Çin’de evlerine misafir olduğum ailelerin sofralarında hiç su görmedim diyebilirim. Bu insanlar bu kadar sağlıklarına özen gösteriyorken nasıl su içmezler diye düşünmüştüm. Meğer içiyorlarmış, hem de çok! Sadece suyu da içilmesi gerektiği gibi ve içilmesi gerektiği zamanlarda içiyorlarmış o kadar.
Kendimizi kandırmayalım. Bizler su içmiyoruz. Gün boyu epeyce sıvı tüketiyoruz doğru; çay, kola, ayran, meyve suyu, kahve… Bunların hiçbiri ama hiçbiri suyun yerini tutmuyor ve vücudun su ihtiyacını karşılamıyor. Aksine vücudu daha da susuz bırakıyor. Özellikle kafein benzeri maddeler içinde çözündükleri suyun vücut tarafından alınmasına engel olduğu gibi vücut depolarından da ekstra su alır. İnsanların su yerine bu içecekler içmeyi sürdürmelerinin nedenlerinden biri yüksek endorfin değerine olan bağımlılıkları. Kahveye olan bağımlılık bundan dolayıdır. Susadığımız zaman su yerine içtiğimiz kola, gazoz gibi asitli içeceklerse vücudun kimyasal yapısını ve merkezi sinir sisteminin kontrol mekanizmasını yıpratır. Süt bile suyun yerini tutamaz. Çünkü o bir besindir ve besin olarak alınmalıdır. Kaldı ki, süt tüketiminin insan sağlığına yararı son derece tartışmalı bir konudur.
Kafein hem kahvede, hem gazlı içeceklerde, hem de çok tükettiğimiz siyah çayda mevcuttur. İdrar miktarını artırır ve içtiğiniz sıvı miktarından daha çoğunu kaybetmenize neden olur. Melatonin bizi uykuya götüren sağlıklı bir salgıdır. Vücuda “Hadi artık yatma vaktin geldi” der. Kafein, melatonin üretimini baskılar. Her ne kadar uyarıcı etkisine kansak da, aslında kafein öğrenme ve bellek gelişiminde önemli rol oynayan fosfodiesteraz adlı enzimin çalışmasını da engeller. Çok kahve içenlerin en fazla hafıza sorunu yaşayanlar olduğuna dikkat edin. Ben bilişim dünyasından geldiğim için (yazılımcıların kahveyle ayık kalması) buna çok fazla şahit oldum diyebilirim. Yaşlılar, çocuklar, hamileler kafeinden uzak durmalıdırlar. Hamilelerde düşük tehlikesine bile neden olabilir. Günde 5-6 fincan kahve içenlerin kalp krizi riski çok fazladır. İçecekte var olan kafein, böbreklere giren miktardan daha fazlasının vücuttan atılmasına neden olur. Bu da beyin hücrelerinin enerji depolarının tüketilmesine yol açar.
Yapay tatlandırıcı kullanılan içecekler şeker lezzetinde oluğu için beyni kandırır. Vücuda enerji girdiği yanılgısını uyandırır. Beyin tüketilmek üzere bol şeker girdi alarmına geçer ve yanlış bir hesaplamayla karaciğere şeker depolaması emrini verir. Vücuda girdiği sanılan şeker ihbarı asılsız çıkıp da hiçbir yerde şekere rastlanmayınca, beyin ve karaciğer bu enerji açığını kapatmak üzere açlık hissini ortaya çıkarır. Bu da çok rastlanan kilo sorunlarını ve obeziteyi doğurur. Aspartam ise beyin tümörü riskini artıran en tehlikeli maddelerden biridir. Kafeinsiz kola, kafeinsiz kahve vb reklamlara kanmamanızı şiddetle tavsiye ederim.
Alkole gelince. Bilirsiniz bira içenler bir iki tuvalete koşarlar. Alkol idrar miktarını artırır ve dehidrasyona neden olur. Alkol beyin hücrelerini susuz bırakır. Karaciğere zarar vermesi, iktidarsızlığa yol açması, bağışıklık sistemini çökertmesi, kanser riskini artırması gibi zararlarını bir yana bırakacak olsak bile yarattığı susuzluk hissi endorfin salgısını artırır ve bu da ona karşı olan bağımlılığı ortaya çıkarır. Alkol ağrı merkezlerini ve beynin diğer tüm işlevlerini engeller. Bastırılmış, görmezden gelinmiş her türlü duygu alkolün etkisiyle saklandığı yerden fırlayabilir: taşkınlıklara, duygusal patlamalara hatta depresyona neden olabilir.
