çıkıyor olması bizi yolda tuttu. O olmazsa, zorluk da yaşasan keyif de yaşasan çok da önemli değildir. “Zorluklara değdi” cümlesini içtenlikle söylüyor olmak hazzı ona katlıyor. Aslolan o anlarda yaşadığın zorluklar, sonrasında neye dönüşüyor, onu görebilmek. Ordan baktığımda kendimi çok şanslı hissediyorum. Selen’in müthiş bir yeteneği var. Söyleneni anında alan… Bir şeyler söyleyip düğmeye basıp, Selen’in o söyleneni hayata geçirmesi… Alır, süzgecinden geçirir, yorumlar. Ortaya beklediğinizden iyi bir şey de çıkabilir. Bu da hayata bakışla, birikimle alakalı… Bu yolculuklarda aldığımız mesafe işe ciddi katkılar sağlıyor. Bu hiç de kolay bir yol değil. Şansımızın farkındayız. Bunu üretiyor olma şansını hayatın sunması çok değerli bir şey… Bu ödülün farkındayız. Bununla mutluyuz.

Selen Servi: Üretmek, paylaşmak, onay almak, ilgi görmek, takdir edilmek ve tüm bunları kendim olarak yapabilme özgürlüğünde olmak… Temel ihtiyaçlarımın hepsinin karşılandığı bir alan seçtim kendime.

SAYFA-BOLUMU

Selen Servi: Hikmeti bende değil. Ben sunulan her şeyi kabul ederek yaşamayı öğreniyorum. Hediyelerimin farkındayım. Olmadığım anlarda, bunu bana hatırlatacak dostlarımın da… Bu iş manen ve madden tam bir imece ile hayata geçti. Benim için hikâyesi çok değerli. Her şeyin yolunu açan bir İlahi dokunuş… Hiçbir maddi varlığa yaslanarak çıkmadım yola. Elimde “kendimden” başka bir şey yoktu aslında. Etraftaki çok değerli yansımalarımla ilerliyorum. Ömer’in söylediği “şansımızın farkında olma” hali. Türkiye’deki en iyi isimlerle çalışıyor olmak, toplamda iyi bir iş çıkarmayabilirdi de. Burada “toplam inanç” girdi devreye. Bu yol büyülü filan değil, çok gerçek, çok acıtıcı, çok çalışmak isteyen kalabalık bir yol. Kimsenin iç yolculuğunuzla filan ilgilendiği yok. İmajın özünüzden önce algılandığı boyalı bir yol. Çırpınmamayı öğreniyorum. Ağaç gibi öylece durmayı… Kendine ve yanındakine saygılı, öylece durmayı ve capcanlı olmayı…

Ömer’le çalışmaya gelince, çok yorulduğum, kızdığım kavga ettiğim durumlar var Ömer’le. Böyle bir üretim sürecinin içinde sanırım bu olmazsa olmaz bir kavga. Ama bunlar bütünün içindeki ayrıntılar. Ben hem bilgili, hem insan hem eğitmen hem öğrenci hem derin hem eğlenceli hem yakışıklı hem güler yüzlü bir insanla yan yanayım. Bunun keyfini ve gücünü yaşamak anlatılmaz bir duygu.

Bu vesileyle tekrar hayata şükranlarımı sunuyorum.

Share This