İki büklüm bir çoban düdüğü
Debeleniyor buzhane duvarlarında
Zırhsız ebe ıskalıyor evvelden
Gecenin dingil küsünü
Kulak çivileri takılı camlarda, eli
Kirişte gözleri camit
Ulvi bir surette üremiş
Eteklerinde örselenmiş mazi
Canım dostum,
Hala dünde bugün, kaybedilmiş yarışlarda yarına hasret. İlk durakları fark edilmeden geçilmiş, son durağın neresi olacağı belirsiz. Hep merak ettim hangi durakta beklediğini beni. Kaç durak geçtim fark etmeden, kaçında yoktun sen? İçim buruk kaldı cam kenarlarında. Elimde kitap ve sen.
Canım dostum,
Tarihin hangi dönemindesin, hangi gözlerinde geleceğin? Tebeşirlerin kırılıp düşmedi mi ince buruna? Başın eğilmedi mi kapılarda? Kaçıncı dersten sonra göreceğim seni? Kaçıncı yüzyılın en parlak sayfalarında okuyacağım en derin yerini?
Canım dostum,
Bir çiçekçi duruyor mu adresinin tariflerinde ? Ben bulamam hangi rengi seçtiğini. Perdelerin iyice sararmış korkunun isinden. Ne zaman bırakacaksın bu kiri, merhameti bıraktığın gibi?
Canım dostum,
İneceğim durağı şoför de bilmiyor. Cama vuruyor biri açılsın diye kapı. Açılmıyor, vurmaya devam ediyor cama.
Kapıdan geçtiğimizde görüyoruz çatladığını camın.
O zaman görüyoruz sığınağı …