Gözlerimizi kapatıp çocukluğumuza dönmek istediğimiz anlar vardır. Ve o anlarda olumlularla beraber olumsuz birkaç kare geliverir gözümüzün önüne. Her tekrar edişimizde anıları karıştırmayı, yeniden aynı kareleri görürüz. Oysa ki şimdiki zamanda ne kadar da basit gelir kimileri, hatta neden bu kadar akılda kaldıklarını bile anlamayız.

Zahmet edip biraz özüne indiğimizde, o dönem yaşanan kimi küçük olayların canımızı ne çok acıttığını ve bilincin kıyısında köşesinde takılıp kaldığını idrak ederiz. Buna rağmen yine de görmezden gelir ya hüzünlenir yada güler geçeriz ve gözlerimizi açar hayata devam ederiz. Oysa, bilinç bizlere mesaj yollar, kapanan gözlerde görünen o eski karelerin “Sorgula! Yüzleş! Hafifle!” sinyalleriyle.

Tüm bu sinyalleri dikkate alarak nihayet yüzleştim gördüğüm o eski yaralarla.

Halledilmemiş olumsuz duyguların, zihnimde enerji tıkanıklıklarına yol açacağının bilincindeyken hazır, şimdi dürüstçe yüzleşiyorum çocukluğumun yara alan dönemleriyle.

Bugün dünyaya göz açtığım günün 32.yıl dönümü ve geri  kalan ömrümün de ilk günü.

Bu çok özel günümde, kendime armağan ettiğim, gölgelerden aydınlığa yol alan çocukluk hikayemi sizlerle paylaşıyor olmanın da hazzı içerisindeyim.

Sipariş Bebek (0-8 Yaş) :
Annemin karnında dördüncü çocuk adayıyken, annem ileri boyutta bel fıtığı rahatsızlığı geçirir. Doktoru gebeliğini evde dinlenerek geçirmesi gerektiğini aksi halde doğumda ciddi bir risk yaşayacağından dolayı çocuğu alması gerektiğini söyler. Panikleyen annem, ne işini bırakma lüksüne ne de çocuğunu aldırma düşüncesine sahiptir. Çaresizlik içinde kıvranırken, ruhu şadolası teyzem anneme, “çalışma artık dinlen evde, ben senin için gereken desteği sağlayayım sen de benim için doğur bu çocuğu, hem ablamsın yabancıdan olmasın” diye rica eder. Annem de çocuk hasretiyle yanıp tutuşan kardeşinin yalvarışlarına dayanamayıp teklifini kabul eder.Yumurta kapıya dayanma noktasına geldiğinde ise her şey o kadar da kolay olmaz. Annem aylarca beni karnında taşıdıktan sonra kıyamaz teyzeme vermeye. Ve nihayet dedemin de ısrarlarıyla bozar anlaşmayı.(Dedeme Teşekkürler ruhu şadolsun.)

Derken, gene peşimi bırakmaz gölgeler… Hemen her ortamda insanlar “Biliyor musun? Seni teyzene vereceklerdi.Almanya’da yaşayacaktın.Aileni tatillerde görecektin. Anneni de teyzen olarak bilecektin. Neyse ki kıyamadılar da vermediler, aslında verselermiş hiç değilse daha rahat koşullarda yaşardın.” Şeklinde yersiz ve gereksiz konuşmalar yaparlardı.

Ne acıydı hissettiklerim. Bazen düşününce “kıyamadık” kelimesini iyi ki de duymuşum. En azından “Yaşasın! Demek ki seviyorlarmış beni kıymayıp vermemişler” diye düşünerek daha derin yaralar almadan büyüdüm.

Anneme ve Babama!
Birkaç yıl öncesine kadar sizlere içten içe öfke duyuyordum. “Nasıl olsa çok çocuğunuz var, içlerinden birini hatır üzerine veriyordunuz, demek ki o kadarda istenen bir çocuk değilmişim” düşüncesiyle.

Yıllar sonra bu yarayı tedavi etmek adına araştırmaya kalktığımda maalesef hatırlayamadınız detayları ve tatmin olamadım aldığım cevaplardan. Benim ne kadar incinebileceğimi düşünemediniz. Nasılsa vermemiştiniz ya beni, sonuç önemliydi sizin için; oysa ben süreçte takılmıştım.

Araştırmaya devam ettiğimde nihayet öğrendim yukarıdaki gerçekleri hafızası güçlü olan büyük ablamdan ve o zaman öfkelerim silinmeye, kilit çözülmeye başladı.(Büyük ablama teşekkürler.)

