Erkekle kadın birbirini severek evlenmişti. Erkek, toplum içinde saygın bir konuma işe ve gelire sahipti. Kadın, parada pulda gözü olan biri değildi. Adamı sevdiğine inandığı için onunla birlikteydi. Kadın flört döneminde erkeğin kumarı “sevdiğini” biliyordu. Birlikte gittikleri tatil yöreleri daima kumar oynanan otellerin bulunduğu ortamlar oluyordu.
Hiçbir bağımlılık tek başına var olmaz. Eh, bu genç adamın da kumarın yanı sıra alkol, sigara ve kokain gibi “sevdiği” başka alışkanlıkları da vardı.
Erkek daha önce saklamadan “eğlenmek için gidiyorum” diyerek gittiği kumar masalarına artık bin bir yalan söyleyerek gizlice gitmeye başlamıştı. Tek başına gittiği yurtdışı gezilerini de sıklaştırmıştı. Ona sorarsanız, kumara bağımlı değildi. Sadece kumar masasındaki adrenalin yükselmesini seviyordu. Kumar, onun sevdiği, ona keyif veren bir “hobi” idi.
Bir bağımlı, bağımlı olduğu madde/ aktivite/ kişi ile sağlıksız bir ilişki içinde olduğunu ve bu ilişkinin kendisine zarar verdiğini kabul etmez. Tıpkı kendisine zarar vererek sürdürdüğü bağımlılık ilişkisini “sevgi” olarak tanımlayan çoğu insan gibi.
Bağımlılığın yarattığı sağlık sorunları, çekilen duygusal acılar, eş/ iş/ arkadaş ilişkilerinin bozulması, özsaygıyı/ onuru yitirme, ekonomik kayıplar vb… Ödenen bedeller reddedilemeyecek boyuta gelene, kişinin kendisine ve çevresine zararı yadsınamaz hale gelene kadar… Bağımlı bağımlı olduğunu inkâr eder.
Tüm bağımlılıklar bir inkâr hastalığıdır.
Bu nedenle de kabul bile etmediği bir şeyi değiştirebilmesi mümkün değildir. Bir bağımlılığı aşmanın ilk basamağı, bağımlı olduğu gerçeğini kabul etmektir.
Ancak kabul ettiğimiz bir gerçeği yeni bir gerçekle değiştirebilme şansına sahip oluruz.
SAYFA-BOLUMU
Birisini Kaybetmemek Adına Yapılan Değişimler Kalıcı Olmaz
Evlendiklerinde sevgisiyle onu bu alışkanlıklarından vazgeçirebileceğini umut ediyordu kadın. Erkek, daha evliliklerinin ilk ayında kumar masalarını karısıyla birlikte olmaya tercih ettiğini göstermeye başlamıştı bile. Kadın da kocasını koruyup kollamak, değiştirebilmek umuduyla onu denetlemeye başlamıştı. Sanki kocasının karısı değil, annesine dönüşmüştü kısa zamanda… Ve bu durumu fark ettiğinde derin bir farkındalık yaşadı.
İnsanlar ancak kendileri isterse değişir. Kimse kendi iyiliği, kendi sağlığı için bile yapmayacağı bir değişimi başkası için hiç mi hiç yapmaz.
Aksine inanmak, çocukça bir safdillik, kendini kandırma, gerçeği olduğu gibi görememe durumudur.
İnsanlar başkaları onu sevsin ya da sevmeyi sürdürsün diye belki geçici bir süre,“–miş gibi” yaparlar ama kalıcı olarak değişmezler, ancak kendilerini sevmenin önemini ve değerini idrak ettiklerinde değişmeyi seçerler.
Birisini kaybetmemek adına yapılan değişimler kalıcı olmaz. Kendini kazanmak, kendini sevmek için atılan her adım ise kalıcı değişimin… Ve dönüşümün yollarını döşer.
Hiç kimseye kendi arzusu ve talebi olmadan yardım edemezsiniz.
SAYFA-BOLUMU
Koşulsuz Sevgi = Fedakârlık Değildir
Eşini sevmesi, erkek ne yaparsa yapsın, kadın onu sevdiği için daima yanında olacağı anlamına gelmiyordu.
Koşulsuz sevgi, sevgi adına sevdiğinin kendisine ya da başkalarına yönelik zararlı davranışlarına razı olarak duruma seyirci olmayı kabul etmek ya da durumu kabullenerek içine sindirmek değildir.
Sevgi, olanı -hoşlanmasa bile- olduğu gibi kabul eder. Gerçeği olduğu gibi kabul eder. Kişiyi kendi hayatıyla ilgili seçimlerinde özgür bırakır… Ve kendi sınırlarını çizer.
Kadın erkeği değiştiremeyeceği gerçeğini kabul etti.
Hoşlanmadıklarımızı da hoşlandıklarımız kadar rahat kabul edebildiğimizde gerçekçi ve objektif (nesnel) oluruz.
Koşulsuz kabul, hem başkalarının hem kendi seçimlerine saygı göstermeyi içerir.
Kadın erkeği seviyordu ama her geçen gün saygısında azalma olduğunu da hissediyordu. Onu seçimlerinde özgür bırakarak “olanı olduğu gibi kabul ettiğini” göstermeyi seçti… Ve erkekten ayrıldı.
Çünkü bu ilişkiyi sürdürmesi uzun vadede ikisi için de yıpratıcı ve zehirleyici olacaktı.
Saygıyla sulanmayan, beslenmeyen sevgi sararıp solmaya mahkûmdur.
Sevgi özverilidir, özden vermeyi bilir ama asla fedakâr değildir. Fedakârlık katlanmayı gerektirir.
Özveri besleyicidir. Özveri gösterene de gösterilene de keyif verir. Özveride bulunmak kişinin içinden gelir. Çünkü kaynağı öz’dedir.
Fedakârlık tüketicidir. Fedakârlık gösterende de yapılanda da öfke biriktirir. Çünkü fedakârlık katlanmayı ve takdir/ teşekkür beklentisini, fedakârlık yapılan kişi için de hiç de hoş olmayan minnet borcunu içerir. Katlanmak da minnet duygusu da öfke biriktirir. Fedakârlığın kaynağı nevrotik ego’dur.
Çoğu insan tarafından öyle olduğuna inanılsa da fedakârlık sevginin özelliklerinden biri değildir.
Katlanmak ve sevgi uzun süre aynı çatı altında barınamaz.
Sevginin kararlı gücüyle hoşça olun.