Bu yazımda, uğrunda çabaladığın pek çok şeye ulaşmanı sağlayacak en etkili formülü paylaşacağım seninle, sevgili okur.
Gittiğin eğitimler, kulak verdiğin öğretiler, karşına çıkan ustalar, yol arkadaşları, edindiğin deneyimler, okuduğun kitaplar, seyrettiğin ve dinlediğin eğitsel dokümanlar, aldığın bireysel seanslar, gittiğin falcılar henüz arayışlarına tatmin edici bir cevap veremedi mi?
Öyleyse sıkı dur, birazdan seni tatmin etse de etmese de gerçek cevabı alacaksın.
Sistemin içinde boğulmaya devam ediyor ve buna dur diyemiyorsun. Kimi modern köle olarak yaşamaya devam ediyor, kimiyse işsizlikten ve kariyer sevdasından modern köle olabilmenin sevdası ile yanıp tutuşuyor. Her iki durumda da mutluluk söz konusu değil. Peki nedir mutlu olmanın sırrı?
Bu illüzyonun (yanılsama) hâkimi olan zaman seni yönetmeye devam ediyor. Nefes almaya vaktin yok. Aramızda 7/24 çalışanlar var. Çalışmayıp da evdi, çoluktu, çocuktu derken üzerinde tüm dünyanın yükünü taşıyanlar da var. Ne bir hobiye, ne eğlenceye, ne meditasyona ne de kendine ayıracak ufacık vaktin var. Hayatının kayda değer bir bölümünü trafikte, oradan oraya yetişebilme çabasıyla heba ediyorsun. Haftanın (üstelik 5 iş günü üzerinden hesapladım) bir tam gününü yolda geçiren köprü geçiciler var. Giden sadece zaman olsa iyi; sarf edilen enerji, yaşanan stres, sinir, öfke, tükenmişlik, çaresizlik duyguları da cabası. Kim buna dur diyecek? Nasıl diyecek?
Ben Dalyan’a yerleştim, tuzum kuru. İtiraf ediyorum İstanbul’a geldiğimde, arkadaş evlerinde misafir kalırken , ne çigong ne de meditasyon yapmaya vakit bulabiliyorum. O yüzden kaçarcasına geri dönüyorum güvenli bölgeme, ilk uçakla. Peki, benim tuzum kuru, ya diğer insanlar ne yapacak?
İşinde her şey ters gidiyor; bir türlü istediğin maddi imkânlara, kariyere, maaşa kavuşamıyorsun. Para senin için öcü haline gelmiş; bu şartlar altında ulaşılması zor bir şey. Hayallerin var: araba, ev, yeni oyuncaklar, hobi malzemesi, giysiler, çanta, ayakkabı… Bunlara nasıl sahip olacaksın? Hem de güle oynaya, en zahmetsiz yoldan.
Kiminin deli gibi parası var, maaşı iyi, pek çok oyuncağı var elinin altında. Ama harcayacak vakti ve motivasyonu yok. Paylaşacak kimse yok. Sahip oldukları ona sahip olmuş. Mutlu değil. Nasıl mutlu olacak?
İlişkiler! Onun adını bile alma ağzına… İlişkisi yolunda olan kaç kişi var içimizde? Kaç çift örnek çift gösterilebilir? Çok az. Boşanmalar neden bu kadar arttı? Mutlu olanlar el kaldırsın. Nitelikli seks yapan var mı? Kaçınız ilişkisine hapsolmuş durumda? Pardon bir de ilişkisi olmayanlarımız var. O hep aradığın doğru insan nerede? Döndüğün her köşe başında “belki burada karşıma çıkar” umuduyla beklenti içine girdiğin kişi daha ortaya çıkmadı mı? Onu karşına çıkarmanın bir yolu olmalı…
Neden sürekli hasta oluyorsun? Neden hep de seni buluyor? Şıp diye kurtulmanın ya da hiç hasta olmamanın yolu var mı?
Neden insanlar körü körüne ölüyorlar? Neden dünya gittikçe b.ka batıyor? Suni felaketler, terör, baskılar, şiddet, kriz, enflasyon, geçim derdi, yoksulluk, yolsuzluk… Bunlar daha ne kadar devam edecek?
Doğa katliamına, hayvanların çektiği eziyete, virüs gibi her yere yayılıp, yakıp, yıkıp yok etmeye nasıl dur diyeceğiz?
Kendimizi ne zaman tam anlamıyla özgürce ifade edebileceğiz?
Korkmadan yaşamanın bir formülü var mı?
Tıkanan yaratıcılığını nasıl serbest bırakacaksın? Bunları baskılayan şeylerden kendini nasıl kurtaracaksın?
Sen-ben kavgasına, ötekileştirmeye nasıl dur diyeceğiz? Ne zaman BİR olmayı tam anlamıyla idrak edebileceğiz?
Kurban rolünden sıyrılıp seçim ustası olmayı nasıl becereceğiz?
