Geçenlerde bir arkadaşımla minnet ve vefa duygusu üzerinde sohbet ediyorduk. Bir süre sonra fark ettik ki, bu iki kavram hakkında karmaşaya düşmüştük. Minnetin, vefa duygusunun ilk aşaması olduğunu bile düşündük. Hayatımız boyunca kimlerin hayatımızda fark yarattığını konuşuyorduk. Laf lafı açtı. Geçen yıl hiç olmazsa 60. yıl doğum günü gecesine geleceklerini sandığım ama gelmeyen bazı insanlar gözümün önüne geldi. Malum, sıfırlı yıllar insan hayatında önemlidir. Çünkü bundan sonraki sıfır 70 yaşında olacak. Kim öle kim kala….

Birden fark ettim ki, 60 yılın muhasebesinin getirdiği garip bir duyguyla kendiliğinden gözümün önüne gelen bu kişiler, onların gelişimine/kariyerlerine katkıda bulunduğumuz o yoğun dönemlerde sıkça Saim ve benimle vakit geçirirken sonraları çeşitli mazeretlerle adım adım uzaklaşmışlardı. Zamanında Saim’e ve bana ne kadar minnet duyduklarını ve sevdiklerini dile getirmişler ama zaman içinde kopup ortadan kaybolmuşlardı. Arada bir işleri düşünce arıyordu bazıları. Oysaki Amerika’dan bile gününü ayarlayarak gelen, havaalanından doğrudan doğum günü partisine katılan vefalı dostlar da vardı o akşam.

Arkadaşımın eşi, “Bu Nil’i sevdiğini söyleyen, bunca desteğini gören, zamanında etrafından ayrılmayan insanların çoğu Nil’in cenazesine gelir ama yaşarken burada yoklar” demiş. Cenazeme gelirler mi bilmem ama yaşarken gelmelerini tercih ederdim. Arkadaşımın eşinin lafı içime oturmuştu. Çünkü hiç bu açıdan düşünmemiştim. Bir süre üzüldüm. İçim acıdı. Sonra kör olduğum için kendime kızdım. Oysa bu insanlar pek çok kez ipucu vermişlerdi. Ama ben görmemeyi seçmiştim. Sonra anlayış, şefkat ve sevgi hissettim. Yıllardır özel ve özel olmayan günlerde yanımda olanlara şükran duydum.

Elbette her tanıdığımızın doğum günlerine katılma olanağımız ve zamanımız yoktur. Ama hayatımızda fark yaratan, sevdiğimizi söylediğimiz insanlar, bizim için özel değil midir? Hızlı hayatımız içinde doğum günleri, bizim de sevdiklerimizin yanında olduğumuzu bilmeleri için bir fırsat değil midir?

Arkadaşımla yaptığım sohbette minnet ve vefa arasında kavram kargaşasına düşmüştüm. Kimlerde düşmüştüm? Yakınım dediklerimde… sevgimi, ilgimi, desteğimi yürekten verdiklerimde. Kavram kargaşasına zaten duygu bağı geliştirdiğimiz insanlarda düşmüyor muyuz?

Ah- ha! Vefa ve minnetin hiçbir bağlantısı yoktu! Minnet, vefanın ilk aşaması falan değildi. İkisi apayrı bilinç seviyelerinin ürünü olan duygulardı. Vefasız bir insanı ona dünyayı verseniz de vefalı birine dönüştüremezsiniz.

Vefa ve vefasızlık insanın gelişkinlik seviyesinin, insanlık seviyesinin turnusol kâğıdıydı… ve vefa duyulan kişilerle ilgisi yoktu.

Bütün bunları fark etmem aynı saniye içinde oluverdi! Sanki uzun zamandır görüşümü perdeleyen bir sis tabakası kalkmış gibi hissettim. Bir epifani anı. Bir anda gelen farkındalık.

Gelişimin sonu yok, farkındalığın sonu yok, nefes aldığımız sürece yüzleşmeyi seçersek her an yeni bir farkındalık kapımızı çalacaktır.