Meyve suları suyun yerini tutsun diye fazla miktarda tüketildiğinde histamin üretimini artırır ve astıma neden olabilir. Astım hastalarının asıl sorunu aslında susuzluktur. İçindeki doğal şeker bile karaciğerin yağ depolamasına neden olur. Mide ekşimesi, eklem ağrıları, bel sorunları, migren, kolit ağrısı vb pek çok rahatsızlık vücudun susuz kaldığına işarettir. Çok uzun süreli susuzluk ise kansere bile yol açabilir. Bazı insanlar tanıyorum, hiç ama hiç su içmezler. Kahvaltıda meyve suyu ve çay, gün içine sürekli kahve, yemeklerde kola, gazoz ya da ayran içerek günü bitirirler. Bunların su içtiği tek zaman sıcak yaz günleridir. O yüzden güneşe teşekkür borçluyuz.
Susuz kalan vücut sinyal vermeye başlar. Buna kulak verilmezse bu sefer her ne kadar susuzluğa karşı dayanıklı olduğunu sansa da vücut kendi rezervlerinden su kullanmaya başlar ve ihtiyacı olan bölgelere su gönderir. Vücut yağ depolayıp protein ve nişasta rezervlerini kullanmaya başlar. Çünkü bunları parçalamak yağları parçalamaktan daha kolaydır. Susuzluk artmaya devam edince de sistem bir ya da birkaç yerinden çökme noktasına gelir ve bu çoğunlukla aniden olur. Su eksikliğinden kaynaklanan bu durum doktorlar tarafından bir hastalığın başlangıcı sanılıp ilaçla tedavi edilmeye çalışılır.
Susuz var olabilen tek bir canlı yoktur. Bize yaşam gücü verir. DNA’ların onarımı için çalışır. Bağışıklık sisteminin merkezi olan kemik iliğini güçlendirerek kanser de dahil olmak üzere pek çok hastalığa karşı direnç sağlar. Besinlere enerji verir. Suyu olmayan kuru bir besinin vücuda hiçbir katkısı yoktur. Emilimini artırarak besinlerin rahat sindirilmesini sağlar. Hücreye oksijen verir. Atık gazları atılmaları için akciğere taşır. Zehirli atıkları da toplayarak böbreklere ve karaciğere getirir. Su, eklemlerdeki kayganlaştırıcı maddedir. Arterit, sırt vb ağrıların temel sebebi su eksikliğidir. Bağırsakları çalıştıran en önemli maddedir. Kalp krizine karşı koruyucudur. Damarlardaki pıhtılaşmayı önler. Vücudun ısıtma ve soğutma sistemi için gereklidir. Vücuttaki elektriği taşıyan odur, bu yüzden beyin fonksiyonları ve zekâ için, hafıza ve dikkat için çok gereklidir. Stres ve depresyonu hafifletmeye yarar. Migren ve baş ağrısı için birebirdir. Cildi temizler ve yumuşatır. Gözlere parlaklık veren odur. Kilo vermeye yardımcı olur. Düzenli ve yeteri kadar su içen biri, acımasız bir diyet uygulamaya gerek kalmadan zayıflar. Kafein, alkol ve bazı ilaçlara karşı duyulan bağımlılık hissinden kurtarır.
Vücudun çeşitli yollarla kaybettiği su ve tuzu telafi edebilmek için her gün en az iki litre su ve yarım tatlı kaşığı tuza ihtiyacı vardır. Kilosu fazla olanlar her bir kilo için 30 mililitre su tüketmelidir. Acıktığınız her an yemek yemek sizin için zararlı olabilir ama susadığınız her an su içmek durumundasınız, tavsiye edilmese de susadıysanız yemek ortasında bile için. Altı veya sekiz saatlik bir uykudan sonra kaybedilen ve ihtiyaç duyulan suyu telafi etmek için, kalkar kalkmaz iki bardak su içmek hem su ihtiyacını karşılar hem de sindirim için faydalı bir güne başlangıç ritüelidir.