Ayıplarla, günahlarla, kurallarla, yasaklarla yürütülen düzenden ne zaman özgürleşeceğiz?
Haklı olmak yerine mutlu olmayı nasıl başaracağız?
Hayallerin, düşlerin ne zaman olacak? Olunca bunları yerine getirmek nasip olacak mı? Yoksa günü kurtarmaya devam mı edeceksin?
Bedenini durduk yere yaşlandırıp, ölüme programlamaya ne zaman son vereceksin? Ölümsüz olmayı ne zaman deneyimleyeceksin?
Tanık olduğun onca acıya ve zulme seyirci kalmaktan sıkılıp artık kayıtsız kalamayacağın anladığında yapabileceğin ne var?
“Çocuğumu mükemmel yetiştireceğim” derken çocuklarımızın hayatı ve geleceği üzerinden mastürbasyon ve sidik yarışı yapmaya son verip, başarılı çocuklar yerine mutlu çocuklar yetiştirmeyi nasıl becereceğiz?
Bedeninden, kartvizitindeki titrinden, taktığın kravattan, oturduğun masa ya da makamdan, sahip olduğun diploma ya da sertifikadan, başkalarının cübbelerini giyerek sahip olduğun kişilikten, makam arabandan, maldan, mülkten, bankadaki hesabından, cebindeki paradan, adından soyadından bağımsızlaşmayı, “hiç kimse” olmayı ne zaman ve nasıl başaracaksın?
Korkuların ve korkunun türevleri olan tüm o negatif duygu ve düşüncelerin yerine nasıl sadece sevgiyi koyabileceğini biliyor musun?
Medya yalanlarından, zihnini uyuşturan yarışma ve realite şovlardan, şiddet, mutsuzluk ve umutsuzluk içeren adi dizilerden, içinde sevgi barındırmayan haber kanallarından, TV kanallarından, bile bile yalanlarına göz kırpıp suç ortaklığı yaptığın politikacılardan usanmadın mı?
Dinin, siyasetin, ekonominin, eğitimin üzerinde yaratmayı başardığı korku toplumunu nasıl özgürlüğe ve sevgiye dönüştüreceksin?
Hepimizde var olan, ama bir şekilde kendimiz, korkularımız ve sistem tarafından bastırılmış, aslında doğanın ayrılmaz bir parçası olan ama şimdiye dek saklı olduğu için “doğa üstü” diye nitelendirilen yetilerimizle tanışmanın vakti gelmedi mi?
Kaybedenler kulübünün bir üyesi olarak etrafına hep kendin gibi ezikleri çekmekten bıkmadın mı? Kaliteli bir yaşam sürmenin ve hayatına kaliteli insanları çekmenin formülü ne?
Hayatın boyunca travmalar yaşadın, deneyimler edindin. Sonra bu travmalar ve deneyimler seni ele geçirmeye ve yönetmeye başladı. Buna sen izin verdin. Kurban rolünü oynamaktan bıkmadın mı?
Öfkelerin, korkuların, endişelerin, kaygıların, sevilmemenin, aşırı sevginin, takdir görmemenin, hayattan tat almamanın, kendini iade edememenin, yaratıcılıkta tıkanmışlığın, utandırılmanın, aşağılanmanın, toplum baskısının, çaresiz duruma düşmenin, koşullu sevgilerin, aşırı fedakarlıkların, bencilliklerin, hoşgörüsüzlüğün, affetmemenin, eleştirmenin, yargılamanın, yadırgamanın, cinsel takıntıların ve travmaların, değişim korkusunun, hazımsızlığın, aç gözlülüğün, utangaçlığın, patavatsızlığın, takıntılı olmanın, duyarsız olmanın, iktidar manyağı ya da kontrolcü olmanın, küstah ve rekabetçi olmanın, suçlayıcı ve saldırgan olmanın, özsaygı yoksunu olmanın, boş boğaz ve dedikoducu olmanın, dinlemeyi bilmemenin, içe dönük olup kendini ifade edememenin, aşırı maddeciliğin ya da aşırı spiritüel olmanın ve bunlar gibi kendi üretimin olan daha pek çok illüzyonun seni hasta ettiğini görmüyor musun? Bunlardan kolayca sıyrılmanın formülü ne?
Bireysel devrimini gerçekleştirip kendin olmayı nasıl başaracaksın?
Dünya tam da senin düşleyip yarattığın gibidir…
TİTREŞ ve KENDİNE GEL!
Not: Şimdi böyle bir slogan atınca çok havalı oldu; bundan sonra nasıl titreşeceğinizi yazmak olmazdı. Böyle merak uyandıran bir şekilde kalsın. Her ne kadar bunun cevabını önceki yazılarımda defalarca vermiş olsam da gelecek yazıda üşenmeden sizler için tekrar toparlamaya çalışacağım.
Konuyla ilgili diğer yazılarım: