yarali-ego-ve-saglikli-ego-i

Yaşamımı nasıl harcadığımı gördükçe irkiliyorum. Görmek istemediğim, gözümü kapattığım, yok saydığım gerçekler, bir şekilde kendilerini var etmek için “Ben buradayım” demenin bir yolunu bulmuş, büyüyerek gözüme giriyor. Hepsi “Ben buradayım” diye çığlıklar atıyor çevremde.

Hissetmem için şimşek, gök gürültüsü ve yıldırım şeklinde bedenimi ele geçirmeye söz vermişler sanki. Küçük sanılan kelimeler çığ oluyor fark etmeyi seçtiğim sürece. Oysa yaralı (nevrozlu) egom ve ben mutlu olduğumuz yanılgısıyla yaşamıştık yıllarca.

Yaralı (nevrozlu) egom beni tüm acılardan korumak için harika bir zırh, harika bir maske yaratmıştı. Orada -sözde- acılara yer yoktu. Güç vardı; onaylanma vardı; toplumsal alkış vardı; takdir vardı.

Kendimi korumamı sağlayan sağlıklı egom küçülmüş, örselenmiş, dikkate alınmamış bir halde karanlıkta bir yerlere gömülüydü. İçimin her acıyışında, “Bu işte bir yanlışlık var” diye beni her uyarışında biraz daha kıstım onun sesini. Çünkü yaralı egom ona “Sus! Sen ne bilirsin ki!” diye bağırmakla, onu daha çok sindirmekle ve sözde beni yüceltmekle meşguldü.

“Daha çok” diyordu yaralanmış olmanın öfkesiyle; “Daha fazla sahip ol; daha çok bir şey ol; ol da nasıl olursan ol; hayatta kalmak için bencil olmalısın” diyordu; “Görmüyor musun? Kör müsün yoksa? Herkes senin düşmanın. Dünya böyle, insanlar güvenilmez ne yapıp et boz oyunlarını…”

Öyle güçlüydü  ki sesi… Ona göre sonuca giden her yol mubahtı; buna kendinden vazgeçmek de dâhildi. Bunun için bazen kontrol ediyor, bazen kontrol edilmeye izin veriyordu. Bazen suçluyor, bazen bütün suçlamalara boyun eğiyordu. Bazen eziyor, bazen ezilmeye razı geliyordu. Her defasında içindeki o cılız sesi, “Bir şeyler yanlış” demekten bitap düşmüş sağlıklı egonun sesini bastırıyordu.

Hiç birinin erdem olmadığını öğrenmek zamanımı, yıllarımı, umutlarımı, mutluluğumu aldı. Yanlış yaptığımı kabul etmek, özür dilemek yaralı egom için utanç kaynağı idi. Hep haklı olmalıydı. Çok küçükken ebeveynlerimden ve çevremden aldığı sağlıksız mesajlar sağlıklı egomu yaralamış ve hayatta kalabilmem için yaralı egonun yanılsamasına esir etmişti beni. Haklı gerçeğimi yaşadığımı sanırken aslında bir kukla olduğumu hiç fark etmemiştim.

Ancak sağlıklı egom hâlâ içimde bir yerde yaşıyor, bir gün gerçeğe uyanmamı bekliyordu. Bunun kolay bir süreç olduğunu söylemek beni Pinokyo yapar. Değildi. Ancak tüm acısına rağmen, tüm sarsıntılara, depremlere rağmen hayata hayranlık duymayı adım adım öğrendim. Kendimi acıya açabilmenin gücünü keşfettim. Acıdan kaçan bir zavallı iken acıyı buyur edebilecek cesareti kazandım. Gerçek sevgiyi yaşayamayan bir yoksul iken severek zengin olmayı öğrendim. Kendi fikirlerini savunamayan ya da öfkeyle savunan bir aciz, bir tacizci iken kendimi doğallıkla ifade etmeyi öğrendim. Büyük depremler geçirdim; yıkıldı birçok yanım. Anladım ki yıkılması gerekenlerdi onlar.

Biliyorum ki bu depremler ömrüm boyunca devam edecek ancak sağlıklı egom yanımda. Korkmuyorum artık. Kabul ediyorum. Nil’in dediği gibi yüzleşiyor, kucaklaşıyor, özgürleşiyorum. Artçı depremler devam ediyor hâlâ, edecek de… Kabul  ettiğim sürece gelecek ve gidecekler. Yaşama dürüstlük borcum var ve günbegün ödeme yapıyorum.

Sağlıklı ego rehberliğinde yaşamak hepimizin hakkı; dilerim bunu hepimiz başarırız.

Deniz Eylem Asal

Share This