Uzun zamandır, bilinç seviyesinin önemi, yeterlilik duygusu, değerlilik duygusu, insan olmakla insanımsılık arasındaki farklar üzerine eğitimler alıyorum. Belki bu süreçten önce de, birazdan anlatacağım tarzda olaylarla karşılaşıyordum ama farkındalık seviyem sanırım bunları analiz etmeye yetmiyordu. Şu ara çokça farkına varıyorum ve ‘’Bu da insanlık mı? Nasıl olur?’’ gibi şaşkınlıkla üzüntü arasında gidip gelen duygular yaşıyorum.

Yaklaşık 2.5 yıldır, gayrimenkul satışı üzerine çalışıyorum ve işimi çok seviyorum. Çalışmayı seçtiğim bölge özellikle İstanbul’un Anadolu yakasındaki Kuzguncuk ve Beylerbeyi semtleridir. Buradaki müstakil villalar üzerine  mütevazi davranamayacağım bir uzmanlığım ve o evlerde yaşayan insanlarla tanışıklığım vardır. Özellikle satışını üstlendiğim evlerin sahipleriyle ilişkilerimi güven temeline oturturum. Malumunuz sektörde ciddi bir güven problemi yaşanmaktadır. Güvenilmeyenler genelde gayrimenkul danışmanlarıdır.

Bölgede yaşayan insanların yeterlilik seviyelerini anlatmama lüzum yoktur diye düşünüyorum. Diplomalar, ödüller vs. çerçevelendiğinde en az bir duvarı kapatır.

Neyse, en son 1.5 ay önce, iki aydır satışta olan, Beylerbeyi’nin sayılı sitelerinden birinde, iç dekorasyonu özel yapılmış, bahçesinde iyi bir peyzajı olan villamızı sattım.

Sahipleri öğretim üyeliğinden emekli bir hanım ve elektrik mühendisi olan eşiydi. Eş biraz alkolle kardeşti fakat kendi halinde, içine kapanık, kendisinden başkasına zararı dokunmaz haldeydi. Hanımefendi ise daima, ‘’ben buradayım, dominantım, burada gördüklerinin tamamı benim sayemde, ben olmasam biz olmayız’’ duruşu sergileyen fakat bu görüntüsünün farkında olmayıp (kör alan), mağdur rolüne bürünmüş ve ‘’eşim ne derse o olur’’ diyen birisiydi. Zaman zaman kafam karışıyordu oraya gittiğimde. Yaklaşık 30 yıllık evlilikleri, üst düzey konumları ve iki tane yetişkin kızları vardı. Ne olmuştu da bunca kazanımlar tükenmişti?…

İki ay sonra villayı çok değerli bir müşterim satın almaya karar verdi. Diplomaları yok denecek kadar azdı fakat tanıyordum kendisini. Özellikle Engelliler Spor Federasyonu ve eğitim alanında ciddi sponsorluklara imza atan, bütüne katkısı olan, mütevazi bir kişiydi. En ufak bir problem yaşatmadı satış sürecinde. Satıcı hanımefendi ne dediyse tamam diyerek özellikle satıcı beyefendinin işini kolaylaştırdı. Evin boşaltılması için 15 gün süre istediler, kendisi 30 gün olsun dedi ve anlaşma yapıldı. Eee sonra ne oldu?…

Benim işim teknik olarak bitmişti fakat zaman zaman iki tarafı da aradım. İçimden bir ses ‘’hadi ara’’ diyordu çünkü.

En son 2 gün önce alıcıyı aradım. Satışın üzerinden 45 gün geçmişti. Çok üzgün ve şaşkın bir sesle karşılaştım…

Bizim hanımefendimiz, satıştan sonra eşini rahatsızlığı sebebiyle Lape’ye yatırmış ve evi (bu sebeplerden ötürü) ancak 45 gün sonra (aradığım gün)  teslim edebilmişti alıcıya. Hem de boş olarak!… Evet bomboş olarak.

Banyolardaki lavabolar, mutfaklardaki dolaplar, bahçedeki kamelya ağaçları, yerdeki parkelere  kadar boşaltıp, tertemiz (!), dört duvar teslim etmişti evi.. Anahtarı güvenliğe bırakarak yok olmuştu.

Duyduğumda kulaklarıma inanamadım. Sustum, utandım ve telefonu kapattım. Az sonra telefon açtım öğretmen emeklisi hanımefendimize.
Gayet soğukkanlı ‘’Evet aldım. Evi alanlar yeniden yaparlar nasıl olsa. Hem sen de onları kayıt altına almamıştın, ispatı yok’’ dedi.

Haklıydı. Ben hata yapmıştım. O insanın banyo lavabosu, mutfak dolabı ve yer parkesiyle kendini değerli hissedeceğini anlamamış, ona güvenmiştim.

Ellerinden büyük işler gelmeyenlerin, küçük şeylere değer verdiği gerçeğini unutmuştum. Bana göre ilişkimiz güven temeline oturmuştu!…

Mahçuptum karşı tarafa. O, üzülmememe dair  ne söylerse söylesin, teselli olmuyordum. Sadece özür dileyebildim…

Olumlu ya da olumsuz her deneyim bizim gelişimimiz için katalizördür. Bu deneyim de benim gelişimime katkıda bulundu…

Öğretmen hanım bana hayatımın en önemli dersini, uygulamalı olarak vermişti.

Bir insan kendisini  hem yeterli hem değerli hissetmiyorsa özsaygısı düşüktür. Özsaygısı düşük olan kişinin bilinç seviyesi de alt sıralardadır.
Bilinç seviyesi düşük olan bir insan, eğer gelişime de açık değilse, yaşamını  insan değil, insanımsı varlık olarak sürdürmektedir ki onlara karşı da‘’Eşeğini daima sağlam kazığa bağlamalısın’’

Share This