 

60. doğum günümün bana sunduğu farkındalık armağanları:

 

Vefa ve minnet farklıdır. Vefalı insanlara güvenirim. Bir insan için vefalı denilmesi, söylenebilecek en güzel sözdür. Arkadaşları tarafından “vefalı” olarak tanımlanan bir insana ben de doğal olarak güven duyarım. Minnet duyduğunu söyleyen insanlardan çekinirim. Hatta minnet sözcüğünü duymak bile tüylerimi diken diken etmeye yeter çünkü tehlikeli bir duygudur. Çünkü minnet duyan kişide minnet duyulan kişiye karşı hissedilen gerçek sevgi yoktur.

Minnet talep eden kişide de gerçek sevgi yoktur. Kendisine minnet duyulmasını bekleyen kişi de, daha sonra faiziyle geri almak için verir; içinden geldiği için değil. Karşılığında beklediklerini alamayınca da öfke hisseder. Yaptığı onca feda-kârlıktan sonra beklentilerini karşılamayan kişiye, “senin için saçımı süpürge ettim, kıymetimi bilmedin, bana borçlusun” türü yakınmalarla, onun için yaptıklarını başa kakar durur. O alacaklıdır ama borçlu borcunu ödemeye yanaşmamaktadır hatta borçlu olduğunun farkında bile olmayabilir.

Minnet borçtur, yüktür. İnsanların arasını açan, birbirinden soğutan bir duygudur.

Minnet kısa ömürlüdür, vefa uzun ömürlü.

Minnet geçicidir, vefa kalıcıdır.

Vefa, sana verilen desteğin, katkının, paylaşılanların değerini hatırlamak, takdir etmek, şükran duymak ve sonuna kadar o kişinin yanında olacağını o kişiye içtenlikle hissettirmektir.

Düşünsel olarak hak etmek ve duygusal olarak layık olmak farklıdır.

Minnet duyan kişi bilinçli olarak bu “yardımı” hak ettiğini düşünür ama bilinçaltında bu yardıma layık olmadığını hisseder. Bilinçaltı değersizlik duygusu eninde sonunda verilen desteği küçümsemek veya yok saymak hatta borçlu hissettiğin kişiyi suçlamak ve ona öfke duymak olarak tezahür eder.

Kişi, kendisine verilen “desteği” yeterince değerlendirmeyip çarçur etmişse ya da artık alabileceği bir şey kalmamışsa veya artık talepleri karşılanmıyorsa minneti kızgınlığa ve suçlamaya dönüşür. (Bu suçlamanın minnet duyulan kişinin minnet bekleyip beklememesi ile alakası yoktur. Kişinin kendi çapıyla bağlantısı vardır.)

Eğer bir başarı elde etmişse, kibri büyür. Başarıya tek başına sahip çıkma hırsıyla, kendisine bu süreçte destek veren kişileri “unutur.” Ama unuttuğu şey aslında vefasız başarının asla kalıcı olamayacağıdır.

Vefa, içinde sevginin gücünü harekete geçirir. Şükran duygusunu besler.

Vefa duyan kişi bilinçli olarak bu desteği hak ettiğini düşünür ve bilinçaltında da bu desteğe layık olduğunu hisseder. Bilinçaltı değerlilik duygusu eninde sonunda şükran duygusunun yüksek enerjisiyle kendisini başarı, doyum, sevgi, dostluk ve başkalarına destek vererek yeni geliştirici ilişkiler kurmak üzere tezahür eder.

Vefa, bizi daha İNSAN kılar.

Vefa, sevgiyi, dostluğu, bağlılığı sürdüren bir duygudur. Vefa değer bilir.

Vefada doğal bir vericilik vardır, özden… minnetteyse alıcılık haktır zaten…

 

Vefa, “bana verdiğin destek için teşekkür ediyor, bunun değerini biliyorum, iyi ki varsın, hayatımdaki yerini biliyorum, ben de daima senin hayatında olacağım” der.

Minnet, “tamam bana yardım ettin, ‘yardımını’ sürdürdüğün sürece sana minnettar kalırım, sonra tak sepeti koluna herkes yoluna” der.

Vefanın sevgisi özdedir, minnetin sevgisi sözdedir.

Minnet duygusu vefasızlığın bir süreliğine gizlenmiş halidir.

Vefa duygusu yüksek olan insanlar birbirleriyle eşit ilişki kurar. İki taraf da birbirlerine destek vermekten zevk alır ve zenginleşir.

Minnet duyan veya kendisine minnet duyulmasını talep eden kişi hiyerarşik bir ezme/ ezilme ilişkisi içinde olur.