Anne! Eğer bilseydin:
Sağlık sorununu halletmeden gebe kalmaman gerektiğini,
Verdiğin sözden dolayı dokuz ay boyunca arada kalıp acılar çekeceğini,
Teyzemin tüm hazırlıkları yaptıktan sonra hayal kırıklığı yaşayacağını,
Hayır demen gerektiğinde hayır diyebilmeyi yada tersini,
Ve de en önemlisi, tüm bu detayı öğrenene kadar, istenmediğim düşüncesiyle veriliyor olma endişemi ve yıllar süren içten öfkemi…
Eminim daha dikkatli olurdun.

Sana teşekkür ederim, sayende başkalarının hayatları ve onaylarıyla yaşadığımda kendim olamayacağımı öğrendim. Ayrıca her türlü zorluklar karşısında hepimizi dünyaya getirip, büyütmek adına gösterdiğin bedensel ve ruhsal gayretlerin için de çok teşekkür ederim.

Baba!
Yıllardır ailene karşı olan duyarsız davranışlarının ve seçimlerinin sorumluluğunu, otoriter kimliğiyle tanınan dedeme mal ettin. Halen daha yüklerinin ağır geldiği her an, seçmek zorunda kaldığın mesleğine, evliliğine, yarım kalan hedeflerine “ooof  of” deyip duruyor, kendi enerjine de ziyan ediyorsun.

Gerçek şu ki, yaşamında kendine çektiğin ve seçtiğin her durum senin inisiyatifinle oluştu. Bu gerçeği idrak ettiğinde ancak o zaman derinden gelen “off ” seslerin “ohh” halini alacak.

Dünyaya gelmemde payın olduğu için ve bizlere davranışsal, sanatsal değerler kattığın için teşekkür ederim. Sayende seçimlerimin sorumluluklarını almayı ve duyarlı olmayı öğrendim.

Çikolatalı Gofret (10 Yaş) :
Kuzenim, evimizi her ziyaret edişinde, beni yok sayarak aldığı çikolatalı gofreti kardeşime uzatıp,
“Al bakalım bu senin” derdi. “Hani bana hani bana…” diye içimden geçirirdim fakat kıskançlık damgası yememek yada arsız sınıfına girmemek için çaktırmazdım.

Elbette ki parasına kıyamadığı yada bana kastı olduğu için yapmamıştı bunu.

Sadece boyum uzun diye çocuk saymazdı beni. Oysa kardeşim 5 ben ise 10 yaşındaydım ve hala çikolata almak isteyen bir çocuktum.

Kuzenime!
Benim de çocuk olduğumu fark etmeni her seferinde sabırla ve üzülerek sessizce beklemiştim.

Mesele üç kuruşluk çikolata değildi elbette, bana verilen değeri görmekti o anki beklentim.

Yine de çok teşekkür ederim, sayende her çocuğa eşit davranmayı ve değerli olduklarını hissettirmeyi öğrendim.

Karlı Çizmeler (12 Yaş)  :
Mahalleden samimi olduğum sadece iki kız arkadaşım vardı. Bir gün nedenini bile anımsayamadığım bir mevzudan küsmüştük birbirimize. Artık hiç arkadaşım kalmamıştı.

Soğuk ve karlı bir günde misafir olduğum bir başka evin avlusunda çıkarmış olduğum çizmelerimin içine, arkadaşlarım hiç üşenmeyip sulu karları bir güzel doldurmuşlardı. Saatler sonra evime yol almak üzere çizmelerimi giyerken, sıcacık tutan yün çoraplarım sırılsıklam olmuştu. Çaresizce etrafıma baktığımda, arkadaşlarım ağacın arkasından sırıtarak  “Oh canımıza değsin” edasında bana bakıyorlardı. Ben ise buz tutmuş ıslak ayaklarımla bir başıma evime doğru yol alırken, kendimi çok yalnız ve savunmasız hissetmiştim.

Çocukluk Arkadaşlarıma!
Şimdilerde halen daha görüştüğüm anlaştığım sizler, o zamanlar hem biraz eğlenmek hem de beni kızdırıp keyif almak için bana bu oyunu oynamayı seçmiştiniz. Sizlerden yaşça da küçük olan edilgen ben her zamanki gibi sessiz düşünerek bu oyuna bir son vermenizi, benden özür dilemenizi o da olmadı yedek çorap ve çizme temin etmenizi beklemiştim. Neyse ki cam kırıkları doldurmadınız ya çizmelere buna da şükür.

Sizlere çok teşekkür ederim, sayenizde insanlarla dayanışma içerisinde olmayı öğrendim.

