Sadece varlığımdan dolayı kucaklanmak…
Kulağa yumuşacık geliyor, çok rahatlatıcı…
İyi-kötü, doğru-yanlış yargılamalarından, sorgulamalarından özgür,
Sınıflandırılmadan, değerlendirmeye tabi tutulmadan
Sadece var olduğum için kabul edilmek ve sevilmek…
Saf kendim olduğum …

Cümlelerim neden tamamlanamaz dost,
Nedendir bu satırlarda öznenin belirsizliği, benim nesneliğim,
Boynu bükük, biraz da eksik kelimelerim, neden?

Bilmez miyim, bilirim elbet bir türlü tamlanıp bitemeyenlerimi.
Sen de bilirsin elbet anlattıklarımın şahıssız-sahipsiz ve özlem dolu olduğunu.

Toplumun öğretileriyle, değerleriyle, korkularıyla şekillenen, sınırlanan aklım,
Yüreğimden ayrı, özüme aykırı düşen aklım…ah beni yalnızlığa iten yalnız aklım.
Cümlelerimi, huzura ermeden yarım bırakanım,
İflah olmaz akıllarla bir olup ısrarla bağıranım:

‘Yap…yap…değer istiyorsan bir şey yap ve bir şey ol.
Bir şey yap; fark edilsin, beğenilsin, değerini kanıtlayan bir şey yap.
Yoksa öleceksin.’

Ve işte böyle böyle öğrettiler, ne olduğunu bilmediğim, yabancı bir şey olmayı bana.

Parçalara bölüp kendimi, bin bir erezyondan geçirip bedenimi
Doymak bilmez  karınlarına açılan dişlerinin önüne fırlattım.
Kanıt mı istiyorsunuz varlığıma, varlığımın kabulüne, onayına?
Alın işte buradayım, sizinim… parça parça ve bi çare,
İzin verdim alın beni, bu kanıt yeter mi sevginize layık olduğuma?

Yetmedi ki, hem de hiç yetmedi.
Kanıt sandıklarım elimde bir bir eridi.
Kendime yabancı ben, sevgiye hep uzakken, değer nedir bilemedi.

Yaparak ‘olmak’…
Yaparak değeri, sevgiyi hak etmek…
Hak et-mek …Yani olmanın yetersizliği…
Yani kabülün, koşullu engelleri aşabilmesi.

Onların kurallarına uyarak sevilmeyi kabul etmiştim ya bir kere,
Nasıl ki fitili ateşlenen bomba patlamak zorundaysa eninde sonunda,
Ben de patladım dost.  Ama ne var biliyor musun,
Fitilimi yakan tek kişi yine bendim başkası değil.

Ya-pa-rak ‘ol-mak’… mı?

Ne sanıyordum var olmayı ben?
Ne yapmak zorunda hissediyordum varlığımın geçerli olması için?

Sanıyordum ki, onlar için önemli olanı yapmazsam değersizim.
Sanıyordum ki kendimin üzerine albeniler yapıştırmalıyım.
Ve hatta yaparak bir şeyler,
O yaptığım neyse, oymuş gibi davranarak, asıl cancağızımı gizlemeliydim.
Ben ‘bir’ şey olmak için çok şey yapmalıydım, yapmalıydım…off yapmalıydım.

Oysa,

Çabalar,çırpınışlar olmadığım olmaya çalışmalar,
Ah ne yorucu, sıkıcı ve ne bol hayal kırıklığıymış.
Has olansa kendiliğinden, huzurla olanmış.
Bir değer olmaya çalışmakla bir değer olmak çok farklıymış.
Tek başına, sadeliğindeki değeri bilmek- yaşamak çok çok farklıymış.

Halbuki,

Neysem o olmam yeterdi.
Olduğum zaten eşsiz hazinelerle dolu bir evrendi.

Sadece olduğumu sevgiyle ifade etmem benim için en iyisiydi.
Benim için iyi olansa herkese-her şeye iyiydi.

Ve şimdi,

Olamadığım ‘olmalardan’ geçerken dost,
Vazgeçişi de yaşıyorum kabulü de.

Yumuşak bir  tınısı var artık yüreğimin kendime seslenişte:

Kim olduğunu hatırla,
Onca gürültü, patırtı, koşturmaca ortasında
Dur bir an, soluklan.
Ve kim olduğunu hatırla.
Kendin olduğundaki hazzı, huzuru,
İçinden yayılan coşkuyu,
Sevecen dalgaların gelgitinde,
Dans eden kalbini,
Sadece kendin olarak kıymetline-kıymetine kavuşacağını hatırla.

Varlığından dolayı kucakladığında kendini, sevgiyle kucaklanacağını da hatırla.

Share This