Doğdun bebeğim, büyütemedim seni istediğim gibi. Sevgimi sunamadım sana istediğin gibi. Başını okşamamı istediğinde ben uzaklardaydım. Ben seni okşayıp sevecek kadar yakınında olduğumda sen büyümüştün.

Büyümüş görünüyordun ama içindeki çocuk hala sevgi öksüzüydü.

Hayat bazen anneleri çaresiz bırakır bebeğim. Çocuklarından uzaklara uzaklara savurur.

Annelerin çocuklarına gösteremedikleri sevgileri yüreklerinden taşar ve evrene karışır bebeğim. Sen onu almak istediğinde bazen esen bir bahar yeliyle, bazen kocaman bir yağmur damlasıyla, bazen bembeyaz bir kar tanesiyle buluşur seninle. Sen hissetmeden yavaşça kavuşur teninle. Bazen kuşun kanadından kopan tüyle gelir hafifçe okşar yanağını. Bazen yeni doğmuş bir bebeğin gözlerinden delice akar sana. Bazen ilahi bir şekilde yerleşir içine yüreğini yaka yaka. Bütünleşir o kocaman yüreğinle. Sen yeterki kendini sevgiye aç ve hakettiğini düşün bebeğim.

Unutma her yaşanılan acının, özlemin, hasretin bir sebebi var bebeğim. Senin bu dünyaya geliş amacınla, seçtiğin kişilik özelliğiyle, yaşamın getirdikleri arasında bir bağ var. Ve sen henüz bu bağları görecek kadar yukarıdan bakamıyorsun hayata. Eminim ki bir gün, seçtiğin güçlü kişiliğinin, inanılmaz incelikteki ruhunun, Tanrı’ya olan benzerliğinin farkına vardığında, bunların hayatına nasıl da su tanesi gibi damla damla aktığını gördüğünde, şükürler olsun Tanrı’ m bu seçtiklerime, yaşadıklarıma diye haykırmak isteyeceksin.

Kendi varlığından kendi elini sıkabilecek kadar memnun olup kendini yeterince sevdiğinde bir değil bin kez şükredeceksin.

Görüyorum bebeğim, içinde o acıların ve sancıların oluşturduğu, günden güne büyüttüğü koskocaman sevgiyle dolmayı bekleyen bir çukur var. Ve sen buna bir kum tanesi kadar sevgi koyabilmek için kendin olmaktan vazgeçip sevilen olmak için uğraşıyorsun. Ama nafile bebeğim yine de dolmuyor. Ömrünün sonuna kadar da uğraşsan başkalarının sana vereceği sahte sevgilerle, yalan övgülerle dolduramazsın o çukuru.

Kendini seni bir parçacık sevsinler diye boş yere paralama bebeğim.

Duyacağın bir kaç kuru onaylanma sözü için kendin olmaktan vazgeçme bebeğim.

Sen böyle davrandıkça içindeki kocaman bebeği daha da derinlere hapsedersin. Sen onu görmezden geldikçe o kendini sana hatırlatmak için benliğini yaralar ve oydukça oyar içini.

Oysa ki onu ordan, geçmişin karanlığından kurtarmalısın. Onu hakettiği ışığına kavuşturmalısın. Karşılıklı oturup yüzleşmelisin onunla ve geçmişinle. Her ne yaşattıysa hayat, senin yaşayabileceğinin en iyisi olduğunu anlatmalısın ona. Ve bunları yaşamayı senin seçtiğini, hepsini kendin istediğini.

’’Sevin beni, lütfen daha çok sevin,’’ diye haykırdıkça, sesini bir türlü kimselere duyuramayan o kocaman bebeği önce kendi sevgin ve şefkatinle sarıp sarmalamalısın bebeğim. Kendi sevgine açmalısın kendini. Kendi sevginle yakmalısın kendini. Bak o çukur nasıl da tıka basa dolacak o zaman.

Ve Tanrı’ nın yüce sevgisi senin o kocaman yüreğinden akarak ulaşacak yeryüzüne.

Ve sen sevgiyle dolacaksın.

Ve sen sevginin ta kendisi olacaksın.

Tanrı’nın daima seni sevdiğini ve koruduğu bilgisini kendi içinde bulacaksın.

Share This