Vefa duygusu, vefa duyulanla ilgili değil, vefa duyanın insanlık kalitesi ile ilgili çok şey söyler.

Gerçekten de arkadaşımın söylediği gibi, arkasına bakmayan önünü göremiyor. Bir yerlerde tıkanıp kalıyor. Şöyle bir geriye bakın. Yeteneklerin ortaya çıkması ve gelişmesi için bile, önce o yeteneği onda gören ve teşvik eden bir göz gerekir.

Her birimiz bulunduğumuz noktaya, birilerinin bizi teşvik etmesi, bizi silkmesi, bizi maddi/ manevi desteklemesi, bize inanması, bize yol açması ile geldik. Hangimiz ben her şeyi, kimsenin desteği olmadan tek başıma yaptım diyebiliriz?

Vefa dostlukların temel özelliğidir. İçinde sevgiyi, güveni, sadakati, sözüne güvenilirliği, gerçeği, tutarlılığı , şükran duygusunu barındırır.

Vefalı kişileri bir nedenle yıllarca göremesek bile gördüğümüzde seviniyoruz, gözlerimiz parlıyor ve dün birlikteymişiz gibi her şey kaldığı yerden devam ediyor. Çünkü onlar gönlümüzde oturuyor.

Sevginin vefasıyla hoşça olun.

Nil Gün

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/vefa-ve-minnet/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/vefa-ve-minnet/" data-text="Vefa ve Minnet" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/vefa-ve-minnet/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p><img decoding="async" class="alignleft wp-image-3760 size-thumbnail" src="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2018/02/JW0rM3p-150x150.jpeg" alt="" width="150" height="150" />1952 yılında doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda okudu.<br /> 1972 yılında gittiği Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde on dört yıl sürekli, on iki yıl da aralıklarla yaşadı. Kaliforniya’da alternatif sağlık, alternatif eğitim, insan potansiyeli ve hümanistik psikoloji alanlarında eğitim gördü.<br /> Zihin Bilimi, Hipnoterapi, Reiki, Rebirthing, NLP ve kinesiyoloji eğitimleri aldı. California Jaycee’s organizasyonunda uzun yıllar bireysel gelişim alanında hizmet verdi. Sorunlu çocukların gittiği okullarda gönüllü çalıştı.<br /> International Council for Self-Esteem Türkiye temsilcisidir.<br /> Türkiye’de ilk kez 1993 yılında hipnoterapi yöntemiyle ağrısız ve ilaçsız, suda doğum yaptırdı.<br /> Basın dünyasında birçok dergide ve Güneş gazetesinde araştırmacı gazeteci ve köşe yazarı olarak çalıştı. Dört yıl Bilar ve Bilsak’ta haftalık konferanslar verdi. Değişik radyolarda (Enerji FM, Show Radyo, Best FM ve Radyo TRT1) Kuraldışı ve Ötesi adlı psikoloji ve bireysel gelişim eksenli programlar hazırlayıp sundu. TGRT’de hafta içi her gün, Nil Gün ile Yeni Bir Gün adıyla bir sohbet programı yaptı. Radikal gazetesinde psikoloji ağırlıklı dizi yazıları yayımlandı.<br /> Cine-5 kanalında Çekim Yasası programını hazırlayıp sundu. (2007)<br /> Amerika’da 1981, Türkiye’de 1989 yılından beri, bireysel ve kurumsal workshop çalışmaları yapıyor.<br /> Bireysel gelişim kavramının Türkiye’ye girmesinde ve birçok yayınevine yaptığı danışmanlıkla bu alandaki yayınların tanınmasında öncü oldu. Ayrıca uzun yıllardır ideali olan, okullara Özsaygı (Self-Esteem) derslerinin girmesi için ilk adımı attı ve özel bir okulda Özsaygı dersleri vermeye başladı.<br /> Çok sayıda kitabı, çevirisi; hipnomeditasyon, zihin programlaması, motivasyon ve çocuk eğitimi CD’si vardır. Ayrıca Bütünsel Kinesiyoloji alanında yaptığı çalışmaları içeren, Bedenin Bilgeliği adında kapsamlı bir DVD çıkarttı.<br /> Öncelikli hedefi, Bütünsel Kinesiyoloji (PiKi) eğitmenleri ve danışmanlar yetiştirerek eğitim, sağlık ve iş hayatı alanlarında topluma yararlı olmaktır.</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This