Sevgi Onayı (13 Yaş) :
Güneşli bir yaz günü ortanca ablamla beraber çay bahçesindeydik. Ablam bana öfkeli bakışlarla ve yüksek sesle “Ben artık küçük kardeşimiz ve ağabeyimizden başka hiçbirinizi sevmiyorum” demişti.
Çok üzülmüştüm. Sevilmeye layık biri olmadığım yanılsamasını bilincime kodladığım gündü o gün ve orada işittiklerim.

Ablama!
Yıllar yılı beni sevmemenin nedenini anlayabilmeyi ya da beni de en az onlar kadar sevmeni beklemiştim. Anladım ki beklentiler hayal kırıklıklarına yol açarmış. Herkes herkesi sevmek, anlaşmak zorunda değilmiş. Şimdi beni ya seviyorsun yada sevmiyorsun hiç önemi yok bunların. Önemli olan tek şey var ki, bir arada geçirdiğimiz zamanların kalitesi ve koşulsuzluğu.

Sana teşekkür ederim, sayende herkesi  iyi yanlarıyla sevmeyi ve daha esnek olmayı öğrendim.

Ve ablam; sen henüz beş yaşındayken ve yaşıtların sokakta oynarken annemize destek amaçlı benimle-küçük bir bebekle ilgilenme sorumluluğunu üstlenip şefkatini verdiğin için teşekkür ederim.

Kişiler üzerinde enerji tıkanıklığına neden olan kök sorunlardan birkaçı;

• Anne karnından itibaren işittiğimiz ve hissettiğimiz olumsuz olan her şey
• Doğum sürecinde yaşadığımız olumsuzluklar
• Kazayla dünyaya gelmemiz
• Ailemiz tarafından bir başkasına evlatlık verilme hali, ihtimali veya şakası
• Cinsiyetimizden memnun kalınmayan haller
• Anne babamızın birbirleriyle olan uyumsuzluğu ve sevgisizliğine tanık olmamız
• Sevgiden ve ilgiden yoksun kalmamız
• Sözlü veya bedensel tacize uğramamız
• Şiddet içeren söz ve davranışlara tanık olmamız
• Güven duyduğumuz kişilerce güvenimizin sarsılması
• İlgi alanlarımızın ve başarılarımızın onaylanmaması
• Olumsuz sıfat tamlamalarına maruz kalmamız
• Ayrıma tabi tutulmamız
• Başkalarıyla kıyaslanmamız
• Travmatik kazalara uğramamız
• Olumsuz inançlar içerisinde olmamız
• Beklenti içerisinde kaldığımız durumlar
• Kişisel algıladığımız durumlar
• Affedemediğimiz olaylar ve kişiler

Kendi inisiyatifinizde olan-olmayan yukarıdaki maddelerden eğer birkaçına tanık olduysanız veya size hiç yabancı gelmiyorsa sizi kendi yaşamınızın sorumlusu olarak hiç kimseyi suçlamadan, koşullarla ve bilinçlerle empati kurarak, kendinizle yüzleşmeye, ruhunuzda ağırlık yapan yüklerden özgürleşmeye davet ediyorum.

Unutmayalım!

Yaşam yoluna ya, rotamıza uygun akışında ilerleriz, yada dümenler çevirerek dalgalarla gerileriz.

İlerlemek yada gerilemek işte seçim meselesi bu!

Çocukluk sürecimde hissettiğim olumsuzlukları dürüstçe gözden geçirdiğimde gördüm ki;

Önce kişisel algıladım, sonra beklentilere girdim. Daha sonra herkesin sevgisini kazanabilmek için iyi çocuğu oynadım. Tabi ki her oyunun da bir sonu vardı. Onu hesaba katamamışım. Ve o son geldiğinde bir bakmıştım ki çocukluk sürecim de akıp gitmişti. Ne çocuk gibi yaşayabilmiştim, ne de tam olarak kendim olabilmiştim.

Ne var ki hiçbir şey için geç kalmış sayılmayız.

Gençlik sürecimin ortalarından itibaren öğrendiğim “duygu, düşünce, davranış ve seçimlerinin sorumluluğunu üstlenmek” bakış açısıyla; artık  “Onun yüzünden”  ve  “keşke”  ile başlayan cümlelerden uzaklaşan, içindeki çocuğun özüne inerek kendine yaklaşan birey olarak;

Yaşama teşekkür ediyorum, olaylar ve kişiler aracılığıyla bana anlatmak istediği dersler için.

Ve kendime teşekkür ediyorum, aldığım dersleri özümseyip tüm bunların şükrünü bildiğim için.

Şu andan itibaren, yaşamımda enerji tıkanıklığına neden olan ne varsa, kendim dahil herkesi affediyorum ve bilincimin her boyutunda özgürleştiriyorum.

İyi ki doğdum:)

Herkese teşekkürler…

Share This