Elime tesadüfen geçen bir kitap:Dört Anlaşma… Tesadüfler vardır ya hayatta hep. Tıpkı gazoz kapağı gibi cuk otururlar belli zamanlarda. Bir kaldırırsın fıss diye gazı kaçar egonun. İşte öyle bir tesadüfün eseri olarak zamanında evrenden talep ettiğim Toltek bilgeliği… İnsanlık diyetindeyim, “terbiyeli ego haşlama” yapıyorum da birkaç öğünde, bari tadı güzel olsun diye evrenden malzeme istiyordum. Herhalde dileğimin kabul olduğunun da bir göstergesi bu kitap.
İlk anlaşmadan başlıyorum. Daha doğrusu başlayamıyorum. Varsayımda bulunma diyor çünkü. 3-5 harfte özetlemişler de öyle kabul edilir mi hemen. Yıllarımı verdim ben bu işe. Kolay mı bir çırpıda anlaşmak? Hele ki dürüst olmak gerekirse, nereye koyacağım bu kadar zekâyı? Leb demeden leblebiyi anlama yeteneğimi kendime nasıl satacağım? Bir bakıştan, manalı bir gülüşten, açılmayan telefondan, cevap gelmeyen e-postadan doğan senaryoları yazmadan nasıl duracağım? Nasıl açıklayacağım kendime beklentilerimi karşılamayanların kendince nedenlerini? Gardımı nasıl alacağım kırılıp incinmelere karşı? Satranç oyunu değil mi hayat dediğin? Olası hamleleri en kötüsüyle düşünmeden, nasıl galip gelebilirim ki? Nasıl anlaşma bu? Varsayımda bulunmadan nasıl yaşayacağım? Şu şöyleyken bu böyle değil midir yani? Peki ya benden bekleneni nasıl koyacağım ortaya? Hayal kırıklığına uğratırsam ya sevdiklerimi?
Varsayımda bulunma, demesi kolay. En derin kaybetme korkularımın, değersizlik duygularımın can buluşu varsayımlarım. Randevuya geç gelen sevgilinin artık eskisi kadar sevmediğinin göstergesi, başka arkadaşlarıyla buluşan dostumun benimle görüşmek istemediğinin belirtisi, telefonumu açmayan kişinin ölmüş ya da ölecek üzere olma ihtimali, çok istediğim bir şeyin, hak etmediğim için gerçekleşmemesinin açıklaması, hayatta hiçbir şeyin asla tam istediğim gibi olmayacağının ifadesi…
Hayatı olduğu gibi değil, olduğum gibi görme becerim o benim. Şimdi birey olacağım diye nasıl vazgeçerim? Ya vazgeçmezsem nasıl İNSAN olurum?
Hem daima olumsuz varsayımlarda bulunmuyorum ki ben. Kızgınlıkla bağırıp çağırdığım sevdiklerimin beni her halimle çok sevdiklerini, yıllarca aramasam da eski arkadaşlarımın onlara değer verdiğimi bildiğini, doğum günümde eşimin ne zamandır istediğim şeyi alacağını da varsayabiliyorum. Mutlu ettiği bile oluyor beni yani.
Yine mi olmadı? Hiç mi faydası yok bu olağanüstü yeteneğin? Hiç mi bir şey katmıyor yoksa hayata? Yıllardır olur olmaz yaşadığım hayal kırıklıklarımın, “Yaa ben öyle düşünmemiştim” diye yaşanan mahcup olmaların nedeni mi acaba?
Bu bilgelerin hakikaten bir bildiği var galiba…